Suad Alkan: Risalenin dili müdahaleyi reddediyor.
Taha Çağlaroğlu Suad Alkan İle Edebiyat ve Risale-i Nur üzerine konuştu.
Edebiyat dünyamızda Risale-i Nur'un ele alınıp işlenmesi, edebiyatçılarımızın ve sanatçılarımızın risalelerden istifadesi konusunda neler söylemek istersiniz ?
Her kültürün bir okulu, her sanat ve fikir hareketinin bir ekolü olmuştur. Sanat ve edebiyat kabiliyeti o okulda ve o ekolde tohuma, filize, fidana, ağaca ve meyveye dönüşür. O okulun çevresinde konuşan ve duyan kişilerin meydana getirdiği alan ve atmosfer edebiyat ve sanatın doğduğu yerdir ve o okul ve ekol, zaman ve mekan itibariyle kendi içinde gerçekleşen sanat ve edebiyatın markasını ve farikasını gösterir. Edebiyatta ve sanatta Risale-i Nur yaklaşımı sağlamanın yolu, kişinin bir edebiyat ve sanat işçisi gibi o alanda karşılaştığı ışıkla kabiliyetini beslemek o ışığı emmektir. Kabiliyet yanmak ister. Tarih, sürekli şekilde insanın yolunda o ışığa işaret etmiştir. Soruyu “sanatçılarımız ve edebiyatçılarımız” yerine, kabiliyetlerin risalelerden istifadesinin ne olduğu ve olacağı şekline dönüştürmenin daha uygun olacağı düşünülebilir.
Bir Bediüzzaman estetiğinden söz edilebilir mi? Bu estetiğin ortaya konması için sizce ne gibi çalışmalar yapılabilir?
Bir Bediüzzaman estetiğinden söz edilmediği yerde, sanat ve edebiyatın güdük kalacağından, en azından içtimaî, iktisadî, felsefî bünyelerde onların felcine sebep gediklerin açılacağından korkulur. Onun görünmesine engel, maniaların def’ine ve aşılmasına yarayacak çalışmalardan bahsedilebilir. Ayrıca o estetiğin ahlak olduğu insanların bir tüzel kişilik oluşturması o mücerret hüsnün müşahadesine çalışmak, o kişiliğin kimlik oluşturması sayılabilir. Şuur, güzelliği aynalarda okur. Her şeyi mümkün olduğu kadar soyutlamalıdır. Soyut bir dilin kullanılmasına hizmet, şirklerin ve putatapıcılığın salgınından kurtulma hummasına tutulmakla, insanın kendisine modern yaklaşımını sağlamağa hizmet etmekle Bediüzzamanın estetiği ortaya konabilir.
Bediüzzaman’ın “imanın güzelliği, hakikatın güzelliği, nurun hüsnü, çiçeğin hüsnü, ruhun cemâli, suretin cemâli, şefkatin güzelliği, adaletin güzelliği, merhametin hüsnü, hikmetin hüsnü”(Şualar, 4. Şua) biçimindeki izahı çerçevesinde Risale-i Nur’daki estetik tablo konusunda düşünceleriniz nelerdir?
Bahsettiğiniz metindeki “güzellik” telaffuzu, müellifin, müessiriyetinin bir reaiksiyonu olarak aklın ve zihnin ve kalbin ulaştığı her alana ışık tutuşudur. “şua” kendilerinin nüfuz ettiği bir alandır. İfade edişteki ahenk ise o alana sızması zamanında karanlığa bir müdahaleden ileri geliyor. Kendilerinin müdahaleden gaflet ettiği yerde kader müdahale ediyor. Risale-i Nurdaki baştan aşağı müşahade alanına çıkmış olan eğitim dili kendisine yapılacak müdahaleyi de reddediyor. Bir kal’a gibi, atomun ve yıldızların (saykal) yaldızıdır.
Sizce Risale-i Nur, edebiyatımızda, edebî eserlerimizde yeteri kadar derinlikli işlenmiş midir?
“Edebiyatımız” dan kastedilen edebi bir ekol olma özelliğiyse, kaçınılamaz olarak bu hareket kendisini şekillendirecek, tekamül ile hz. Musa aleyhisselamın asası gibi sihirbazların (yedi askıda olduğu üzere sözün büyüleyici özelliğini kastediyorum) yılanlarını yutacak, Bediüzzamanın yaptığı gibi de edebiyatta, ona bağlı olarak ahlakta, ona bağlı olarak insaniyette, ona bağlı olarak medeniyette meydan okuma dönemine yükselecektir.
Risalelerdeki edebî ve estetik duyarlılığı modern sanat anlayışlarıyla yeniden ele almak mümkün müdür?"
Modern zamanlarda doğmuş bir duyarlığı, modern sanat anlayışıyla ele almamak mümkün değildir. Doğuşundan bu güne dek görülen çapulculuklar, bu denklemin tersine kurgulanmış olmasından kaynaklanıyor.