Mustafa ÖZCAN
Türklere adanan kitap
Cemal Paşa’nın yaverlerinden olan Şekip Arslan sonsuz biatla, kopmaz bağla ve kulpla Osmanlı’ya bağlı olan zevattandır. Bundan dolayı Osmanlı sonrasını sürgünde geçiren insanlardan birisidir. Esasında Osmanlı sonrasında aydınlardan ve devlet adamlarından sürgün olanlara dair araştırmalar yapılmalı ve hürriyet ve özgülük adına ne haltlar işlendiği, yapılanlar gözler önüne serilmelidir.
Osmanlı sonrası sürgün dönemidir. İngilizler veya Fransızlar Osmanlı’yı yıktıktan sonra sözlerinden dönmüşler ve ayarttıkları adamlara kalleşlik yapmışlardır. Bunlardan birisi Şerif Hüseyin’dir. Etme bulma dünyası! Onları Malta Sürgünleri hadisesinde olduğu gibi sürgüne göndermişlerdir. Reşid Ali Geylani’nin dostlarından Aziz Ali al Mısri’nin Bağdat’ta başına bu tarz nahoş hadiseler gelmiştir. Baas’ın kurucusu Mişel Eflak gibi İttihatçıların milli eğitim bakanlarından Halepli Sati el Husri gibiler de bu istikrarsızlık ortamında sağa sola savrulanlardandır. Önce Irak sonra ise Mısır’a revan olmuştur.
Hasan el Benna’nın damadı Tarık Ramazan gibi Şekip Arslan’ın da yolu sürgünde İsviçre’ye düşenlerdendir. Bununla birlikte Şekip Arslan’ı dostlarından ayıran bir meziyeti vardır. Sönmeyen vefası, sadakati. Vefanın sadece bir semt olarak bilindiği, anıldığı devirlerde o sonuna kadar bağlılığını sürdürmüştür. Reşid Rıza ile dostluğunu gölgeleyen tek husus belki de Osmanlı’ya olan sadakatidir. Günümüzde bunu yaşatanlardan birisi de Şekip Arslan’ın izinden giden El Cezire’nin programcılarından Faysal Kasım olmalıdır. O da Dürzi toplumunun önemli bir ferdi olarak Suriye meselesinde ve Arap Baharı günlerinde adaletten sapmayarak ve adaletin sözcülüğünü yaparak yüzümüzü ağartmıştır. Bu bahsi diğer olduğundan sadede gelmek istiyorum.
*
Şekip Arslan İslamcıdır ve hiçbir zaman esnememiş ve Cemal Paşa’nın vediası, emaneti olsa da Kemalist olmamıştır. Osmanlı’nın son dönemlerinde bazı fikri ve siyasi cereyanlar birbiriyle kıyasıya rekabet halinde ve ötesinde çekişmektedir. Arap dünyası da Kemalistler ve anti Kemalistler olarak iki kutba ayrılmıştır. İktidara gelenler veya ellerinde tutanlar zorunlu istikamet olarak pupa yelken Kemalizme açılmışlar ve sapmışlardır. Vefdçi Mustafa Nahas Paşa, Cemal Abdunnasır, Enver Sedat bunlar arasındadır. Buna mukabil halk ve aydınlar arasında hatırı sayılır bir anti Kemalist zümre vardır. Aslında azınlıkta olmalarına rağmen etkilidirler. Güçlerini yalnız olmalarına rağmen inançlarından ve davalarından almaktadırlar. 150’likler listesinden Mısır’a giden Şeyhülislam Mustafa Sabri ve Vekili Zahid el Kevseri gibiler bu akımın başını çekerler. Hasan el Benna ve Seyyid Kutup da bu akımla ilişkilidir. Benna inkilaplara hayran kalan ve kendisini bunun cazibesine kaptıran Mustafa Nahas Paşa’yı ikaz eden mektuplar yazar. Mustafa Sadık er Rafii de yazılarında ve satır aralarında bu meseleye temas eder. Bunlar akıntıya karşı kürek çekmişler ve dönemlerinde gureba zümresini hakkıyla temsil etmişlerdir.
Mustafa Sadık er Rafiii Mustafa Kemal ile alakalı olarak El Hakim Biemrillah’ı anlattığı Vahyü’l Kalem (tarih yetekellemu bölümü) adlı kitabında muhaliflerini kışkırtmayacak bir biçimde, değinide bulunur. Hakim Biemrillah’dan yola çıkarak ‘kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’ tarzıyla Kemalizme gönderme yapmıştır. Ahlak tahribatını tamirat olarak takdim ettiklerini ve İslam ahlakının yıkarak enkazı üzerine yeni bir ahlak tarzı oturtmak istediklerini yazar. Yazılarında Kemalistlerin dini, hurafe ve üfürükçülük derekesine indirdiklerini, saydıklarını nazara vermiştir. Hedonizm ve zevvaklığa karşı gelmenin hürriyeti sınırlandırmak ve takyit olarak gördüklerine temas etmiş, parmak basmıştır.
Rafii, ‘cebbar-ı Türkiye’ olarak nitelendirdiği inkilapların banisine verip veriştirir ve onu İslam dünyasında ateizm tohumunu ilk eken kişi olarak takdim eder. Taklitçileri İran ve Afganistan’da kendisine uymaya çalışsalar da köklü İslam geleneği karşısında tam olarak başarı sağlayamamışlardır. Bununla birlikte Kemalizm dalgası Arap dünyasında darbeler kuşağıyla birlikte etkili olmuş çoklarını tesiri altına almıştır. Nasır’dan Kaddafiye kadar görünen ve görünmeyen meftunlar zümresi oluşmuş ve Kemalizmi kendilerine model almışlardır. (A’lem el Müslimin dizisi, Mustafa Sadık er Rafii Kur’an Sancağı Altında Kalem Süvarisi, Muhammed Recep el Beyumi, Daru’l Kalem, s: 130, 131,132) Kısaca, Mustafa Sadık er Rafiii bütün enerjisini yerli ve yabancı ateizm ve ataizm akımlarına karşı mücadeleye hasretmiştir. Gücünü de Kur’an’dan almıştır
Şekip Arslan da öyledir. Kalemini İslamın hak ve hakikat dini olduğunu ispata adamıştır. "Limaza Taahhare’l Müslimune ve Limaza Takaddeme Gayruhum/ Niçin Müslümanlar Geri Kaldı Niçin Diğerleri İlerledi" adlı eserinde hiçbir dinin insanlığı geri bırakmayacağını ileri sürmektedir. Buna dair Şintoizme inanan Japonları örnek olarak vermektedir. Muharref olsa da Hıristiyanlığın Batı’yı geri bırakmadığını ileri sürmektedir. Bu kitabı, sözde İslam’a mensup veya ondan sayılan dahildeki tellalların da Renan’ın avazelerini, "İslam terakkiye manidir" sözlerini tekrarlamaları üzerine kaleme alır. Kitabı bitirdikten sonra da Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendiden bir dilekte bulunur. Bu kitabın Türkçeye çevrilmesini ister. Dilediği gibi de olur. Ama nice sonra! Abdulvehhab Öztürk’ün çevirisiyle kitap Nur Yayınları arasında Ankara’da "Müslümanların Gerileme Sebepleri" adıyla yayınlanmıştır. Bununla birlikte yeni baskılarında Hasan es Simahi Süveydan’ın tahkikinde bu ayrıntı anlatılır. Şeyhülislam Mustafa Sabri’den bir istekte bulunan Emir Şekip Arslan, kitabın Türkçeye çevrilmesinin çok önemli olduğunu zira kitabın çevrisiyle birlikte Türkleri İslam’ın geri bıraktığı masalının, tezinin yıkılacağını ifade eder. İngiliz propagandasıyla Araplar, "Türkler bizi geri bıraktı" derken yine aynı propagandanın Türk türevi, versiyonunda Türklere de "İslam sizi geri bıraktı" iddiası fısıldanır. Hamiyetli ve gayretli bir Müslüman olan Şekip Arsan işte bu algıyı çökertmek ve menhus tezi yerle bir etmek istemektedir. Şeyhülislam Mustafa Sabri’ye şöyle der: "Türkler bu kitabı okusunlar ve gözlerindeki Kemalizm perdesi kalksın! (Limaza Taahhare’l Müslimune ve Limaza Takaddeme Gayruhum/ Niçin Müslümanlar Geri Kaldı Niçin Diğerleri İlerledi, s: 7, Daru’l Kalem Birinci Baskı, 2004)." Demek ki İslam Arapların bir yavesi değil!
Geçen yüzyılın başlarında, Osmanlı sonrası Arap dünyasındaki Kemalist akım, asabiyet, kamuoyu, dalgaya dönüşmüş muhaliflerini korkutmuş ve hatta sindirmiştir. Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin sürgün günlerinde Mısır’da bu ezici hava bütün gücüyle hissedilmektedir. Onların yerine şimdi meydanda ulusalcılar cirit atıyor. Arap, Türk veya Kürt bütün çeşit ve renkleriyle…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.