Fatma Mebrure ŞENLER
Tüketim çılgınlığı ve kredi kartı tuzağı
Kapitalizmin son formu olan modernizmle beraber kişilerin modernizmi içselleştirdiği, modern bir yapıya bürünerek, tüketim kalıplarını değiştirdiklerini, fakat bu değişime aynı hızla uyan insanların modern yaşamla beraber neleri kaybedip, neleri kazandıklarını izleyememeleri, hatta pek farkında bile olmamaları sermaye sahipleri tarafından yönetildiği, gerçeğini gösteriyor. Tüketim kalıplarının değişmesi ve modern yapıya bürünmesi, alışveriş çılgınlığına neden oldu. Zamanla insanlar hayatını idame ettirmek için gerekli olan şeyleri tüketirken, modernizmle artı şeyleri tüketmeye ve tüketim kalıplarını modernizmin getirisi ne ise ona göre algılamalarına neden oldu. Bunun üzerine kişiler daha fazla çalışmaya daha çok tüketmeye başladı. Önceden daha mutlu, huzurlu, sağlıklı insanların enerjileri azalmaya başladı. Gelirlerin giderleri karşılayamaması sonucunda kadınlar da çalışma hayatına atıldı. Ailede kadının çalışmaya başlaması ile reel bir gelir artışı gibi gözükse de, gelire göre tüketimde hızlıca artar hale gelmiş, neticede tüm ev halkı çalışıp, kazandıklarını bir araya getiremeden tükendiği görülmektedir.
Birçok araştırma sonucu ortaya konulan bir gerçek şu ki, gelir artıkça paralelinde gider de artıyor. Bu tüketim çılgınlığı önceleri gereksiz ve ihtiyaç kabul edilmeyen ürünlerin hızla değişen yaşam akışında hayatın bir parçası gibi görünmeye başlaması ile artışı devam etmektedir. Tüketim tuzaklarının en önemli aracı; kredi kartlarıdır. Kredi kartları, geliri kısıtlı büyük bir insan kitlesinin arzu ettikleri ve şiddetle almak istedikleri şeylere ulaşmayı kolaylaştıran bir araçtır. Kredi kartı alışverişlerinin en büyük sakıncası; ihtiyaç dışı alışveriş yapımının çoğalmasıdır. Bunun sebebi de alışveriş merkezlerinin, iç düzeni, dizaynı, alıcıların her zaman ihtiyacından fazlasını almasını sağlayacak şekilde düzenlenmesidir. Kredi kartı avantajına sahip olan kişi, gözüne hoş gelen ürünleri, gerekli mi gereksiz mi diye düşünmeden, eline geleni atıyor alışveriş sepetine.
Kredi kartı kullanımını cazip hale getiren en önemli faktörlerin başında reklamlar geliyor. Reklamlar aracılığıyla alışveriş isteği tetiklenip, beyinler uyarılıyor. Bu da alışveriş çılgınlığını tetikleyip, fazladan bir sürü para harcamaya ve hesapları şaşırtmaya sebep oluyor. İki yaka bir araya gelmiyor ve asla para birikmiyor. Gezme ve eğlence gayesi ile doldurduğumuz büyük alışveriş merkezlerin dayanılmaz çekim gücüne kaptırıveriyoruz kendimizi.
Alışveriş merkezlerini dışarıdan güneş alması engellenip, bol ışıklandırma ve yüksek sesli müzik ile müşteriye zamanın ne kadar geçtiğini anlamamaları sağlanıyor. Beyinler uyuşturularak, fazla alışveriş yapılması destekleniyor.
Bu ihtiyaçların çoğu da gerçek değil. Asıl gaye; sergilenen ürünü “kışkırtıcı” bir şekilde sunmak ve satmaktır. Şu vitrin senin, bu vitrin benim derken, sonunda mağazalara dalıp bir süre sonra elleri dolu, cüzdanları ise hayli hafiflemiş olarak çıkılıyor, alışveriş merkezlerinden. Parası yetmeyen kredi kartı çıkarıp, ihtiyaçlarını böyle karşılar oldu. Nasıl olsa kredi kartı ile alışveriş yapıldığı için ödemesi kolay olur hayaliyle, yüklü borçlara giriliyor. Daha sonra insanların paraları kredi kartı borçlarını ödemeye yetmiyor. Girdaba giren tüketiciler borçlarını ödeyemeyince, kredi kartı borçlarının faizini ödeme yolunu seçiyorlar. Tüketiciler kredi borçlarının faizlerini de ödeyemez hale gelince, kredi borçlarını tekrar yapılandırıp, yüksek faizi ile birlikte ödemek zorunda kalıyor.
Kişiler kredi kartı kullanımıyla sanki kendi parası değil de, başkasının parasını harcıyormuş gibi bir rahatlık içine giriyorlar. Zamanla insanlar kredi kartından çektikleri kredileri, borç olarak algılamamaya başlıyorlar. Kredi kartına bir kez elini verip, kolunu kaptıranlar, borçlu yaşam biçimini benimsemeye başlıyorlar. Hatta tüketicilerin büyük bir bölümü kredi borçlarını ödeyemeyince, bankalar tarafından mallarına haciz konuyor. Öyle ki mal varlığı yoksa ev eşyalarına bile hacizler geliyor. Borçlu yaşam tarzı bu kez insanların bireylik özelliğini daha çok baskı altına alıyor. Bu baskı ile insanlar kendilerini üretimle ifade edemeyince tüketimle ifade etmeye başlıyorlar. Çünkü insan toplumsal olarak kendisini ifade etmek isteyen bir yapıya sahiptir. Bireylerin azımsanmayacak bir kesimi kredi kartı borçlarını kapatmak için, yine tüketici kredileri almaya, borcu borçla ödemeyi seçiyor. Bunun da içinden çıkılmaz bir “kısır” döngü olduğu gerçektir.
Bankaların kredi reklamları da bireyler üzerinde çok etkili oluyor. Tüketicilerin iyiliği! için çeşit çeşit kredi imkanları sunuluyor. Bunlardan bazıları; ihtiyaç kredisi, konut kredisi, bayram kredisi, taşıt kredisi, evlilik kredisi, balayı kredisi, ipotekli ihtiyaç kredisi, esnaf kredisi, öğrenci kredisi ve bunun gibi birçok kredi çeşitleri bulunmaktadır.
Ayrıca bankaların sık aralıklarla müşterilerini arayıp, kredi sunmaya çalışması da cabası. Krediye ihtiyacınızın olmadığınızı söyleseniz de, banka çalışanı ille de çeşit çeşit kredi imkanları sağlanacağını anlatıp durur. Asla kredi istemediğinizi söyleyince de “paraya her zaman ihtiyaç vardır, siz kredi çekin köşenizde bulunsun” demesi de bir komedi...
Kredi kartı kullanımının artması alışverişte yapılan pazarlığın kalkmasına sebep oldu. Kredi kartları yüzünden insanlar artık “anlık” yaşamaya başladılar. Anlık yaşama anlayışı, zaman kavramını algılayış biçiminde önemli değişimlere yol açtı. İnsanlar artık “geleceksizleşmiş bugün” anlayışı ile yaşıyor. Yarından bugünü yaşama imkanları arttıkça, insanlar geleceklerini şimdiden tüketmeye başladılar. Gelecekte bir ev, araba ve benzeri şeyler hayal edip, çalışmak yerine, hemen sunulan tüketici kredisiyle hedeflerine elde edebiliyorlar. Ama yarını şimdiden yaşamanın bedeli olarak, ağır borçlar altında eziliyorlar. Halbuki kredi çekmek yerine gelirimizi çok dikkatli harcayıp, ihtiyaçlarımızı iktisat ve kanaat ile yönetip, para biriktirmemiz mümkün. Kredi çekince o yüksek meblağı kemerleri sıkıp faizi ile birlikte nasıl ödeniyorsa, aynı şekilde gelirimizi her ay o miktarda köşeye koyup ihtiyaçlarımızı peşin olarak karşılayabiliriz. Böylece hem faize bulaşmayız, hem de borç stresi altına girmeyiz.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.