Türkiye’den Gazze’ye giden doktor: En çok Gazzelilerin sakinliğine şaşırdım!
Dr. Taner Kamacı: Yıllardır doktorluk yapıyorum. Bağıran, feryat eden, yaralarından dolayı acıyla bağıran bir kişi görmedim
Diyarbakır’da çocuk cerrahı olarak hekimlik yapan Dr. Taner Kamacı Gazze’de yaşanan insanlık dramından çok etkilendi. Doktor olarak bir şey yapmak için arayışa girdi. Ürdünlü doktor ve yardım sever insanların kurduğu Rahme İnsani Yardım Teşkilatı‘nın Gazze’ye gönüllü doktorları götürdüğünü öğrendi.
Diğer doktor arkadaşlarıyla beraber hemen buraya başvurdu ve gönüllü olarak Gazze’ye gitmek istediğini söyledi. Rahme Yardım Teşkilatı dünyanın birçok ülkesinden kendisine başvuran doktorları Gazze’ye sokmak için Mısır hükümetine gönüllü doktor listesini gönderdi. Mısır hükümeti de bu listeyi İsrail’e verdi.
Dr. Taner Kamacı Türkiye’den Gazze’ye gitmesi kabul edilen tek doktor oldu. 17 Mart 2024 tarihinde Kahire’ye gitti. Oradan da Refah sınır kapısına.
Kamacı orada yaşadıklarını Aljazeera.net için Kemal Öztürk’e anlattı. İşte o röportajdan bazı bölümler:
GAZZELİLERİN ŞAŞIRTAN SAKİNLİĞİ
Gazze’ye ilk girdiğinizde neler dikkatinizi çekti?
Mısır tarafında insanların mutsuz, karamsar olması, Refah kapısındaki görevlilerin sinirli tavırları nedense çok dikkatimi çekti. Ama asıl dikkatimi çeken Gazze tarafına geçince insanlardaki değişim oldu. Herkes güler yüzlü, herkes şaşırtıcı derece sakin ve yardımseverdi. Savaşın en acı sonuçlarını yaşamalarına rağmen Gazzeli insanların bu hali beni çok şaşırttı.
HASTALARIN HALİ DE ŞAŞIRTICI
Hastaların durumu nasıldı?
İlk hastam 9-10 yaşlarına bir çocuktu. Keskin nişancı tarafından vurulmuştu. Kurşun bağırsağını üç dört yerden delmiş, bacağındaki kemiği parçalamıştı. Çok şükür kurtuldu. Gelenler arasında çocukların çokluğu dikkatimi çekti. Ancak size ilginç bir şey söyleyeyim, ben yıllardır doktorluk yapıyorum. Hayatımda bu kadar sakin yaralı görmedim. Bağıran, feryat eden, yaralarından dolayı acıyla bağıran bir kişi görmedim. Düşünün karnında, kolunda, başında onlarca dikiş attığımız, imkansızlıktan az ağrı kesici verebildiğimiz hiçbir hastada şikayet duymadım, bağırdığını duymadım. Bunların bir kısmı çocuktu onlar bile ağlamıyordu. Bu beni çok şaşırttı. İnanılmaz bir sakinlik ve metanet vardı bu insanlarda.
RUHSAL SIKINTI ÇEKEN İNSAN GÖRMEDİM
Hastane dışında da gözlemleriniz oldu mu?
Evet. Fırsat buldukça etraftaki insanlarda ilgilenmeye çalışıyordum. Bakın savaş ortamında insanların depresyonda, ruhsal bozukluk içinde olması gerekir. Benim şaşırdığım şeylerden biri de dışarda ruhsal bozukluk gösteren, depresif insanların olmamasıydı. Herkes şaşırtıcı şekilde sakin, mütevekkil, güler yüzlüydü ve birbirine yardım etmeye çalışıyordu. Bu Filistin halkına özel bir şey olsa gerek. Belki de yıllardır yaşadıkları savaşlar yüzünden böyleydi. Ama ağır yaralı hastalarda, dışarda kolu bacağı sarılı diğer insanlarda büyük bir direnç, metanet ve sakinlik görmek doktor olarak beni çok şaşırttı.
YARDIM KABUL ETMEYEN KADIN
Sizi etkileyen özel bir anınız var mı?
Yanımda biraz para getirmiştim. Onları çadırlarda, yollarda kalan insanlara veriyordum. Bir çadırda çocuklarıyla beraber kalan bir anneye para uzattım ama almadı. Neden almıyor diye yanımda Arapça bilen birine sordurdum. Kadın, “Dün bana para verdiler, başkasına verin.” demiş. Vereceğim para çok da değildi, belki bir iki kilo pirinç alabilirdi. Ama bu kadının tavrı çok etkiledi beni. Savaş ortamında, bu yoklukta, çocukları olmasına rağmen gösterdiği davranış çok asil bir davranıştı.
Açlık, yokluk, sefalet, bombardıman, ölümler, yaralanmalar tüm bunlara rağmen isyan eden insan yok. Herkeste inanılmaz bir tevekkül ve direnç var.
SAVAŞ ORTAMINDA EĞİTİM VE OYUN
Günlük yaşamları nasıldı insanların?
Günlük hayatlarını sürdürmek için uğraş içindeydiler. Herkes bir şeyle meşguldü.
Çadırları dolaştığımda bir annenin çocuğuna Kuran’dan ayetler ezberlettiğini gördüm. Okul, kitap, eğitim yoktu doğal olarak. Ancak bu anne, bomba sesleri atlında çocuğuna çadırda eğitim veriyordu. İnsanlar her yerde ve her ortamda namazları cemaatle kılıyordu. Bomba düşer diye acele de etmiyorlardı, ayetleri uzun uzun okuyorlardı. Sabah namazı bile yarım saat sürüyordu.
Çocuklar sokaklarda oynuyordu. Ben bomba sesinden irkiliyordum ama çocuklar korkmuyordu.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.