Niyazi BEKİ
Tezkiye ve sicil amirliği
Bilindiği üzere her kurumun en üst yetkilisi sicil âmiridir. Sicil amiri geniş perspektifiyle, uzun tetkikleriyle, kapsamlı görgüsüyle, kuşatıcı bilgisiyle kimin nasıl bir pozisyonda, ne gibi bir performans gösterdiği, yapması gereken iş hayatında nasıl bir başarı elde ettiğini çok iyi bilir ve buna göre âdil bir değerlendirme yaparak herkesin hak ettiği puanı verip derecesini tescil eder.
Tembel ile çalışkan olanı, maharet sahibi kimse ile beceriksiz olanı, görevini hakkıyla yapan kimse ile vurdumduymaz kimseleri birbirinden ayıran, ödülleri kazananlar ile kaybedenlerin gerçek kişiliklerini gösteren böyle bir değerlendirme, memurların, işçilerin kendi inisiyatiflerine bırakılamayacak kadar önemli olduğu ortadadır. Böyle bir kaçakçılığa tevessül edenlerin görevden atılmaları bile söz konusu olabilir.
Dünya çapında geçerli olan bu maddi kuralın manevi boyutunda da benzer kriterler söz konusudur. Kâinatın sultanı, bütün varlıkların yaratıcısı, insanların hakiki sicil âmiri olan Allah’ın dininde de insanların sicili O’nun tarafından doldurulur. Kendi sicilini doldurmaya çalışan kimselerin bu davranışı büyük bir suç olarak değerlendirilmiştir. Bu yazıda bu konunun tahlilini bulacaksınız.
Kur’an-ı Hakîmde “Tezkiye” kavramı iki zıt anlamda kullanılmıştır.
Biri: “Kişinin nefsini, duygularını, aklını, kalbini her türlü heva ve hevese bağlı olarak ortaya çıkan kirlerden arındırmak, temizlemek, Allah’ın emir ve yasakları doğrultusunda hareket etmesini sağlamak” anlamındaki “fiilî tezkiyedir”.
“Ona (insana) kötü ve iyi olma yeteneklerini ilham eden/yerleştirene(yemin olsun)ki nefsini arındıran elbette kurtuluşa ermiştir” (Şems, 91/8-9) mealindeki ayetlerde tezkiyenin bu veçhesine dikkat çekilmiştir.
Demek ki, bir yandan fiilen nefisteki kötüye yönelik olan meyillerin yolunu kesmek, bâtıla bakan –şeytânî ve nefsânî- şer tohumlarının yeşermesine fırsat vermemek, Allah’a ve ahirete olan imanını güçlendirmek suretiyle “tahliye” (terakki yolunun üstünde bulunan manevî dikenleri temizleme) ameliyesini gerçekleştirmek; diğer yandan ilhama dayanan güzel tohumların yeşermesine imkân veren tatbikat sahasındaki güçlü iman potansiyelini harekete geçirmek suretiyle “Tahliye” (manevi terakki için gereken bütün donanımlarını aktif hale getirmek) ameliyesini tahakkuk ettirmek suretiyle tüm insanî erdemlerin ve İslamî faziletlerin bir aynası hükmüne geçmeyi netice veren “Fiilî Tezkiye” rotasını takip etmekle beraber, övgü ve gururla kendi sicilini doldurmamaya dikkat etmek elzemdir.
İkincisi: “Sözlü Tezkiyedir.” Bu tezkiyede, fiilî arıtmadan ziyade, kişinin sözlü arınmayı seslendirmesi, nefsini temize çıkarmaya çalışması, hatta bu yalancı kişiliğine zamanla kendisinin de inanmaya başlaması ve bunun bir sonucu olarak da kendi sicilini kendisinin doldurmaya kalkması gibi bir haddi aşmak, doğru yoldan şaşmak, kendini sicil âmiri olarak hayal etmekten kaynaklanan bir şımarıklık söz konusudur.
“O halde bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka arzusu olmayan kişilerden sen de yüz çevir.” (Necm, 53/29) mealindeki ayette bu noktaya dikkat çekilmiştir. Adeta Hz. Peygambere (s.a.v) “Bu gibi insanların bildikleri işte bu kadar. Şüphesiz kendi yolundan sapanı en iyi bilen rabbindir, doğru yolu bulanı da en iyi bilen O’dur. Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Sonunda O, kötülük yapanlara işlediklerinin cezasını verecek; iyilik yapanları, ufak tefek kusurlar hariç, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanları ise daha güzeliyle ödüllendirecektir. Şüphesiz rabbinin bağışlaması çok geniştir. Sizi topraktan yarattığı zamanki halinizi de, annelerinizin karınlarında cenin olarak bulunduğunuz durumu da en iyi bilen O’dur. Şu halde kendinizi temize çıkarmayın! Kimin günahtan sakındığını en iyi bilen O’dur.” (Necm, 53/29-32) mealindeki ayette ahiret hayatına yönelik olarak tespit edilen sicilin değerlendirilmesi uhrevî puanlar üzerinden yapılır.
Bu sebeple, bütün hissiyatını dünyanın fani menfaatlerine yoğunlaştırmak olumsuz bir kriter oluğu gibi, bir sicil âmiri olmaya soyunmak ve kendi kendine puan vermek de çok olumsuz bir tutum ve davranıştır.
*
HALİM PERİŞAN!
Şu bir gerçek ki ey dünyam /Acınacak bir halim var
Ne ağlayacak bir gücüm /Ne gülmeye mecalim var
Sonu sefillik şerefe /Beş pulluk olacak şâna
Hiçbir değer verilir mi /Sonu hüsran bir cihana
İki günlük açık bahta /Hızlı yere düşen tahta
Hiç te gıpta edilir mi/ Bozuk bir çalar saata
Niyazi Beki
*
Yüce Mevla, bir an bile bizi bize bırakmasın, nefsimize esir eylemesin; haddini bilen, bir kul olduğunun idrakinde olan kullarının zümresine ilhak eylesin, âmîn!
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.