TSK, dindar insanlarla barışmalı
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un cemaatlere yönelik sözlerine bir eleştiri de Zaman yazarı Ekrem Dumanlı'dan geldi
Risale Haber-Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un cemaatlere yönelik sözlerine bir eleştiri de Zaman yazarı Ekrem Dumanlı'dan geldi.
Başbuğ'un konuşmasında 'terör'den sonra en çok zikrettiği ikinci kelimenin 'din' olduğunu belirten Dumanlı, "Tam 61 yerde 'din' demiş Paşa. Askerin dinle bir problemi olmadığını anlatma ihtiyacından kaynaklanıyor bu vurgu. Neden böyle bir ihtiyaç duyulsun ki! Demek ki zaman içinde birtakım yanlış uygulamalar, yanlış söylemler, askeri de rahatsız eden bir imaja yol açmış. Paşa'nın, bu imajı düzeltmek için askerliğin peygamber ocağı olarak bilinmesine vurgu yapması boşuna değil. Yeter mi? Hayır. TSK, dindar insanlarla barışık hale gelmeli. 27 Nisan gecesi internette yayınlanan o vahim muhtıra hem siyasetteki dengeleri altüst etmişti hem de 'mütedeyyin' halkı rencide etmişti. O muhtıra metnini yazan akademisyen, askeri büyük bir iletişim kazasının içine attı. Halk 'Kutlu Doğum Haftası'nı bile hedef alan açıklamaya cidden gönül koymuştu. Dindar insanların rencide edilmesi bir yana; 'asker demokratik sisteme ve yargıya müdahale ederek toplum mühendisliği yapıyor' havası oluşmuştu" dedi.
Cemaatleri eleştirmesinin Başbuğ'un inandırıcılığını zedelediğine dikkat çeken Dumanlı yazısını şöyle sürdürdü:
"Beş kez 'mütedeyyin kesimler/mütedeyyin kişi' tabirini kullanıp sonra da 'bazı cemaatler' diyerek birtakım suçlamalarda bulunuyor. Genelleme yoluyla yapılan bu ayrımcı dil, esas konuşmadaki inandırıcılığı zedeliyor. Üstelik 'sosyal devlet' kavramının kullanım hatası, 'cemaat lazımsa onu da biz kurarız, sivil toplum gerekiyorsa onu da biz inşa ederiz' tarzında bir çağrışıma yol açıyor. Kaldı ki bu ülkedeki cemaatler kanunlarla çatışmadığı gibi, toplumsal barışın da garantörüdür. Bir yandan dört kere 'çoğulculuk'tan bahsedilirken ve 'tek tip insan yetiştirme' eleştirisi yapılırken, diğer yandan 'tek tip sivil toplum' ya da 'tek tip mütedeyyin' önerisinde bulunmak (üstelik bunu silahlı güçler adına dillendirmek ya da bu çağrışıma yol açmak) TSK gibi kuşatıcı olmaya mecbur ve 'halkın vergisiyle' ayakta duran ve 'milletine hizmet etmekten başka hiçbir amaçları olmayan' bir kurumdan beklenen modern bir yaklaşım olmasa gerek...
"ABD, farklı sivil toplum kuruluşlarının; hatta dinî cemaatleşmenin en zengin ülkesidir. Müntesipleri 10 milyonu aşmış cemaatler vardır Amerika'da ve cemaatler otel işletmeciliğinden eğitime kadar her türlü faaliyetin içindedir. Hollywood yıldızları arasında da rastlarsınız bu kişilere, spor dünyasında da. Sadece misal olsun diye okullardan bahsetmek isterim. Amerika Milli Eğitim Bakanlığı (U.S. Department of Education) istatistiklerine göre Amerika'da yaklaşık 5 milyon çocuk 'dinî cemaat okulları'nda eğitim alıyor. Yine resmî istatistiklere göre bu, yaklaşık 500 bin öğretmen, 28 bin okul, bir o kadar da müdür anlamına geliyor. Demem o ki, Obama'yı örnek alıp, oradaki temel özgürlükleri, burada yasadışı faaliyetmiş gibi sunmak; hatta millet vicdanına mal olmuş sosyal hareketleri ima yoluyla bile olsa suçluymuş gibi göstermek hangi 'masuniyet karinesi' ile bağdaşır?
Yazının tamamı BASINDAN SEÇMELER'de