Sulandırarak bulandırma

Milleti manevi değerlerinden uzaklaştırıp İslam’dan koparmak isteyen fesat şebekeleri, önceleri kadim değerlerin manevi suru hükmünde olan nurlu eserlerin müellifini hapsetmekte bulmuşlardı çareyi. Hapis ile netice alamayan habis zihniyet, dessas bir niyet ile lafızları “sadeleştirme” adı altında sahteleştirmeye teşebbüs ettiler. Asıllarının yerine sahtelerini ikame etmeyi denediler...

Bu teşebbüsün de geçersiz kaldığını gören gizli komiteler, bu defa “çağdaş” görünümlü yeni yetme gençlerin elleriyle nurlu hakikatlerin takdim usulünü sulandırmaya başladılar. Hakikatin içine batılı karıştırıp bulandırmaktan bir yönüyle daha tehlikelisi olan sulandırma, değerler manzumesini imha planlarının en sinsi olanıdır...

Sözlerin Köşkü, Hayalin Hanesi, Çınarın Altı ve daha nice isimler ile mantar biter gibi arz û endam eden bu müesseseler, hakikati hakikatin kudsiyet ve ciddiyetine uygun olmayan tarzlarla “pazarlamaya” başladılar...

İnsanlara hitap ederken halis bir niyetten sonra ehemmiyet verilecek en önemli unsur, doğru olan asıllara doğru bir lafız giydirip meşru bir usul ile akıl ve kalplere takdim etmek olmalıdır. Evet, hak ve hakikat adına konuşmak ve yazmak mayınlı arazide ekim yapmak gibi riskli ve tehlikelidir. İlim ve marifet ister, dikkat ve hassasiyet ister. İnsanların heva ve heveslerine değil, akıl ve kalplerine seslenmek iktiza eder. Her şeyden önce ehliyet ve ciddiyet ister...

Ciddiyet, hakikat yolculuğunda Hakk’a varmak için ödenen ücrettir. Ciddiyet, ehl-i hakikatin ahirete ait mühim meseleleri Hak namına konuştuğuna bir emare, belki de bir hüccettir. Ciddiyet; yüzü asmak değil, hakikatin kudsiyetine gösterilen hürmettir. Ciddiyet, hakikat seyahatinde istikrar ve istikamettir. Hafif meşrebli şahıslarda hayat-ı kalbiye ve ruhiye inkişaf etmez asla!..

Ey sözlerin köşkünde, hayalin hanesinde, çınarın altında oturanlar! Nurlu hakikatleri ve hak olan manaları talkşov edasıyla sunanlar! Bizler yüzbinlere ulaşıyoruz deyip yanlışlarını savunanlar! Ebediyete ait ciddi ve kudsi meseleleri, ilhami eserleri sokak ağzıyla, standap diliyle takdim edip sulandırmayınız!..

Asılın meşruiyeti kadar takdim usulünün de meşru ve mübah olması gerçeğini görüp ayılınız! Nurlu hakikatlerin elfazını tağyire teşebbüs eden “paralı ellerin” akıbetlerinden ibret alınız! Facir adamların elleriyle de dini teyit ettireceğini bildiren ayete masadak bir zümre olmaktan sakınınız!..

Hayat boşluk kabul etmez! Nurlu eserlerin aslını rencide etmeden takdim usulünü yenileyemeyen, meşru ve mübah usullerle kendini tecdit edemeyen, “kapalı devre” hizmet etmeye devam edenlerin ihmal ettikleri sahalar kim oldukları, kime hizmet ettikleri bilinmeyen “saflar” tarafından doldurulduğu görülmelidir...

Bugün sözlerin köşkü, çınarın altı, hayalin hanesi isimli zeminlerde dine ait ciddi hakikatler talkşov diliyle, standap edasıyla takdim edilmesi üzerinde durup düşünülmeli, kaderin müsaadesindeki hissemiz hesaplanmalıdır...

Elhasıl; ilahi kelamı ve kudsi hakikatleri izah eden lafza ve lafzın takdim üslubuna ehemmiyet vermek icap eder. Doğruyu doğru kelimelerle ifade etmek kadar, takdime ait üslubun da münasip ve mübah olmasına gayret edilmelidir. Lafzın “eskisi” mananın yenisi, takdim üslubunun da meşru ve ciddi olması esasımız olmalı. Manayı yenilemek, lafız üzerinde tefekkür ile yeniden emek ister...

Usul asıldan bir parça değil, ancak hak bir asıla vusul için hakikati takdimde meşru ve yeni usuller istihsal edilmelidir. Hakikati terennüm eden hatipler, bunun ehemmiyetini fark ettikleri kadar akıl ve kalpler üzerinde müessir olacaklarını bilmelidir...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum