Şoför olarak işe başladı, 30 bin araçlık filosu var

Şoför olarak işe başladı, 30 bin araçlık filosu var

Peri masallarına inanır mısınız? Gerçeküstü bulup, "olmaz öyle şey" dediğinizde bile bir umut, "Kim bilir belki de!" dediğiniz olmuştur.

Bana göre Intercity Rent A Car'ın genel müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Vural Ak'ın hikâyesi de işte bunlardan bir tanesi.

Vural Ak, memur çocuğu. Okul harçlığını çıkarmak üzere henüz Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi bölümünde okurken çalışmaya başlamış. Okulla birlikte beş yıl süreyle iki farklı araba kiralama şirketinde şoför, satış ve transfer elemanı olarak çalışmış. Bölge müdürlüğüne terfi etmesi de uzun sürmemiş. Oldum olası arabalara olan düşkünlüğü, onu bir araba kiralama şirketi kurmaya götürmüş ve nihayet sürdürdüğü profesyonel kariyere dönüşmüş.

Kendi işini yapmaya karar verdiğinde 21 yaşındadır. Ama daha önce başka şirketlerde edindiği beş yıllık tecrübesine güvenen genç adamın işleri düşündüğü gibi gitmez. Seçtiği iş kolu büyük yatırım gerektirdiğinden sermaye yetersizliği önünü keser. O günleri anımsarken, "Başkasının işlerini yönetmekle kendi işini yapmak arasındaki farkı öğrendim." diyor. Her işadamının bir kez böylesine çok şey öğrenebileceği bir deneyim yaşaması gerektiğini de düşünen Vural Ak, bugün geldiği konumda o günlerden aldığı derslerin etkisinin çok büyük olduğunu söylüyor.

Araba, onda bir tutku

Çocukluğunda kendi yaptığı arabalarla oynarken bir gün böylesine büyük bir şirketin kurucusu olacağı aklına gelir miydi bilinmez ama insan, kendi yolunu kendi çiziyor. Çünkü arabalara yakın olmak onun tercihi olmuş. Lise çağlarında araba boyaları satan bir nalburda çalışmış. Tarihe merakı onu eğitiminde uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimine yönlendirse de Harbiye-Taksim arasındaki otomobil kiralama şirketleri ilgisini çekmiş. İyi bir okulda okuyor olmasına ve İngilizcesine güvenerek sektörün lider şirketine şoförlük için başvurmuş, ama onu kimse aramamış. İkinci yıl Arapça da öğrenip yine başvurmuş. Biz sizi yine ararız demişler. Başvurusunu rakip şirkete yapmış ve çok çalışmış.

Vural Ak, farklı arayışları olan bir karakter. Denenmemişi denemeyi de seviyor. Bu nedenle de sektördeki atalet canını sıkar ve farklı şeyler yapmayı düşünür. Bağdat Caddesi'nin arka tarafında ekim ayında camsız bir kömürlük kiralar, şirketinin adını da Ekim Turizm koyar. Türkiye'nin farklı şehirlerinde münferit çalışan rent a car şirketlerine tek marka altında iş yapma teklifini götürür. Ak, şirketin adını şehirlerarası rent a car anlamına da gelen Intercity koyar ve sektörün liderlerinin renklerini kırmızı ve yeşili logosunda kullanır. Ancak o yıl turist gelmez. Ciddi bir şekilde borçlanır ve batar. Batar ama bir de hesap yapar, ya bırakıp gidecek ya da ısrarlı davranacaktır. Devam etmeye karar verir. O dönem imdadına Almanya'da çalışan ve Yugoslavya'daki savaş sebebiyle araçlarıyla ülkeye gelemeyen Türklerin, tatil yapmak için ülkeye geldiğinde araç kiralamaya ihtiyacı duyduğunu keşfeder. Büyük şirketler, "Aman Türk müşteri mi! Gece yarısı git havalimanında charter uçuş karşıla" derken, Almanya'da Türklerin okuduğu gazetelere küçücük ilanlar verir. Rezervasyonda patlama yaşar. Kendi sektörünü oluşturur, rakibi de yoktur. Bütün borçlarını öder.

Ancak gurbetçilerin Almanya'ya geri dönmesiyle işleri yine zorlaşmaya başlar. Filo kiralama fikri de işte o zaman aklına gelir. İlk işi Bahçeşehir inşaatını sürdüren şirketlere araç kiralamak olur. Ancak bankalar araç alması için kredi vermek istemezler. Bu kez de itibarlı filo müşterilerinin bankaya kiralarını ödeyeceği, öderken de aslında Vural Ak'ın ihtiyacı olan finansmanı ve krediyi sağlayacağı bir sistemi gündeme getirir. İlk Şekerbank ile çalışırlar. "Çünkü Şekerbank bizi dinledi. O gün de bugün de hâlâ Akbank ve Garanti Bankası ile çalışamadık. Çünkü bu bankalar bizimle makineler aracılığıyla konuşuyor. Verileri sisteme giriyor ve makine bizimle çalışmalarının riskli olduğunu söylediğinde de talebimizi karşılamıyor. Oysaki hem iş hem de kredilendirme modeli bu ülke için de bir ilk." diyor. 1994-1999 krizini küçük ölçekli işletme olması sebebiyle derin bir yara almadan atlatırsa da 2001 krizi hem Vural Ak'ın hem Intercity'nin dönüm noktası olur.

2001 krizini fırsata dönüştüren vizyon

2001 krizine borçları dövizde, alacağı Türk Lirası'nda yakalanınca Vural Ak'ın Intercity'si epey zarar görmüş. Zarar görmüş görmesine ama o dönem sayıları artan ve henüz pazarda yeni palazlanmaya başlayan rakiplerine kriz daha da çok zarar vermiş. Bir süre iş mi değiştirelim, mücadeleye devam mı edelim diye düşündükleri bir dönemde hiç rakiplerinin kalmadığını görmüşler. İşte bugün 30 bin araçlık devasa şirketin yeni bir başlangıç yapması gerektiğine de o gün ikna olmuşlar. Bu kararı da Intercity'nin miladı olarak kabul etmişler. Intercity, büyük bir reklam kampanyası yaparak, "Pazarda artık ben de varım!" demiş.

 Intercity, 8 ay boyunca 7,5 milyon dolar harcayarak büyük bir reklam kampanyası yapar. Reklamlarda, şirketlere satın aldıkları filoların ne kadar maliyetli olduğu, verimsiz yönetildiği ve şirketlerin kendi asli işlerine odaklanmaları gerektiğine vurgu yapılır. 'Araç satın almak yerine bu sermayeyi ana işinizde kullanın' mesajı verilir. Reklamlar etkisini hemen gösterir ve hayal edilemeyecek kadar bir taleple karşılaşılır. Müşterinin isteği belirlenir, arabası sipariş edilir ve projeye bankadan kredi alınır. Kendi içinde döngüsü olan kapalı bir sistemle Intercity'nin yeniden doğuşu gerçekleşir. Uzun sürmez, Intercity pazardaki tek araç kiralama markası haline gelir. Bugün reklamı hâlâ bir yatırım aracı olarak gören Vural Ak, özellikle kriz dönemlerinde iletişimin kesilmesini doğru bulmadığını söylüyor.

Her yıl iki katı büyüyerek bugün 30 bin araçlık bir büyüklüğe gelen Intercity Rent A Car, Türkiye'deki ilk yabancı sermayeli araç kiralama şirketi. Dünya Bankası'nın yan kuruluşu IFC (International Finance Corporation), Hollanda yatırım bankası FMO, Alman yatırım bankası KfW ve Amerikan yatırım bankası Advent TURKVEN, Intercity'nin ortakları. Yüzde 51'i Vural Ak'a, yüzde 49'u yabancı ortaklara ait olan şirketler için Ak, 4 büyük bankanın Türkiye'de bir şirkete ortak olmalarına dikkat çekiyor. Bunun kendi sektörünün geleceğine ilişkin inancını pekiştirdiğini söylüyor. Ayrıca bu ortaklıklar aracılığıyla ülkeye sıcak para da getirdiklerini söyleyen işadamı, yaptıkları işin sermaye büyüklüğüyle doğru orantılı geliştiğini ifade ediyor.

Incercity'nin bu güçlü ortaklık yapısı, işi iyice büyütmüş. Rakipleri 3-4 bin araçta kalırken Intercity kısa sürede araç sayısını 10 bine çıkarmış ve şirket 7 kat büyümüş. Türkiye'deki araç kiralama sektörünün geleceğinin çok potansiyelli olduğunu ortaklık sonrası daha da iyi anladığını belirten Vural Ak, hedeflerini Türkiye ile sınırlamadıklarını kaydediyor. Sektörde 18. yılını dolduran şirketin bugünkü araç değeri 750 milyon dolar.

Araba kiralama işi akıl işi değil ama...

Intercity'nin araç filosunda her kategoriden çok çeşitli 30 bin araç var. Bunların hepsinin aynı anda yola çıktığını, Türkiye'nin yol durumunu ve sürücü yeterliliğini de dikkate alırsak ne kadar çok sorunla karşılaşılabileceğini de görebiliriz. Sorunlara kısa sürede çözüm sağlamak ise hiç de kolay olmasa gerek. İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Adana'da bakım servisleri olan şirket, bu servisleri 24 saat açık ve günde 500 araca bakım yapabilecek kapasitede hazır tutuyor. Ayrıca Anadolu'da yüzlerce servisle anlaşması da olan Intercity, müşterilerinin kendilerine en yakın servisten hizmet almalarını sağlıyor. Değiştirilmeleri ise en geç üç saat içinde gerçekleştiriyor.

Sektöre yeni oyuncuların girdiğini, otomobil bayilerinin de benzer bir işe soyunduklarını aktaran Vural Ak, sektördeki büyük oyuncuların sayısının 10'u geçmediği bilgisini veriyor, "En yakın rakibimiz Intercity'nin yarısı kadar araç büyüklüğüne sahip." diyor. Yurtdışı çalışmalarına ağırlık vereceklerini de duyuran Ak, "Dünya markası olmak istiyoruz." diyor. Komşu ülkelerden Intercity modelinin taleplerini almaya başladıklarını da ifade eden Ak, Ukrayna, Romanya, Rusya, Türk cumhuriyetleri ve Ortadoğu pazarına yöneldiklerini söylüyor.

Başkalarıyla aynı kulvarda kalınca huzursuz olurum

Vural Ak'ın otomobillere daha çocukluğunda başlayan merakı onu off-road yarışlarının sürücülerinden biri yapmış. Off-road'un adından da anlaşılacağı üzere yarışlar bir ülkeden başlıyor başka bir ülkede bitiyor ve yarış boyunca tekerlekler hiç asfalta değmiyor. Günde 12 saat, 12 gün boyunca küçük ciplerle çölde batan araçlarını kumdan çıkarırken doğaya karşı mücadele eden Vural Ak, sportmen bir yapıya sahip. Kickboks yapıyor, off-road'daki engelleri aşarken tüm gücünü kullanıyor. Seçtiği bu spor dalları onun mücadeleci kişiliğini de ortaya koyuyor. "Off-road yarışlarında elinizdeki kürekle sürekli akan kuma karşı ondan daha hızlı hareket ederek aracınızı kurtarmak zorundasınız, inisiyatif koyamayacağınız ve sizden daha hızlı hareket eden bir sürece karşı mücadele etmek zorundasınız. Bir metre sonra yeniden batabilirsiniz. Hayat da biraz böyle bir şey. Sizin dışınızdaki dinamikler sürekli hareket ediyor, siz daha hızlı hareket etmelisiniz." diyen Ak, deneyimli bir Alman off-road yarışmacısının arabasının üstünde kendisini özdeşleştirdiği bedeni tamamıyla yutulan kurbağanın dışarıda kalan elleriyle leyleğin boynunu sıktığı karikatürden söz ediyor ve, 'Asla vazgeçme' yazan bu karikatür, benim hayata ilişkin yaklaşımımı ifade ediyor. Ben başkalarıyla aynı kulvarda kaldığımda huzursuz olurum. İşte bu nedenden ötürü en yakın rakibimizden birkaç misliyle büyüğüz." diyor.

 İddialı olmak iyidir ama iddiayı gerçeğe dönüştürmek daha da iyi. Bana göre Vural Ak, iddialarını yaşayan da bir girişimci. İş dünyasındaki iddiasını off-road'da 3 kez Türkiye şampiyonu ve bir kez de Afrika'da dünya ikincisi olarak ispatlamış. İşteki iddiası ise ortada: 30 bin araç!..
Zaman