Son şahitlerden Nazım Akkurt vefat etti
Bediüzzaman Said Nursi ile görüşen Son Şahitlerden Nazım Akkurt ağabey Antalya'da vefat etti
Risale Haber-Haber Merkezi
İnna lillah ve inna ileyhi raciun.
Bediüzzaman Said Nursi ile görüşen Son Şahitlerden Nazım Akkurt ağabey Antalya'da vefat etti. 1924 senesinde Ağrı’da dünyaya gelen Nazım Akkurt, 1952’den itibaren üç kere Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’ni ziyaret etti.
1974 yılından beri Antalya’da ikamet eden Nazım Akkurt gece saat 23.30 sıralarında tedavi gördüğü hastanede hhakın rahmetine kavuştu.
BEDİÜZZAMAN'LA GÖRÜŞMESİNİ ANLATMIŞTI
Nazım Akkurt ağabey, Bediüzzaman Said Nursi ile 1952’deki ilk ziyaretini şöyle anlatmıştı:
"... İçeri girdik. Hemen Üstad’ın elini öptük. Üstad’ı ben şeyh biliyorum, hani ben de şeyhim ya. Üstad’ın yüzü kıbleye karşı. Biz de arkamızı kıbleye karşı verdik karşısına oturduk. Ondan evvel de ne soralım diye dışarıda anlaşmıştık. Arkadaşım Türkçe’yi benim kadar bilmediğinden ben üç şey diyecektim: “Efendim siz şarkta doğdunuz, niye şarka gelmiyor-sunuz? Ben şeyhliğimi zayıf görüyorum, bana tarikat ver. Eli-mizde kitap yoktur, bize kitap ver.” Bu üç şeyi diyeceğim ben. Arkadaşım da diyecekti ki: “Efendim bizi mürit kabul et.” Biz böyle anlaşmıştık dışarıda.
"Biz oturduk. Üstad sağ elini sol dizine vurarak başladı konuşmaya: “Maşallah, siz hoş gelmişsiniz” dedi. “Çok iyi ettiniz gelmekle. Ben çok memnun oldum. Mustafa, ben sana demedim mi, ‘on beş gündür iki kardeşe dua ediyorum’ diye. Bak demek ki oradan bu Nazım gelecekmiş. Sen Nazım, sen İsa. Maşallah çok iyi ettiniz. Çünkü ben çok darlanmıştım. Ben niye darlan¬dım? Çünkü şark’ı çok özledim. Ama biz tek kelime konuşmuyoruz. Şarkı çok özlemiştim. Şarka gelmek istiyorum. Orada benim hocam var. Fakat ben şark’a gelirsem, hükümetin nazarı şarka döner; benim yüzümden şark zarar görür. Nazım kardeşim ben seni vekil ettim. Sen bana vekaleten git oraya. Şeyh Masum’a selam söyle. Şeyh Muhammed Celali’nin mahdumları Nizameddin’e, Molla Sıddık’a selam söyle. Bana dua etsinler. Ben orayı çok arzu ettim. Fakat gelemiyorum. İyi maşaallah, çok iyi ettiniz geldiniz. Memnun oldum.”
“Kardeşim biliyor musunuz? Risale-i Nur varken buraya kadar gelmeye de lüzum yoktu. Her sayfada bir Said vardır. Ben de zayıfım, okuyamıyorum. Ben hem şeyh değilim. Ben tarikat vermiyorum. Tarikatın zamanı değil. Şimdi iman kurtarmak zamanıdır. Risale-i Nur okuyun. Evlerinizin bir odasını dersane yapın. Yahut bir dersane açın. Maşallah hakikaten ta Karaköse’den (Ağrının eski adı) buraya geldiniz. İyi ettiniz geldiniz. Kardeşim bizde şeyhlik-müritlik yok. Fakat ikinizi de yirmi senelik talebe gibi Risale-i Nur’a kabul etmişim. Kardeşim ben de çok zayıfım, hastayım, hizmet geri kalmış bilmiyorum. Ben şeyh değilim. Bana Üstad diyorlar. Bunu da kabul etmiyorum. Ben talebeyim. Ben de Risale-i Nur’un bir talebesiyim. Soranlara böyle söyleyin. Benden taraf çok selam söyle. Kimseyi de gönderme, sen benim vekilimsin. Bir iki saat burada oturmanız, yirmi senelik talebeliğe, inşaallah Risale-i Nur kabul etmiştir. Ben daha önce de dua ediyordum Karaköse’ye. Siz hemen şimdi kalkın gidin. İlk arabayla gidin, burada beklemeyin.” (Ağabeyler Anlatıyor-2 Ömer Özcan)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.