'Sünnet-i Seniyye' ve 'Sünnete İttiba' ne demek?
Resul-i Kibriya Efendimiz (asm)’ın her hareketinde, her işinde, her tavrında, bütün sözlerinde ve hatta sükûtunda bile nice hikmetler ve alınacak dersler vardır.
Sünnet; Allah’ın insanlardan uyulmasını istediği bir hayat tarzıdır. Sünnet-i seniyye; Peygamber Efendimizin (asm) ahvalinden, akvalinden ve efalinden ortaya çıkan bir hayat modelidir. Bu modelinin en üstün yönü ise; Allah’ın bundan memnun ve razı olmasıdır.
Sünnet, Allah Resûlünün söz, fiil, emir, hareket ve takrirlerinin bütününü ifade eder. İslâm dininin Kur’ân, sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukaha (fakihlerin içtihatları) olmak üzere dört ana kaynağı vardır. Sünnet, Kur’ân’dan sonra ikinci ana kaynaktır.
Sünnet, Allah Resulünü kendine rehber edinen ve ahirette de onunla beraber olmak arzusu ile yananların yoludur. Sünnet, rıza yoludur ve cennetin yoludur.
Kınalızadenin dediği gibi, “İki nokta arasındaki doğru tektir; ama iki nokta arasından sonsuz sayıda eğri çizgiler geçer.” İşte Fatiha Suresinde sırat-ı müstakim olarak ifade edilen bu tek doğru, Kur’ânda beyan edildiği gibi,“peygamberlerin, sıddıkların, şüheda ve salihlerin” yoludur. Resul-i Ekrem Efendimiz (asm)’ın nurlu yolundan ayrılanlar, dalalete sapar ve karanlığa gömülürler.
Cenab-ı Hakk’ın tayin ve takdir ettiği bu istikamet yolu, âyetlerde tek tek sıralandığı gibi, Allah Resulü’nün (asm) hayatında da en mükemmel şekilde uygulayarak insanlık âlemi için en mükemmel bir model olmuştur. İşte sünnete ittiba etmek, bu İlâhî ve Rabbanî modele uymak demektir.
Sünnete ittiba etmek, Kur’ân yolunda yürümek demektir. Resul-i Kibriya Efendimiz (asm.) sünnetin ehemmiyetini şöyle ifade etmektedir:
“Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sımsıkı yapışır ve uyarsanız asla dalalete sapmazsınız. Bunlar, Kur’ân-ı Kerîm ve benim sünnetlerimdir.” (Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 37)
Sünnete ittiba etmeyi Allah sevgisinin şartı olarak takdim eden bir âyet-i kerime:
“De ki, Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayan ve esirgeyendir.”( Âl-i İmran Sûresi, 31)
Risale-i Nur Külliyatı’nda, Resul-i Ekrem Efendimiz (asm)’in sünnetleri akvalî, efalî ve ahvalî olmak üzere üç kısma ayrılır.
“Resul-i Ekrem AleyhissalâtüVesselâm’ın Sünnet-i Seniyesinin menbaı üçtür: Akvali, ef’ali, ahvalidir. Bu üç kısım dahi, üç kısımdır: Feraiz, nevafil, âdât-ı hasenesidir.” (Lem'alar, On Birinci Lem'a)
Ahvalî Sünnet; Habib-i Edip Efendimiz (asm)’ın hayatıyla, haliyle, tavırlarıyla sergilediği bütün davranışları, halleri ve emsalsiz ahlâkının bütün şubeleridir.
Allah Resulü’nün sahabelerinden gördüğü veya işittiği bir işi güzel görmesi veya sükût etmesi de ahvalî sünnete girer.
Allah’ı çok sevmek ve O’ndan çok korkmak da “ahval” grubuna giren çok mühim iki sünnettir.
“İçinizde Allah’ı en çok seven benim. Ve O’ndan en fazla da ben korkarım.” (Buhari, İman 13)
kısacası Kur’ân ahlâkının bütün şubelerini yaşamak ve hayata mal etmek ahvalî Sünnettir.
Ahval grubuna giren sünnetler; tevekkül, sabır, hilm, tevazu, şefkat, cömertlik takva ve muhabbet gibi güzel ahlâkın bütün şubelerine kadar uzanan muhteşem bir tablo teşkil ederler.
Tevekkül ve sabır da çok mühim iki sünnet.
Güzel ahlâkın her bir şubesi ayrı bir feyiz kaynağıdır.
Akvalî Sünnet; Resulullah Efendimiz (asm)’ın çeşitli vesilelerle “ashabına bizzat yaptığı tavsiyelerinin, ikazlarının ve teşviklerin” bütününü ifade eder.
Efalî Sünnet; Resul-i Ekrem Efendimiz (asm)ıin, namazı nasıl kıldığı ve haccı nasıl yaptığı gibi farzlardan, yemek, içmek ve uyumak adabına kadar icra ettiği işler ve yaptığı bütün fiilerdir.
Demek oluyor ki, Resullullah Efendimizin (asm.) o mukaddes sünnetleri, “mübarek lisanından dökülen nurlu cümleler”, “icra ettiği işler” ve nihayet “hâliyle insanlık âlemine sergilediği örnek ahlâk”tan teşekkül ediyor.
Bir Müslüman, O Nebiler Nebisini (asm.) taklit etmeğe, farzlardan başlar. Allah’ın emirleri farz olmakla birlikte, Allah Resulünün (asm.) işlemesi cihetiyle de sünnettirler. Yani, Allah’ın emirlerine harfiyen uyan ve yasaklarından hassasiyetle kaçınan bir mümin, sünnetin farz kısmını yerine getirmiş olur.
Farzları yerine getiren bir mümin, manevî terakkisini nafilelerle, yani farz ve vacip dışında kalan ibadetlerle sürdürür.
Bütün hareketleri, oturup kalkması, yiyip içmesi, uyuması, tebessümü hâsılı hayatının bütün detayları en ince ayrıntısına kadar kayıt altına alınan tek insan Habib-i Kibriya Efendimiz (asm)’dır. Allah Resülü’nün bütün hareketleri itidal üzere olup, hayatı boyunca kendisinden hikmetsiz, faydasız ve abes bir şey zuhur etmemiştir. Resul-i Kibriya Efendimiz (asm)’ın her hareketinde, her işinde, her tavrında, bütün sözlerinde ve hatta sükûtunda bile nice hikmetler ve alınacak dersler vardır.
Sünnet-i seniyyenin çok azim hikmetleri ve gayeleri vardır: Sünnetin en mühim hikmeti ve gayesi; huzur-u İlâhîyi temin etmek ve ömür sermayesini ibadete çevirmektir. Evet, bir insan hayatını sünnete uygun bir şekilde tanzim ederse, her halinde ve her amelinde Allah’ı hatırlar. Zira sünnet niyeti ile yapılan bir iş; önce Habibi-i Kibriya Efendimizi (asm) sonra da Allah’ı hatırlatır. Üstad Hazretleri bu hususa şöyle işaret ediyor:
"Doğrudan doğruya Sünnete ittibâ etmek, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı hatıra getiriyor. O ihtardan, o hâtıra, bir huzur-u İlâhi hâtırasına inkılâp eder. Hattâ en küçük bir muamelede, hattâ yemek, içmek ve yatmak âdâbında Sünnet-i Seniyyeyi mürâât ettiği dakikada, o âdi muamele ve o fıtrî amel, sevaplı bir ibadet ve şer’î bir hareket oluyor. Çünkü o âdi hareketiyle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma ittibâını düşünüyor ve şeriatın bir edebi olduğunu tasavvur eder. Ve şeriat sahibi o olduğu hatırına gelir. Ve ondan, Şâri-i Hakikî olan Cenâb-ı Hakka kalbi müteveccih olur. Bir nevi huzur ve ibadet kazanır." (Lem'alar, On Birinci Lem'a)
Demek ki, bir mümin yapmış olduğu günlük işlerinde Habib-i Edip Efendimizin (asm) sünnetine göre hareket etse ve ona benzese bütün fiilleri ibadet hükmüne geçer. Mesela; bir mümin, yatsı namazını kıldıktan sonra, sabah namazına kalkmak niyeti ile abdestli olarak yatsa her nefes alıp verdiğinde ona sevap yazılır ve böylece onun uykusu ibadet hükmüne geçer. Aynı şekilde yapacağı diğer günlük işlerinde de Resulullah Efendimiz (asm)’in sünnetlerine göre hareket etse, onun yemesi, içmesi ve ticareti ibadet hükmüne geçer.
Sünnet-i Ahmediye; Peygamber Efendimiz (asm)'in bütün ahvali, akvali ve efalini ifade eder. Kısaca Allah’ın razı olduğu hayat modelidir. Meselâ; Kur’ân’da namaz emredilmiştir, ama hangi vakitlerde, kaç rekât ve nasıl kılınacağı bildirilmemiştir. Namaz gibi diğer bütün emir ve yasakları tatbik edip bizlere ders veren Resul-i Ekrem Efendimizdir.
Sünnet-i Muhammediye; Allah’ın Kur’ân’da beyan ettiği emir ve yasakların tamamıdır. Yani İslâm dininin farz ve vacipleridir. Bunlara uymak her insana farzdır.
Sorularla Risale
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.