Hüseyin EREN
Sükût sabır
Sahicilikten, samimiyetten savrulmak; bir de bunu savunmak; ne sığ bir büyüme, ne sahte bir büyüklenme. Sanallaşma, büzüşme, küçülmeyi; köpürterek büyük gösterme illüzyonu; aynayı maskeli bakma garabeti, yanlışı yüceltme cüceliği, yücelikten düşüş, cümbüşte boğuluş…
Yere çakılmayı yücelme görme, toz toprak savrulmayı sahicilik sanma; çölleşme, çamurlaşma değil de nedir? Yanılmaları, yanlışları; yorumlarla yükseltmek, bu uğurda yüksek değerleri eritmek ve alet etmek; bir de bunu ısrarla sürdürmek ve devamına çalışmak… Kalp küsüyor, kalem konuşmak istemiyor, akıl idrakte zorlanıyor, vicdan ağlıyor.
Yalnızlık yareni olmasa nasıl avunulur, suskunluk olmasa nasıl konuşulur, terk ediş olmasa nasıl yaşanır, gece gündüze dönmese gün nasıl geçer? Enis arayan, ünsiyet arayan insanın zor sürgünde hayatı nasıl geçer?
Sahi biz neyiz, neyi savunduk, nasıl yaşadık, kulaklarımız dediklerimizi duydu mu? Elimiz, ayağımız, kalbimiz şahitlik etmedi mi, söylemlerimiz ile eylemlerimiz arasındaki farkı?
Hakikat kimin tekelinde ki? Aynı çamurda yoğrulmadık mı, aynı toz toprakta koşturmuyor muyuz? En sahici hal sabrı unuttuk, en sahih konuşma sükûtu yitirdik; hakikat ne gezsin yanımızda, hakikat defterinde adımız olur mu?
Lafın bol olduğu, güzafın güz yaprakları gibi savrulduğu yerde söz tacirlerine gün doğar, fısk eksik olmaz, zan ziyadeleşir, gıybet orta malı olur. Dillerde yorumlar, ellerde teviller; evir bük, eğ bırak, vur at. Hakikat rekabet kabul eder mi; hakikatin rakibi kimdir? Kim kendini samimi olduğunu söyler, böyle bir imada bulunan neyin esiridir?
Ayın sükût hakikat haykırışı, kuşun hakikat cezbesi, arının hakikat aşkı; kulağımıza ne fısıldar, kalbimize ne söyler, aklımıza ne der? Ölüm hayata hiç sustu mu, hayat ölüme hiç karşı çıktı mı?
Ay had bilme samimiyetinde akıyor, güneş hakikat kaynağı olduğunu her daim ispat ediyor. Küçük cam parçası ben bir güneşim diyebilir mi? Hakikatin küçük bir cüzü bende var diyebilir ancak, gerisi ona düşen sükûttur, sükûtunu sürdürmesidir…
Tefekkürle dolan, tezekkürle coşan, faaliyetle koşan; sahicilik ve samimiyet toprağında hakikat filizi olarak doğar. Meyveli ağaç yakın muştudur. Yakin; hakikat gelip gelecektir. Sükût sabır; zaferin bekleme salonudur.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.