Televizyonlara uyarı: Çocuklara kadın-erkek rollerini öğretmeyin
21 Kasım Dünya Televizyon Günü nedeniyle konuşan Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi İşler, televizyon programlarının çocuklar konusunda dikkatli olması gerektiğini vurguladı.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Esra İlkay Keloğlu İşler, "Televizyonlarda 3-4 yaşındaki bir çocuğa, kadın ve erkek rolleri öğretilmemeli. Anne rolü oynama ya da 'Ben erkeğim savaşmam lazım. Kırıp, dökmem lazım, erkek gibi davranmalıyım.' düşüncesi verilmemeli." dedi.
İşler, 21 Kasım Dünya Televizyon Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de televizyon yayıncılığına iletişim aracı olarak devlet eliyle başlandığını hatırlattı.
Televizyonun ilk zamanlarında içerikten bağımsız, kamunun iletişim aracı olarak insanların hayatlarına girdiğine dikkati çeken İşler, bugün farklı bir tablo ortaya çıktığını dile getirdi. İşler, "Derslere girdiğimde öğrencilere soruyorum, 'Dizi izliyor musunuz? Kesinlikle izlemiyoruz.' diyorlar. Fakat Aşk-ı Memnu deyince herkes biliyor. İzlemiyorsanız nereden biliyorsunuz? Çünkü televizyon içeriği, artık dijitalleşmiş bir biçimde sosyal alanlarda, bilgisayarlarda var. Televizyon çok kısa bir sürede dönüşüme uğradı. Burada 'Peki içeriği ne olacak?' sorusu daha çok gündeme geliyor." diye konuştu.
Türkiye'de televizyon yayıncılığının "genç olduğunu" ifade eden İşler, "Basın nasıl dijitalleşiyorsa, televizyon da dijitalleşecek. Olumsuz içerikli yayınlara devam edilirse, televizyon izlememeye başlayacak. Herkes bu kadar eleştirel bakarken, cep telefonlarından bile aynı yayın verilse izlenmeyecek. Reklam gelirleri düşecek ve devlet de bunları desteklemeyecek. Programlardaki içeriğin bu kadar kötü olması dijitalleşmeyi beraberinde getirecek." değerlendirmesinde bulundu.
"Televizyona 2,5 saat vakit ayrılıyor"
Türkiye İstatistik Kurumunun 2015 yılında yaptığı "zaman kullanım araştırması"na göre, eğitim seviyesi yüksek ya da düşük bireyler arasında televizyona ayrılan süre farkının olmadığının belirlendiğine işaret eden İşler, şunları kaydetti:
"Erkeklerin yüzde 45'i, kadınların yüzde 47'si televizyon izliyor. Televizyon izleme süreleri de birbirine çok yakın. Kadınlar günde 2,5 saat, erkekler ise 3 saate yakın televizyon izliyor. Genel olarak bakıldığında, insanlar günde 8-9 saat uyuyor, 21 dakika hobilerine, 11 dakika spora, 46 dakika da eğitime zaman ayırırken, 2,5 saat televizyona vakit ayırıyorlar. Bunun açıklaması, biz toplum olarak çok televizyon izliyoruz."
Televizyonun bilgilendirme ve kamusal hizmet aracı olarak kullanıldığı dönemlerde, toplumda yeniliklerin televizyonla yayıldığını dile getiren İşler, "Televizyon algılarımızı çok ciddi bir şekilde yönetiyor. Televizyon kamu yayıncılığına 1928'de başlıyor. Sonrasında özel kanalların da yayına başlaması, kamu yayıncılığının özel sektörle yarışmasını beraberinde getirmiş. Bu rekabet ortamında, reklam arasında izlenen bir televizyonda bizim eğitim alma şansımız yok." diye konuştu.
"Televizyonda içerik sorunu yaşadığımızı düşünüyorum"
İşler, birkaç yıl önce RTÜK'ten, bir televizyon kanalında yayınlanan çizgi filmin bütün bölümlerini bilimsel araştırma için izinle aldığını, filmi izlerken bazı unsurların kendisini çok rahatsız ettiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Çocukları belirli bir şekilde değiştirmek ve dönüştürmek için filmin içeriğine kasıtlı olarak, ufak, masum ögeler konulmuş. Çocuğun cinsiyeti yoktur aslında. Çocuklar belirli bir yaşa kadar çocuktur. Onlar kadın ya da erkek değildir. Onlara nasıl iyi bir insan olunacağı, nasıl dürüst olunacağı öğretilmesi gerekiyor. TV programlarında, 3-4 yaşındaki bir çocuğa, kadın ve erkek rolleri öğretilmemeli. Anne rolü oynama ya da 'Ben erkeğim, savaşmam lazım. Kırıp dökmem lazım, erkek gibi davranmalıyım.' düşüncesi öğretilmemeli. Çocuklar için ağır bir rol. Çizgi filmlere bu tür yüklemelerin yapılması ya da çok soyut kavramların yerleştirilmesi biraz sakıncalı bir durum ve karmaşaya yol açıyor. Televizyonun artık eskisi gibi eğitim rolü olmasa da yine sorumluluğu olmalı."
İşler, geçen yıl çocukların televizyon izleme alışkanlıklarına ilişkin yaptığı araştırmada, hiç televizyon izlemeyen çocuğun bile yaklaşık 4 saat televizyon aktiviteleri ile meşgul olduğuna dikkati çekti. Medya okuryazarlığının ise sorunu çözmeyeceğini ifade eden İşler, şunları söyledi:
"Televizyon sadece televizyon değildir. Video oyununa da televizyondan bağlanılıyor. İzlediği video filmin çizgi filmini izliyor, çizgi filmin karikatürünü alıyor, ürününü alıyor. Çocuk bilinci inanılmaz derece ticarete sunulmuş, ticarete eklemlenmiş durumda. Özellikle çocuklara ve yaşlılara yönelik programlarda içeriğe önem verilmesi gerekli. Televizyonda içerik sorunu yaşadığımızı düşünüyorum."
22-35 yaş arası gençlerden RTÜK'e şikayet
İşler, gündüz programlarında da içerik sorununun sıkça yaşandığını vurgulayarak, RTÜK'e program şikayeti yapanların çoğunun bilinçli, toplumsal sorunlardan rahatsızlık duyan 22-35 yaş arasındaki kişiler olduğunu aktardı.
"Yaşlılar şikayet etmemiş ama gündüz kuşağını en çok izleyen de yaşlılar. Her şeyden şikayetçiler ama tek şikayetçi olmadıkları nokta televizyon. Eğlence programlarını kötü buluyorum." diyen İşler, televizyonlarda özellikle yaşlı karakterlerin huysuz, dedikoducu, gelini ile damadının arasını bozan kişiler olarak gösterildiğini, bu durumun insanları olumsuz etkilediğini kaydetti.
AA
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.