Hüseyin YILMAZ
Sofi Muhammed'in Mübarek Evlâdı da Göçmüş!
Altmışlı yılların ikinci yarısı, henüz beş veya altı yaşında bir çocuğum. Gerger'in bütün köyleri gibi Çobanpınarı Köyünde de ne elektrik var ne telefon. Yol zaten yok... Hastane yok, doktor ne bilmiyoruz. Tam bir bedevi hayatı hükümferma...
Ağzımın içinde taft benzeri ama daha ileri seviyede, yılda iki üç sefer tekrarlayan yaralar çıkıyor. Bir şey yemek şöyle dursun, bir iki hafta ızdırabından uyumam bile mümkün olmuyor.
Merhume annem bölgenin en şöhretli din adamlarından birisinin kızı. Nereye gitse babasının yüzü suyu hürmetine büyük hürmet ve alâka görüyor. Dedemin vefatının üstünden geçen yirmi yıla yakın zaman manevî nüfuzunu hiç sarsmamış.
Küçük yaşta çektiğim ızdırab, annelik şefkatine çok dokunmuş olacak ki, beni ikizimle birlikte Karadut Köyüne götürmeye karar vermiş. Karadut, köyümüze yaya bir saatlik mesafede, belki biraz daha fazla.
Sofi Muhammed nâmıyla meşhur, o zaman bile çok ihtiyar olan bir mübarek zâtın evine gidiyoruz. Yanlış hatırlamıyorsam yüz yıldan fazla yaşadı. Çocukluk hafızamda yer ettiği kadarıyla dere kenarında, kuzeye baktığı için nisbeten serin, taş yapılı bir ev. Bölgenin herhangi bir köy evi, hattâ fukara evi gibi.
Annem her zamanki gibi itibarlı misafir... Derken merhum Sofi Muhammed de bulunduğumuz odaya gerdi. Hal-hatır, dua ve salavat faslından sonra ağzımı açmamı söyledi. Açtım... Kısa bir dua okuyup üfledi. Sonra okunmuş bir su ile gargara ettirdi. Aynı sudan bir miktar da seyrelterek birkaç gün kullanmak üzere verdi.
Uzatmayayım... Ağız yaralarım bir daha tekrarlamamak kaydı ile iyileşti. Karadut ve Sofi Muhammed de bu hatıra ile ruh ve düşünce dünyama bir daha çıkmamak üzere yerleşti.
Vefatından sonra yerine oğlu Ahmed Efendi geçti. Babasından gördükleri ile devam etti. Kadirî tarikatının bölgedeki en müessir ve en hürmete şayan şeyhi olarak yaşadı. İstese ve dünyaya meyletse idi Karun kadar zengin olup geride holdingler bırakabilirdi. Tenezzül etmedi...
Dostlarının yardımıyla yakın bir geçmişte yapılan dergâh binasından bile rahatsız olduğu kulağıma gelmişti...
Sık görüşmezdik, görüşemezdik. Yolumuz düştükçe bir çay içimliği ziyaret ettiğimiz olurdu. Elli yılın tamamında belki on-on beş seferlik görüşme... Ama birbirimizi bilir ve birbirimizden haberdardık, selâm ve haâ-hatır muhaveremiz devam ederdi. Köye gelip de uğramadığımızı işittiğinde sitem ettiğini duyururdu.
Son görüşmemiz sanırım üç-dört yıl önce idi. Bir ikindi sonrası selâm verip çayını içtik. Sıhhatinden konuştuk, bölgenin birkaç meselesi sohbetin mevzuu oldu. Holdingleşen tarikatların varlığından duyduğu üzüntüyü gıybete kaçmadan, ölçüyü kaçırmadan bir kaç kelime ile ifâde etti.
Geçtiğimiz Ramazan Bayramında ise bir akrabamızın evinde oğlu Muhammed'le karşılaştık. Babasının sıhhatini sordum, selâm gönderdim. İyi olduğunu söylemişti. İki üç gün önce rahatsızlandığını sosyal medyada farkedince dua ettim ama vaziyetin ciddi olduğuna ihtimal vermedim.
Az önce vefat ettiğine yine sosyal medya vasıtası ile muttali olunca ertelediğim, gerçekleşmemiş ziyaretlerin üzüntüsü çöktü içime. Gerger başta olmak üzere bölge mühim bir insanını kaybetti, eksikliği uzun zaman hissedilecek fâzıl bir insanını.
Merhuma Allah'tan gani gani rahmet diliyorum. Oğlu Muhammed başta olmak üzere âile efradı ve sevenlerine de sabırlar niyaz ediyorum.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.