Erdem AKÇA
Sosyoloji Bilimi ve Peygamberlik
Bilimler Işığında Peygamberlik Müessesesi-4
Peygamberler şahsiiyet mühendisi oldukları kadar aynı zamanda toplum mühendisleridirler. Getirdikleri evrensel hakikat ve gerçeklere dayanan şeriat ve İlâhî yasalar onları kutsal bir insanlık mabedinin mimarı haline getiriyordu.
Onların inşa ettiği bu mimarinin temeli “hakk”a dayanıyordu.[1] Hak daima üstündür, hakkın küçük veya büyük olmasına bakılmaz, temel prensipleriydi. Bu binanın kaynaştırıcı harcı büyüklere “hürmet”, küçüklere “merhamet” ve akranına “muhabbet” ti.[2] Bu manada en büyük insanlar olarak Peygamberler evrensel merhametin temsilcisiydi. Bu binayı ayakta tutan ve yükselten kolonlar “adalet”, “birlik” ve “dayanışma” idi.[3] Bu medeniyetin hedefi “ruhu yüceltmek”, “nefsi arındırmak”, “fıtratı dengeye getirmek” ti.[4] Bu medeniyet binasında üstünlük ve fazilet “günahlardan kaçınma” ve “hakka şahit olmak” tan ibaret olan “takva” idi.[5] Dil, renk, ırk, zenginlik, asalet gibi maddi unsurlar temel değer değil, toplumu renklendiren birer fondan ibaretti. “Ruhani lezzetler”, ”sonsuz mutluluk” ve “dünyevi kalkınma” bu kutsal medeniyetin kazandırdığı asıl değerdi.[6] “Özünde kendi ile barışma”, “dışında insanlar ve kâinat ile barışma” ve “temelde Allah ile barışma” şeklinde sonsuz bir ideali bulunuyordu. “Sulh daha hayırlıdır”[7] âyetini her şeyin doğru çözüm yöntemi olarak görüyor ve insanlığı dünyada ve Ahirette “Dârü’s-Selâm” (barış yurdu olmaya) davet ediyor[8]; âcizlik alameti olan kavga, savaş ve kaba kuvvetin kullanılmasını reddediyordu.
Toplumu ilgilendiren bir değişiklik yapılması gerektiğinde önce 12 yıllık bir fikrî ve duygusal yapılanmayla insanları hakikat aşkı ve hakkaniyet şevki ile donatmanın zaruriliğine boyun eğiyor sonrasında toplumsal değişimlere adım atıyordu. İçkinin yasaklanma sürecinde, kadınların tesettüre girmesinde, zinanın ve faizin her çeşidiyle toplumun dışına itilmesinde bu süreçleri görebiliyoruz.[9] Bu manada peygamberler bir “devrim” ve “devirme” insanı değil bir “rehabilitasyon uzmanı” ve bir “inkılab adamı” dırlar. Onların inkılabı o kadar hikmete, fıtrata ve merhamete uygundu ki o inkılaba ayak uyduramayanlar kendilerini kınıyorlar, suçlarını biliyorlar ve kendi idamlık suçlarını kendileri ihbar ediyorlardı. Maiz bin Mâlik ile Sübey’a el-Gamidiyye’nin vak’asında olduğu gibi…[10] İstiklal Mahkemelerinde görülen zulüm dolu acı manzaralar asla Hz. Peygamber’in (ASM) ve diğer peygamberlerin getirdiği yeniliklerde yaşanmadı.
Toplumlar, peygamberlerine tâbi olduklarında bu şekilde muazzam bir değişime bizzat kendi üzerlerinde şahid oldular. Hz. Yunus (AS) ve Hz. Muhammed’e (ASM) iman eden toplumlarda gördüğümüz üzere… Fakat toplumların hemen hemen tamamı resullerini dinlemedikleri için helak oldular. Ad kavmi, Semud kavmi, Lut kavmi, Medyen halkı ve diğerlerinde gördüğümüz üzere…
Peygamberlere tâbi olan toplumların sergilediği muazzam ahlak… kronikleşen suçların bile azalması ve bazılarının tamamen yok olması… adalet ve hakkaniyetin yerleşmesi… sergilenen toplumsal kalkınma… kısa sürede dünyanın süper güçleriyle baş eden askerî başarılar… kurdukları siyasi ve uluslararası ilişkilerdeki stratejik basiret… toplumun kazandığı binlerce diğer özellikler gösterir ki peygamberlik müessesesi sosyoloji, strateji ve askerî bilimler açısından bir mucizedir. Hem insanlık âleminin muhtaç olduğu ideal medeniyet seviyesinin “ikna” metoduyla[11] elde edilmesini öğretmek ve teşkilatçı yapısıyla bizzat göstermek konusunda en elzem bir ihtiyacıdır.
[1] Ahkaf suresi, 30; Yunus suresi, 35 ve diğerleri.
[2] Ebû Dâvûd, Edeb 58; Tirmizî, Birr 15.
[3] Âl-i İmran suresi, 103; Nisa suresi, 135; Maide suresi, 2 ve diğerleri…
[4] Vakıa suresi ve Beled suresinin, Ashab-ı Meymene âyetleri gibi yüzlerce âyet; Nefis tezkiyesinden bahseden A’la suresi 14. âyet gibi onlarca âyet ve sırat-ı müstakimi emreden Hud suresi 112. Âyet gibi onlarca âyet…
[5] Hucurat suresi, 13. Âyet ve takvaya dair yüzlerce âyet.
[6] Taha suresi, 2 ve benzeri saadetten bahseden onlarca âyet; itminan-ı kalbi sağlayan zikirden bahseden Ra’d suresi 28. Âyet gibi yüzlerce âyet; sosyal hayatın düzeninden ve kalkınmasından bahseden Nahl suresi 90. Âyet gibi yüzlerce âyet…
[7] Nisa suresi, 128
[8] Yunus suresi, 25.
[9] Kur’anda yapılacak bir dikkatli okuma bütün sosyal değişimlerde bir süreç takip edildiğini gösterir. Mesela içkinin haram kılınması sürecini sırasıyla Bakara Sûresi, 219; Nisa Sûresi, 43 ve Mâide Sûresi, 90-91. Âyetlerde görebiliyoruz. Her ne kadar sonra gelen âyetler, birçok âlime göre, ilk âyetlerin hükmünü neshetse de bu tarz kişisel ve toplumsal değişim yaşamak isteyen veya yaşamaya mecbur edilen müslim veya gayr-ı müslim kişi veya toplumlarda tedavi süreci yine bu şekilde olmalı diye Kur’anda bu âyetler bâki kaldı, insanlığa rehber oldu.
[10] Müslim, Hudud 22, (1695); Ebu Davud, Hudud 24, 25, (4434, 4441)
[11] Bir toplumun medenileştiğinin göstergesi “icbar” (kaba kuvvet) ile iş gördürmekten “ ikna” ile iş görür hale geçişinde saklıdır. Alfred North Whitehead, Düşüncelerin Serüvenleri isimli kitabında bir bölümü “ Güç Kullanımından İknaya ” diye ayırır. Üstad Bediüzzaman da aynı hakikati “ Zira medenîlere galebe çalmak ikna iledir, söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir ” ( Divan-ı Harb-i Örfî, Hakikat ) diyerek ifade eder.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.