Abdurrahman İRAZ

Abdurrahman İRAZ

Tarihçe-i Hayat eksik mi?

 

3-4 gündür dünya okuma programındayım. Üstadımızın talebelerinin çoğu ziyaret etti. Hüsnü Bayram, Abdullah Yeğin, Mehmet Fırıncı ve diğer ağabeyler... 4-5 yıldır katılıyorum bu programa. Her sene mart ayının başlarında başlar bir hafta boyunca devam eder. Ve ben her sene farklı şeyler duyar farklı hatıralar işitirim. Bu sene de öyle oldu. Dünyanın dört bir yanından gelen vakıflarla okuma programında birlikte bulunmanın zevkini yaşadım.
 
“Tarihçe-i Hayat” demek bir insanın sergüzeşti hayatı demek yani biyoğrafi demek. Yani bir insanın doğumundan vefatına kadar olan hadisat-ı hayatiyesinin derci demek. Fakat Üstadımızın Tarihçe-i Hayatına baktığımız zaman, görüyoruz ki doğumundan başlıyor kronolojik olarak mübarek hayatının bütün safhalarını anlatıyor. Sonuna doğru geldiğimizde “Üstadın Barla’ya gidişi” diyor. Bir kaç mektuptan sonra “RİSALE-İ NUR VE HARİÇ MEMLEKETLER” diye bir başlık açılıyor. 
 
vakif1.jpgOysa böyle muazzam bir Üstadın muazzam tarihçesinin sonlarında artık Urfa’ya nasıl gittiği ve Urfa’daki bir kaç günlük ömrü, sonra da rahmeti rahmana vuslatı anlatılması beklenirdi. Fakat öyle değil. Bu hususu uzun zamandır düşünüyordum lakin cehaletim ortaya çıkmasın diye kimseye de bir şey söyleyemiyordum. Yıllardır kafamdaki bu sorunun cevabını önceki gece dünya vakıflar okuma proğramında Asya pasifik bölgesindeki hizmetlerin önemli bir rüknü olan Muhammed Rıza Dalkılıç’tan aldım.
 
Onu elbette anlatacağım zira yazının konusudur. Fakat yine beni çok etkileyen ve Üstadımızın (r.a) ifadesi ile “sırf bir ihsan-ı ilahi olarak, Cenab-ı hak tarafından omuzlarına konulan gayet ağır ve gayet büyük ve umumi ve kudsi bir vazife-i imaniye ve hizmet-i kur’aniye” emanetine hakkıyla sahib çıkan ve her biri ayrı ayrı “evet bu gayet ağır, gayet büyük, umumi ve kudsi bu vazife-i imaniye ve hizmeti kur’aniye, ihsan-ı ilahi olarak münhasıran benim omuzlarıma konulmuştur. Ben bu emanete tam sahib çıkmazsam bu ihsanın sahibine, bu ihsana, kainata ve kainat batnındaki herkes ve her şeye ihanet ederim” şuuruyla, anadan, vatandan yardan ve serdengeçen davaya vâkıf olmuş ve en büyük sermayesi olan kendini ve hayatını yine davasına vakf etmiş kahramanlardan bahsetmek istiyorum.
 
vakif2.jpgEvet herbiri gençliğinin baharında ve her biri dünya hayatının en güzel mevsiminde, bir çırpıda onlarcasını sayabileceğimiz ‘evlilik’, ‘iş hayatı’, ‘makam’, ‘mevki’ ve gözün, dilin, tenin alacağı her türlü lezzetlere sırtını çevirmiş. Konu Risale-i Nur’u temsilse herbiri ahirzaman fitnesinin bütün cazibesine rağmen mesleklerini yaşattıkları sahabileri gibi, Üstadlarından aldıkları dersleri yaşayan, Hz. Ebubekir misali yemeyen yediren, Hz. Ömer’in izzet ve şahametini ruhlarında yaşayan, Hz. Osman’ın hilmini Hz. Ali’nin ilmiyle mezceden ve bu yüksek hasletlerle müzeyyen ruhlarıyla dünyanın dört bir yanında sadece sahibinin hoşnutluğunu kazanmak gayesi ile kelamullahı halleri ile tebliğ eden vakıflar, vâkıflar...
 
Avusturalya’dan Hindistan’a, Japonya’dan Amerika’ya, Mısır’dan Sibirya’ya kadar dünyanın dört bir yanından gelmişler okuma programına. Hani bir hat’a ya da bir ebruya veya bir tezhib çalışmasına bakıldığı zaman o hattın ya da diğer sanat eserinin sahibi hakkında yorum yaparsınız ya “bu eser hafız osman hattına benziyor” gibi sözler edersiniz ya, ya da bir araba görürsünüz, fakat üzerinde ne isim ne de amblem vardır. Siz “bu arabanın çizgileri şu markaya benziyor” dersiniz ya işte okuma programına gelen beşyüz küsur kişiye baktığınızda sanki hepsinin aynı tornadan çıktığını ve aynı boya ile boyandığını düşünürsünüz. Boya dedimse Afrikadan gelen siyahi ile Almanya’dan gelen sarışının, Brezilya’dan, Fas’tan, Mısır’dan gelen kahverengi derili ile Sibirya’dan gelen beyaz arasında hiç bir fark yok hepsi dersinizki farklı renklerdeki ikizler. Allah’ın nuru, Kur’anın nuru, imanın nuru onları bu hale getirmiş. Hepsi aynı yerden talimat almışlar gibi devamlı mütebessim. Yüzlerinde Nur-u Muhammediyi temsil eden güller açıyor. Onlarla kunuşurken yüzlerine bakmaktan kendinizi alamazsınız. 
 
vakif3.jpgOsman Yüksel’in ifadesiyle “Kur’an henüz yeni nazil olmuş gibi, herkes aradığını bulmuş gibi bir hal var onlarda. Onları seyrederken, insan kendini âdeta Asr-ı saadette hissediyor. Yüzleri nur, içleri nur, dışları nur...” Evet hepsinde nurlu bir huzurun hafif nesimini alıyorsunuz. Her sözleri bir hüccet gibi güven veriyor, ruhunuza tesir ediyor. Çok az konuşurlar fakat konuştuklarında dillerinden dökülen her cümleyi, her kelimeyi, her harfi anlamak istersiniz. Boş sözlerini duyamazsınız latifelerinde letafet, sözlerinde özlü manalar yüklüdür. Sesli gülmezler, yüksek sesle konuşmazlar, söz kesmezler laf kesmezler, ahkam kesmezler, çok yemezler, çok uyumazlar. Onlara yakın olunduğunda insan, kendini yeniden bir gözden geçirme ihtiyacı hissediyor. Gittikleri memleketlerde büyük hizmetlere imza atıyorlar. Araziler alıyorlar, dersaneler kuruyorlar, insanları bulup Müslüman olmalarına vesile oluyorlar, okuduklarını anlamakta ve yaşamakta örnek oluyorlar, ihtida etmiş birçok kişinin vakıf olmasına ön ayak oluyorlar. 
 
Biz yazın serin kışları sıcacık evlerimizde çoluk çocuğumuzla vakit geçirirken, o ana kuzuları -50 derece soğuktan 50 derece sıcağa kadar ah-vah etmeden oflamadan hep yaptıkları hizmetin aşkıyla ohh demektedirler. Bunların kimisi Türk kimisi Arap, kimisi Rus, kimisi Ermeni ve hatta Yahudi mühtedi vakıflar. Herbirinin ayrı bir hikayesi ayrı bir destanı vardır. Her birinin hayatı bir roman, bir tez konusudur. Bu gençler için ne yazılsa kasir, ne söylense nakıstır. Onların davalarının ve hizmetlerinin önünde hürmet ve tazim ile eğiliyorum. Rabbimden bize de o hizmete hizmeti  nasib etmesini diliyorum. 
 
Yazının devamı için Pazar gününe kadar saadet ve muhabbetle kalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum