Doç. Dr. Mustafa Karataş'ın yazısı:
Zulüm, haddi aşmaktır!
Zulüm, haksızlık yapmak ve haddi aşmak demektir. Zulüm, "eksiltmek, artırmak, vaktini veya yerini değiştirmek suretiyle bir şeyi ait olduğu yerin dışına koymak" şeklinde tarif edilir. İslâm âlimleri zulmün üç çeşit olduğunu söylemişlerdir:
1) İnsan ile Allah arasındaki zulüm. Bunların en büyüğü küfür şirk ve nifâktır. Kur'ân şöyle denilir: "Kuşkusuz şirk büyük bir zulümdür." (Lokmân, 13) Bu âyette şirkin büyük bir zulüm olduğu ifade edilirken, şu âyette zâlimin cezası açıklanır: "Bilin ki, Allah'ın lâneti zâlimlerin üzerinedir!" (Hûd, 18)
b) Kişi ile insanlar arasındaki zulüm: "Bir kötülüğün karşılığı, aynı şekilde bir kötülüktür. Ama kim affeder ve barışırsa, onun ecri Allah'a aittir. Doğrusu O, zulmedenleri sevmez." (Şûrâ, 40) Bir kötülüğe karşı, o kötülüğün gereğinden fazla ceza verilmesi de zulüm olarak nitelenmektedir. Şu halde bir mazluma yapılacak kötülüğün Allah indindeki durumunu düşünelim!
c) Kişi ile kendisi arasındaki zulüm: "Onlardan (insanlardan) kimi kendisine zulmeder." (Fâtır, 32)
Kur'ân'a göre zulüm imâna zıttır. Zira âyette, imân edip imânlarına zulüm karıştırmayanların hidâyete erenler olduğu belirtilir. (En'âm, 82) Görüldüğü üzere, imânsızlık ve küfrün kendisi başlı başına bir zulümdür. Biz bugün zulüm deyince, bir insanın başkasına karşı haksızlık ve eziyet yapmasını anlıyoruz. Bu, zulmün sadece bir türüdür. Din dilinde zulüm böylesine geniş bir anlama sahiptir. Zulüm esasen kâfirin sıfatı olduğu için, mümine asla yakışmayan çirkin bir davranıştır.
Zulmün boyutunu anlamak için, yukarıda zikredilen şirk dışında, Kur'ân'da zulüm olarak nitelendirilen fiilere bakalım:
1) Küfür: "Kâfirler, zâlimlerin tâ kendileridir." (Bakara, 254)
2) Allah'a yalan isnad etmek: "Artık bundan sonra da kim Allah'a yalan uydurursa, işte onlar zâlimlerdir" (lu İmrân, 94)
3) Allah'ın indirdiği ile hükmetmemek: "Ve kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte zâlimler onlardır." (Mâide, 45)
4) Allah'ın âyetlerini inkâr etmek: "Allah'a yalan uyduran ya da O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kim olabilir?" (En'âm, 21)
5) Allah'ın koyduğu sınırları aşmak: "Kimler Allah'ın sınırlarını aşarsa, işte onlar zâlimlerdir." (Bakara, 229)
6) Kâfirleri dost edinmek: "Ey imân edenler! Eğer imâna karşı küfrü seviyorlarsa babalarınızı ve kardeşlerinizi dostlar edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte zâlimler onlardır." (Tevbe, 21)
7) Tevbe etmemek: "Kim tevbe etmezse, işte onlar zâlimlerdir." (Hucurât, 11)
Allah Teâlâ, kullarına zulmetmediği gibi, kulların da birbirlerine zulmetmelerini yasaklamıştır. (Nisâ, 10, 30).
İslâm, insanların birbirlerine karşı olan maddî ve manevî her türlü zulmün ortadan kaldırılmasına yönelik tedbirleri almıştır. İnsanların birbirini öldürmesi, eziyet, işkence, yeryüzünde fesat çıkarmak, haksız kazanç sağlamak gibi her türlü kötü muamele yasaklanmıştır. Bunların yerine adâletle muâmele ve ihsân emredilmiştir. Bizzat İslâm kelimesinin "barış" anlamını içermesi, bu dinin yeryüzünden zulmün her çeşidini kaldırmayı hedeflediğinin açık delilidir. Hz. Peygamber'in (a.s) uygulamalarında bu durum açıkça görülmektedir. Hadis ve siyer kitapları, onun zulmü ortadan kaldırma ve adâleti tesis etme uygulamalarıyla doludur.
Yeni Şafak