Ayşenur KAHVECİ
Sinek kardeşler
“Ey insanlar bir misal verildi, şimdi ona iyi kulak verin! Haberiniz olsun ki sizin Allah'tan başka taptıklarınız bir sinek yaratamazlar, hepsi onun için bir araya gelseler bile; şayet sinek onlardan birşey kaparsa onu ondan kurtaramazlar; isteyen de güçsüz, istenen de!” Hac suresi-73
Bugünlerde evimdeki birkaç sinekten yaka silkmiş durumdayım. Tam vurup öldürecek oluyorum Üstadımın kertenkele öldüren bir talebesine yaptığı sitem aklıma geliveriyor:
Molla Resul:
“Bir gün talebelere 'Ben tesbihatımla meşgul olacağım, siz gidip gezin.' demişti.
Bu gezinti sırasında bir taşın üstünde, bir kertenkeleyi öldürmüştüm. Dönüşte Üstad ne yaptığımızı, nerelere gittiğimizi sordu. Ben de gezdiğimiz yerleri anlattım. Sonra da bir kertenkeleyi öldürdüğümü söyleyince, Üstad çok üzüldü. Bana:
"Evini harap etmişsin!' dedi. Ben de 'Bizde yedi kertenkele öldürmenin bir hac sevabı kazanacağını söylerler.' dedim. Bu defa Üstad: 'Otur da konuşalım, kim haklı, kim haksız?'
"O hayvan sana taarruz etti mi?"
"Hayır."
“Rızkını sen mi veriyorsun?"
" Hayır."
“Sen mi yarattın?"
"Hayır."
"Bu hayvanların niçin yaratıldıklarını, yani fıtrî vazifelerini biliyor musun?"
"..........'"
"Bu hayvanı yaratan Hâlık senin öldürmen için mi yaratmış? Sana kim dedi öldür? Bu hayvanların yaratılışında binlerle hikmet var. Bu hikmetler saymakla bitmez. Onu öldürmekle hata etmişsin!”
Kusursuz bir mantık bu: “Onu sen mi yarattın?”
Doğru ya! Kim yaratmışsa öldürmek de ancak onun hakkıdır.
Hâl böyle olunca evdeki sinekleri öldürmek daha da zorlaşmıştı benim için. Gerçi onlar benim evime geldikleri için kertenkele hadisesinden farklı bir durum söz konusu olabilirdi belki de... Yakalayıp dışarıya salıvermek de oldukça zordu. “Geriye sadece onlarla aile olmak mı kalmıştı yoksa”diye düşünürken aklıma bir de sinek bahsi gelmişti. Ne demişti Üstadım onlara?
“Küçücük kuşlar”
“İlişme o küçücük kuşlara Rüştü! Çamaşırı başka yere ser!”
Ne var ki talebesi Rüştü, hapishane odasında başka yere çamaşır seremeyeceği için “Bu ip bize lazımdır” deyip sineklerin başka yerde kendilerine yer bulmasını isteyecekti.
Üstad Hazretleri ilaç sıkıp sinekleri öldürmeye teşebbüs edenlere ise “Hodgâm insanlar” demişti o gün.
“Öyle nüshaları çoğalan nevilerin ehemmiyetli vazifeleri ve kıymetleri vardır. Evet, bir kitap, kıymeti nisbetinde nüshaları teksir edilir.” ifadesini de sineklere ithafen kullanmıştır Üstadımız. Buna göre sinek taifesinin de ehemmiyetli vazifesinden ve de büyük kıymetinden bahseder ki; Fatır-ı Hakîm o küçücük mektupların nüshalarından fazla fazla teksir etmiştir.
Zaten sineğin hilkati bizim sandığımız gibi basit veya kıymetsiz bir iş olsaydı, Kur’an-ı Hâkim’in ayetinde mühim bir mevzu teşkil eder miydi hiç?
Hz Musa (as)’ın sineklerin taciz etmesinden sıkılıp onlara itiraz etmesine binaen sineklerin Cenab-ı Hakk’a çok defa sual ettikleri bir soru vardır:
“Ya Rab! Bu koca kafalı beşer seni yalnız bir lisan ile zikrediyor. Bazı da gaflet ediyor. Eğer yalnız kafasından bizi halketseydin, binler lisan ile sana zikredecek bizim gibi mahluklar olurlardı.”
Bu hadise ile de anlaşılıyor ki; daima ellerini, yüzlerini ve de kanatlarını temizleyerek adeta abdest alan ve insana da “kalk abdest al” ihtar eden bu küçücük kuşların hikmet-i hilkatlerine akıl yürütemeyiz. Hamd olsun ki; Üstadımız daha fazla masumcuklara haksızlık etmeyelim diye bazı hikmetlerinden bahsetmiştir:
Mesela, hastalık mikropları ve zehirli maddeleri temizlemek sineklerin vazifelerinden birisidir der. Hemen hepimizin hata ettiği bir husustur: Sinekler mikropların yayılmasında vazife görürler. Hastalık mikroplarını ondan alıp ona bulaştırırlar sanarız.Üstadımız onlar için bırakın hastalık mikroplarını nakletmeyi, bilakis zararlı mikropları emerek ve sonrasında emdiği yere merhem sürmek gibi pansumanını da yaparak sıhhiye neferliği ifa ederler der. Bu yüzden kanınızı emen bir kuşcuğu gördüğünüzde bırakın vazifesini bitirsin.
Evet anlaşılan o ki; bilinenin aksine birçok salgın hastalığın da önünü kesmekte sineklerin vazifesi öyle büyüktür öyle büyüktür ki, sayıca çokluklarına göre hesap edelim.
Üstadımızın dediği gibi, sadece bize sebep oldukları bu iyilik hatırına bile sinek düşmanlığını bırakmalıdır insan.
Benim nazik, nazenin, ince, hassas ruhlu Üstadım sineklerin dostane bir iyiliklerini daha hatırlatmış bize. Gurbette, bir başımıza iken, yanımıza gelip yoldaşlık etmezler mi? Banane sinekten, böcekten, ne arkadaşlığı demeyin... Düşününce öyle çok ortak yönümüz çıkıyor ki, Rabbimiz bir, Halikımız bir, Rezzakımız bir...
Bizim daima yardımımıza koşan ve hasta olmayalım diye hususen sıcaklardan dolayı ihtiyaçtan fazla olarak artan kanımızı veya toplar damarlarımızda birikmiş olan kirli kanlarımızı her türlü muzır mikroplarımızı kendisi emen, istihale makinası gibi vazife gören bu masumcuklara düşmanlık etmek hakikaten de biz insanlara yakışmayacaktır. Üstad Hazretleri onları öldürmek haksızlıktır, ancak muzırların zararlarını def için mücadele olabilir demiştir. Öyleyse asırlardır süre gelen sineklerle aramızdaki bu savaşa ve düşmanlığa bir son verip barış ilan etmek kadirşinaslığına insan talip olmalıdır.
Çok acipbaşka bir husustur ki; kokuşmuş pislikleri, türlü türlü şeyleri yemesine rağmen sinek taifesinin bir kısmının, katre katre tatlı şurup damlattıklarının tıp cihetiyle de görüldüğünden bahseder Üstadımız. Bizim sinek pisliği dediğimiz şeyin tatlı bir şuruba dönüşmesi ise bu kuşcukların nasıl bir dönüşüm makinası olarak tasarlandığının isbatı değil midir?
Öyleyse koca kafalı beşer, sineklerin küçüklüğüne aldanmadan koca milletlerine ve muazzam vazifelerine bakıp “Subhanallah” demeli ve sinek düşmanlığını bırakmalı.
Ne demişti Üstadım:
“İlişme o küçücük kuşlara Rüştü!”
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.