Talebe defteri sahaflardan çıktı

Talebe defteri sahaflardan çıktı

Hattat Halim Efendi'nin talebe defteri sahaflardan çıktı

Hattat Halim Özyazıcı yazıya, kalemini îtîna ile yontan, ona bu sanatı sevdiren babasının teşvîki ile başlar.

1914'te Medresetü'l-Hattâtîn açılınca, buraya talebe olur. Hasan Rıza Efendi'den, Kâmil Akdik'ten, Hulûsi Efendi'den, İsmail Hakkı Altunbezer'den, Ferid Bey'den, Said Bey'den çeşitli tarzlarda hat meşk eder. Halim Efendi'nin klâsik manada icazetnamesi olmasa da el pençe divan durup ders aldığı hocaların imzalarının yer aldığı bir diplomaya sahip olur. Bir süre Babıâli'de serbest hattat olarak çalışır.

Gün gelir harf inkılâbı gerçekleşir. Bereketli yazı hayatı inkılâp sonrasında kesintiye uğrayınca Halim Özyazıcı'nın ekmek kapısı da hafiften örtülür. İstanbul Topkapı'da bir bağ satın alarak bu arazinin geliriyle geçinir. Buna rağmen Kadırga Sokollu, Azapkapı Sokollu, Şişli, Ankara Maltepe camilerinin yazılarını yazar. 1946'da Güzel Sanatlar Akademisi'nde tekrar hocalığa başlar, 1963'te ise yaş haddinden emekliye ayrılır. Akademideki hocalığı sırasında yazı sanatına pek rağbet yoktur. Talebeyi mumla arar. Diğer bölüm öğrencilerini yazı çalışmaya davet eder. Hatta mimarlık talebelerine, "Sizlerin eli çizgi çekmeye alışkındır, gelin yazı öğreteyim." diyerek onlara hat meşk etmeye çalışır. Hocaya Edebiyat Fakültesi'nden, Yüksek İslam Enstitüsü'nden pek çok talebe gelir. Bir arabanın çarpması sonucu on gün kadar hastanede kalan Halim Efendi, 1964'te vefat eder, ardında ise yazıdan müteşekkil koca bir hazine bırakır.

Hikâyenin asıl kısmı burada başlıyor. Halim Efendi, 1948-1952 yılları arasında yazı dersi verdiği kişilerin isimlerini bir deftere yazar. Tertipli bir sanatkâr olan Halim Efendi'nin rik'a yazısıyla inci gibi işlediği bu defterlerde talebelerin isimleri, doğum tarihleri, adresleri ve fotoğrafları yer almaktadır. Hoca bu konuda çok hassastır; hezarfen Necmettin Okyay'ın deyişiyle 'Kalemi kendine esir etmiş ve yazıyı yenmiş' bir hattattır. Halim Efendi'nin terekesi 2000 yılı sonlarında ortaya çıktı. Pek çok hattatın kaderi gibi tereke kısa sürede sahaflara düştü, parça parça koleksiyonerlerin sandıklarına girdi.

Hattat Dr. Süleyman Berk bu hazinenin bir parçasıyla geçtiğimiz günlerde bir sahafta karşılaşmış. Halim Efendi'nin bir sanatkâr titizliğiyle oluşturduğu talebe defteri ve yoklama kâğıtları, görenleri hayrette bırakacak titizlikte. Defterlerde hocadan ders alan Prof. Dr. Orhan Okay, Prof. Nejat Diyarbekirli, Saim Özel, Bekir Pekten ve Suat Yalaz gibi pek çok isim var. Süleyman Berk, kabiliyetiyle yirminci asrın en kudretli hattatları arasında yer alan Halim Efendi'nin defterlerinin gerçek bir sanatkârın ne kadar düzenli olduğunu gösterdiğini söylüyor ve ekliyor: "Eskiler için kâğıt kutsaldı. Bizim gibi hor kullanmamışlar malzemeleri. Halim Hoca da hiçbir şeyi atmamış çok güzel bir arşiv oluşturmuş. Bin parçaya bölünen bir hazinenin sadece bir parçası elime geçti. Bu talebe defterleri ve yoklama çizelgelerinin yanında Sami Efendi'nin yazı kalıpları ve hatıra fotoğrafları var. Bunların her biri birer makale konusu olacak türden."

Halim Efendi'nin terekesinin zamanında tek bir yerde toplanabileceğini söyleyen Berk, "Emin Barın ve Şevket Rado koleksiyonları, tek bir yere gitmesi gerekirken bin parçaya bölündü. Halim hocanın eserlerinin başına da aynı şey geldi. Sahaflarda, orada burada karşımıza çıkıyor bazen. Bir medeniyetin izlerini taşıyan bu eserleri böyle dağınık görmek üzücü." diyor.
Zaman