Hat sanatının büyük bir çınarı aramızdan ayrıldı... “Şeyhü’l-Hattatin” (Hattatların Reisi) olarak anılan büyük hat sanatçısı Hasan Çelebi, önceki gün 88 yaşında Hakkın rahmetine kavuştu. Çelebi, dün Çamlıca Camii’nde öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından ebediyete uğurlandı... Çelebi, hat üstadı Şeyh Hamdullah’ın kabrinin bulunduğu Üsküdar’daki “Hattatlar Sofası”na defnedildi.

MISIR KOÇANLARINA YAZDI

Sanatçının zorluklarla dolu bir hayat yaşadı. 1937’de Erzurum’da hayata gözlerini açan Çelebi, çok küçükken hat sanatını öğrenmeyi kafasına koymuştu. “Sadece güzel yazı kaleme almak istiyordum” diyen Çelebi, köy camiinde gördüğü estetik harfleri, kendi başına mısır koçanlarına yazmaya çalıştı ama olmadı. O devirde bunu Anadolu’da yapamayacağını anlamıştı. İmamlık vazifesini de fırsat bilerek İstanbul’a doğru yola koyuldu.

Hattın âdeta “yasaklı sanat” olduğu devirde “Bu modası geçmiş şeyle niçin uğraşıyorsun?” diyenlere aldırmadı. İmamlık yaptığı Üsküdar’da önce Halim Özyazıcı’ya talebe oldu. Özyazıcı trafik kazasında vefat edince, o yıllarda matbaacılık yapmak zorunda kalan Hamid Aytaç’ın kapısını çaldı. Kendisini hemen kabul etmeyen Aytaç’ın sükûtundan çok şey öğrendi. 18 sene boyunca ondan ders alarak usta bir hat sanatçısı olarak yetişti; “artık bitiyor” denilen zamanda hat sanatının canlanmasına vesile oldu.

Çelebi’nin Güney Afrika’dan Sibirya’ya, Japonya’dan Amerika’ya kadar dünyanın her yerden öğrencisi oldu; 100’den fazla kişiye ise icazet verdi. Hasan Çelebi, geride birçok büyük sanatçı bırakarak bu âlemden göçtü…

“KİMSEYE KAPISINI KAPATMADI”

Yetiştirdiği sanatçılar ise Çelebi’yi anlattı. Kendisinden icazet alan isimlerden biri olan sanatçı Muhammet Mağ “Onu farklı kılan, mütevazı karakteriydi. Birçok sanatçıda bulunan kaprisi onda göremezdiniz. Babacan tavrıyla insan haysiyetini önemseyerek yaşadı. Dünyevi şeylerin geçici olduğunu söyler, bize de nasihat ederdi” diyor. Çelebi’nin dünyanın dört kıtasından yüzden fazla sanatçıya icazet verdiğini hatırlatan Mağ “Yanına gelip giden sanatçı sayısı ise çok daha fazlaydı. Hiç kimseye kapısını kapatmadı. Hat sanatını dünyaya yaymasının en önemli sebebi belki de buydu” ifadelerini kullanıyor.

HERKESE KUCAK AÇTI

Çelebi’nin eski talebelerinden olan hat sanatçısı Abdullah Gün ise “Hasan Çelebi, yazdıklarını yaşardı. Osmanlıdan sonra hat sanatının canlanmasına vesile oldu. Herkese kucak açan bir sanatkardı. İlk zamanlar ondan sanat öğrenen üç beş kişi vardı. Sonra dünyanın her tarafından talebesi oldu. Atölyesi Birleşmiş Milletler ofisi gibiydi” diyor.

“OSMANLI BEYEFENDİSİYDİ”

“Hat sanatı en büyük çınarını kaybetti” diyen sanatçı Ferhat Kurlu da sözlerine şöyle devam ediyor: "O gölgesinde oturduğumuz ve sadece sanatından değil güzel ahlakından da istifade ettiğimiz bir insandı. Hasan Çelebi Hoca, talebelerine baba şefkatiyle yaklaşır, hepsinin kendisinden daha iyi olmasını isterdi. Çünkü Osmanlıyı görmemişti ama imparatorluğu görenler tarafından yetiştirilmişti. Ona bir Osmanlı sanatkârı demek mümkündür.”

Kurlu “Hasan Hoca, hat sanatına rağbetin olmadığı, kimsenin de ders vermediği çok zor şartlarda talip olmuştu. Ömrünün sonuna kadar çalışmaktan geri durmadı. Hocası Hamdi Bey gibi hat sanatında geçmişle günümüz arasında bağ kurdu” ifadelerini kullanıyor.

Mümtaz Seçkin Durdu ise “Hasan Çelebi hem hocam hem de 40 yıllık bir dostumdu. Mütevazı karakteriyle yanında olduğumuzda emniyetli hissettiren bir ağabeydi. Çileli hayatında engin şefkatiyle bize de yer ayırdı. Allah yazdığı ve okuduğu hurufat adedince ruhuna rahmetler yağdırsın” diyor.

Türkiye