Selahattin GEZER
Sevgisizler günü
Sözüm, gerçek sevenlerden dışarı.
İnsan eşini, aynı yastığa baş koyacağı kişiyi en başta Allah istediği için sever. Sadece dünyalık, güzellik için sevmez, bir elmayı, bir kebabı sever gibi öğünlük, günlük mide doyurur gibi sevmez. Bir ömür ve ebedi âlemde beraber olmanın gereğini yaparak, Kalbini ruhunu doyurmak için, ebedi beraberliği düşünerek sever. Seksenli yaşlarda olup ta birbirlerine 365 gün sevgiyle bakan çiftler var; yeryüzünün kendilerinden hoşnut olduğu, iddiasız ve samimi. Gerçek sevenler mayınlı arazilerde sahte sevgili aramaz, helal olandan uzaklaşmaz.
Samimi sevenlerin günü 365 gündür. Sevgisi olmayanlar ise bir günün arkasına sığınıp, asıl yüzlerini gizlerken, 364 gün kalplerinde dillerinde diken taşıyıp, bir gün ellerinde gülle çıkıp gelirler… Güllerin gül taşımaya ihtiyacı olmaz ki. Gelişleri gül, gidişleri gül, düşünceleri gül bakışları güldür… Allah'ın lütfu olan eşine, emanete dünyalık gözüyle bakmaz. Onunla ebedi âlemde beraber olacağını; olması içinde bu fani âlemde geçici olmayan kulluğu beraber yapmaya gayret ederler. Şükürleri beraber, secdeleri beraber, tövbeleri beraberdir. Sevgileri Allah ve Resulüne olan sevgiyle taçlanır. Sevgilisine, helaline bu ulvi sevgi ile kan pompalanır ve diri kalması sağlanır.
Evli çiftlerden, İslam’ın 365 gün sevgili olun emrine sırt dönenler, batıdan çıkıp gelen bir günlük Sevgililer Gününe, israfın gölgesinde göstermelik bir yaklaşımla, 364 gün sevgisiz kalple dolaşıp, sadece bir güne, tıka basa sevgiyle başlarlar… Bir sonraki günde sevgisiz günlere gerçek kimlikle yeniden başlanır. Sevgililer Gününü değil, sevgi dolu günler olmalı. Tektaşların gölgesinde taşa baş koymuş, taş gibi yürekler, hanımına güzel söz için taşlaşmış çeneler…
Keşkeler bazen can simidi gibidir, işte şimdi sırası. Efendimiz (sav) ile Hz. Hatice Anamız (ra) gibi günümüzde sevgi dolu, eş olunabilse. Gerçekten zor günlerin sevgilisi olabilme, ömür boyu süren aşkla evleri cennet bahçelerinden bir bahçeye çevirmektir, sağlıklı nesillere sebep olmaktır. Ebu Said el- Hudri’ nin (r.a.) rivayetine göre, Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Erkek hanımına, hanım da beyine sevgiyle baktıklarında Cenab-ı Hak da onlara rahmet nazarıyla bakar. Şayet erkek hanımının ellerinden tutarsa, her ikisinin de günahları parmaklarının arasından dökülür.”
Son söz Bediüzzaman’dan: “Kadın ve erkek ortasında gayet esaslı ve şiddetli münasebet, muhabbet ve alâka, yalnız dünyevî hayatın ihtiyacından ileri gelmiyor. Evet, bir kadın, kocasına yalnız hayat-ı dünyeviyeye mahsus bir refika-i hayat değildir. Belki hayat-ı ebediyede dahi bir refika-i hayattır. Madem hayat-ı ebediyede dahi kocasına refika-i hayattır; elbette, ebedî arkadaşı ve dostu olan kocasının nazarından gayrı, başkasının nazarını kendi mehâsinine celb etmemek ve onu darıltmamak ve kıskandırmamak lâzım gelir. Madem mü’min olan kocası, sırr-ı imana binaen, onunla alâkası hayat-ı dünyeviyeye münhasır ve yalnız hayvânî ve güzellik vaktine mahsus, muvakkat bir muhabbet değil, belki hayat-ı ebediyede dahi bir refika-i hayat noktasında esaslı ve ciddî bir muhabbetle, bir hürmetle alâkadardır. Hem yalnız gençliğinde ve güzellik zamanında değil, belki ihtiyarlık ve çirkinlik vaktinde dahi o ciddî hürmet ve muhabbeti taşıyor. Elbette ona mukabil, o da kendi mehâsinini onun nazarına tahsis ve muhabbetini ona hasretmesi, mukteza-yı insaniyettir. Yoksa pek az kazanır, fakat pek çok kaybeder.”
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.