Sevan Nişanyan ve fıtrat

Sevan Nişanyan’ı Taraf’taki yazılarından tanırdım. En son Maya takvimine göre 21 Aralık 2012 tarihinde dünyada  kıyametin kopacağı ama Şirince’de kopmayacağı şayiası üzerine bir haber programı seyrederken tekrar karşıma çıktı. Şirince ile bağlantı kuran bir haber spikeri Sevan Nişanyan’la konuşuyordu. Ne alaka derken Nişanyan’ın sadece gazeteci  değil de turizmci, otelci olduğunu da öğrendim. Meğerse Nişanyan’ın Şirince’ de oteli, moteli falan varmış da oradaki turistler vs. ile ilgili durumu anlatıyormuş. Kısa günün karı mı dese, su akarken testini doldur mu dese bilmiyorum ama Nişanyan mutluydu Maya yalanından.

Nişanyan, boyundan büyük laflar ve gaflar ederek gündeme geldi en son. Peygamber efendimizin S.A.V. ”Her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar. Sonradan annesi ve babası tarafından Yahudileştirilir veya Hristiyanlaştırılır” hadisini kendince ters yüz ederek şöyle ifade ediyordu: ”Her doğan çocuk Allahsız olarak doğar. Sonradan anne ve babası tarafından Müslüman, Yahudi veya Hristiyan yapılır.” Aslında ona ekleyecek bir cümle de bende var: ”Her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar. Sonradan Yahudileştirilir, Hristiyanlaştırılır veya Allahsızlaştırılır.” Çünkü Allahsız bir insan da netice anne veya babası veya terbiyergerdeleri tarafından Allahsız, materyalist vs. yapılabilmektedir”.

Öncelikle Sevan Nişanyan’a fikirlerinden ötürü kızmamak lazım. Kişilik haklarına saygısızlık ve terbiyesizlik etmiyorsa, görüşlerini açıklaması kabul edilebilir bir davranış sayılmalıdır. En azından Nişanyan’ı açık ve net olarak konuştuğu, iki yüzlülük, münafıklık yapmadığı için takdir etmek lazım. Bence onu küfür/kafir cümlelerle tükürüğe boğmak yerine aklına, kalbine, latifelerine hitap edecek bilgi ve belgeleri sunmak daha doğru bir davranış olur kanaatindeyim. Nasıl mı?

Mesela Fıtrat ile İslam dininin ne kadar örtüştüğüne dikkati çekmek; insan fıtratında Allah’a inanmanın mı yoksa inkarın mı esas olduğunu göstermek; diğer semavi dinlerin Fıtrat’ı yakalamada İslamiyetle ne derece boy ölçüşebildiğini serdetmek gibi yöntemlerle Nişanyan ve onun gibilerle muhatap olmak daha evladır. Sonrasında inanır inanmaz; vazgeçer vazgeçmez kendisinin bileceği iş. Neticede bu dünya bir imtihan dünyası değil mi? Herkes kendisini ispatlama sürecini yaşayarak ahirette hesap vermeyecek mi?

İslam ile fıtratın nasıl bağdaştığını, ne derece örtüştüğünü dolayısıyla her doğan insanın fıtrattaki İslam’a nasıl uyduğunu tesbit etmek bence daha kısa bir yoldur.

Biraz açacak olursak, İslam dininde hırsızlık haramdır. Bu dine inanmayan veya inandığı halde bu emre aykırı giderek hırsızlık yapan bir hırsız farzedelim. Bu hırsız, başkalarının malını çalarken haz alabilir. Bu çalmayı normal görebilir. Burada iradî bir şeriat ve yasa olan İslam’ı çiğneyebilir. Ancak fıtrattaki İslam’a bilerek ya da bilmeyerek itaat eder. Nasıl mı? Şöyle: Bu hırsızın çaldığı malları bir başkası  çalarsa hırsız son derece rahatsız olur. Bin bir emek vererek (!) çaldığı o malları çalan şerefsiz’i (!) bir yakalarsa ellerini, ayaklarını keseceğini bile söyler. Başka bir örnek, yalan söylemektir. Yalancılık  İslamiyet’te haramdır. Yalancılar bile kendilerine yalan söylenmesinden nefret ederler. Hani filmlerde seyrederiz. Her türlü melaneti, alavere ve dalavereyi yapan kalleşlerin başı konumundaki yalancı sahtekar bir adam, kendisine en ufak bir konuda yanlış bilgi verildiğinde, yalan söylendiğinde “Doğru söyle köpeeeek!” diye öfkesinden patlar ve yalan söyleyeni bir şekilde cezalandırır. Çünkü fıtratta yalancılık kötü bir şeydir. Yani fıtrat dininde yalan yoktur. Said Nursi’nin deyişiyle “Fıtrat yalan söylemez.” Sahi siz buğday ektiğinizde fıtrat sizi yalancı çıkarıp da hiç arpa vermiş midir acaba?

Fıtratta Allahsızlık değil Allah esastır. Nasıl mı? Mesela her fiilin bir faili vardır. Fiilsiz fail olmaz. Mesela Sevan Nişanyan’ın yokluğu durumunda Nişanyşan’ın fikirleri ve yazıları nereye konulacaktır? Nasıl izah edilecektir. Mesela kuşun kanadı vardır. Niçin kanadı vardır, sorusunu sorduğumuzda, ”çünkü..” diye başladığımız andan itibaren hikmet ve sebepler dünyasına gireriz. Artık felsefe de yapabiliriz. Sebepler varsa onun müsebbibi de vardır. Bir başka örnek İslamiyette ırkçılığın, unsuriyetçiliğin kaldırılıp her ırkın eşit sayılması ilkesidir. İnsanlar dili, ırkı ne olursa olsun eşit olmayı tercih ederler ve ayrımcılıktan rahatsız olurlar. İslama göre, Bediüzzaman’ın tabiriyle “İnsan fıtraten mükerrem olarak yaratılmıştır. Azizdir, kerimdir.” Her insan bu gerçeği fıtri olarak doğru ve yerinde bulur. Uzatmayalım İslam dini işte bu şekilde fıtratla birebir aynı çizgidedir.

Sevan Nişanyan’ın problemi İslam dininin fıtrat ile örtüştüğü meselesini dikkate almamasıdır. Yani her doğanın fıtrattaki nizam ve hilkat ile doğduğunu; İslam dininin fıtrata en uygun din olduğunu analiz ve senteze tabi tutmamasıdır. Yine de kendisi bilir tabii. İster inanır ister inanmaz. Zira “Dinde zorlama yoktur” emri Kur’anda boşuna yer almıyor… Biz bize yakışanı yapalım da gerisi Nişanyan’ın bileceği iş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.