Teravih Hızlı Kılınır Mı?
Ramazan’da hem Yatsı namazının farzı, hem de Teravih namazı eşit sürede kılınmalı. Namaz başlayınca namaz sırasında yapılan hareketler farz olur...
Türkiye Diyanet ve Vakıf Görevlileri Sendikası (Diyanet-Sen) merhum eski Başkanı Ahmet Yıldız, Teravih namazının Farz namazla eşit sürede kılınması gerektiğini belirterek, “Sünnet namaz başlayana kadar sünnettir, ‘Allahu ekber’ deyip namaza başladığınız namazın rükünlerine riayet vacip ve farzdır. Teravih namazını 20 dakikanın altında düşürerek kılanların çok fazla namazın hakkını verdiklerini düşünmüyorum” demişti.
Ahmet Yıldız, din görevlilerinin sorunlarını, ezan genelgesi ve Teravih namazının nasıl kılınması gerektiğini gazetemiz Vakit'e (2004) değerlendirdi:
- Ramazan ayında Yatsı namazının ardından kılınan teravih namazının hızlı şekilde kılındığı ifade ediliyor. Teravih namazının kılınmasının ölçüsü nedir?
- Teravih namazının hızlı kılındığı doğrudur. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu konuda verdiği fetvaları nakledebilirim. Teravih namazı sünnet olduğu için Farz namazlardan farklıdır. Farz, sünnet ve vacip namazlar fıkhen farzdır, sünnettir ve vaciptir, ama eda edilmesi ve yerine getirilmesi durumunda kıraatı, rüküsü, secdesi ile belli ölçülere riayet edilmesi gerekir. Namaz başlayınca namaz sırasında yapılan hareketler farz olur. Sünnet namaz başlayana kadar sünnettir, ‘Allahu ekber’ deyip namaza başladığınız namazın rükünlerine riayet vacip ve farzdır.
Ben Teravih namazında şöyle bir yol izlerdim: Ramazan’da hem Yatsı namazının farzı, hem de Teravih namazını eşit sürede kılardım. Farzı çok yavaş, teravih namazını biraz seri kılarsanız, “Yatsı namazı namaz da, Teravih namazı namaz değil mi?” sorusu gündeme gelir. Farz ve Teravih arasında kılınma yönünden bir fark uygulamam. Namazda okunması gereken süreleri ve âyetleri düzgün okumak, rükü ve secdenin hakkını vermek gerekir. Teravih namazını 20-25 dakikada bitiren din görevlileri de vardır. Teravih namazını 20 dakikanın altında düşerek kılanların çok fazla namazın hakkını verdiklerini düşünmüyorum.
- Bayan cemaat hiç düşünülmeden camilerin yapıldığı gözleniyor. Camiler bayan cemaat için nasıl düzenlenmelidir?
- Ülkemizde bayan cemaate ayıp ediliyor ve suç işleniyor. Kadın Müslümanların evinde kalması ve camiye gelmesi istenmiyor. Camiler inşa edilirken hanımlar düşünülmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı camilerin inşasında hanımların abdest alabileceği yeri de düşünmeli ve camilerin mevcut durumlarını da düzeltmelidir. Camilerde kadınlara yer ayrılmaması kadınların inanç ve ibadet özgürlüğüne müdahaledir. Beytullah ve Kâbe’de olduğu gibi kadınlar düşünülerek camiler yapılmalıdır.
- Diyanet İşleri Başkanlığı, ezan okunurken ses cihazlarının gereğinden fazla açılmaması uyarısında bulundu. Müftülere gönderilen genelgede “Ezan sesi yakın komşuları rahatsız etmeyecek şekilde ayarlansın” deniliyor. Ezan nasıl okunmalıdır?
- Diyanet keşke böyle bir genelge yayınlamasaydı ve ezanın kısılması anlamına gelecek bir tasarrufta bulunmasıydı. Diyanet yetkililerinin ezan konusunda en az bizim kadar hassas olduklarını biliyorum. Fakat birilerin etkisiyle bu genelgeyi yayımlamak durumda kaldılar. Diyanet’in ezandan rahatsız olacak birkaç kişinin etkisiyle değil, ezanı İslâm’ın sembolü gören bu kitlenin sesine kulak vermesini özellikle istiyorum.
Yıllarca bu millet ezana hasret yaşamıştır. Türkçe ezan adı altında ezan yasaklanmıştır. Türkçe ezan okutanlar da “Ezanı yasakladık” demiyorlardı, ama bu bal gibi ezanı yasaklamaktı. Şimdiki genelgede “Ezanı kısmadık” deniliyor, bu genelge ezanı kısma genelgesidir. Ezan, ayrıca anayasal teminat altındadır. Anayasa’nın 2. maddesi; İstiklâl Marşı’ndan bahseder. Ezan da İstiklâl Marşı’nın içindedir. Ezana müdahale anayasal bir suçtur. İstiklâl Marşı’ndaki, “Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli” deniliyor. Ezan, Anayasa’nın güvencesi altındadır. Diyanet İşleri Başkanlığı, bu genelgeyi geri çekmeli ve ezanı güzel sesli insanlara okutma geleneğini sağlamalıdır.
- Din görevlilerinin diğer memurlardan farkı nedir?
- Türkiye’de aslında mesainin başlangıç ve bitişi saatle tespit edilemeyen, günün her saatinde göreve çağrılması mümkün olan, yani 24 saat görevde olan tek memur kesimi din görevlileridir. Buna rağmen maaşları ve sosyal hakları en düşük olan, mesaisi ücrete dönüştürülemeyen, adeta üvey evlat muamelesi gören tek memur kesimi de yine din görevlileridir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda 2002 yılında yapılan bir araştırmaya göre din görevlilerinin haftalık görev süresi ise tahmin edilenin aksine 41 saattir. "Normalde bu süre 35 saat olması gerekir." Bu süre yaz aylarında ve Ramazan’da 56 saate kadar çıkmaktadır. Buna rağmen maaşları ve diğer sosyal hakları en düşük olan yine din görevlileridir.
- Diyanet İşleri Başkanlığı neden özerkleştirilmeli?
- Diyanet İşleri Başkanlığı, YÖK ve RTÜK gibi özerkleştirilmeli. Dinî hizmetlerin cemaatlere bırakılması yerine, idari bakımdan siyasi otoritenin etkilerinden arınmış dinî esasları yorumlamasına müdahale edilemeyen özerk bir yapı ile Başkanlığın yürütülmesinde hem dinî hassasiyeti olan kimselerin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamak hem milletimizin birlik ve bütünlüğünü korumak açısından daha elverişli olacaktır. Bu tür bir çözüm vatandaşıyla barışık bir siyasi otorite için de en iyi çözümdür. Diyanet İşleri Başkanı, demokrasinin gereği seçimle işbaşına gelmeli. Bu sayede başkan temsil ettiği kitleye daha fazla önem verir ve onların sorunlarını çözmeye çalışır.
Kaynak: Vakit Gazetesi (2004)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.