Üç kişinin gizli bir konuşması olsa, mutlaka dördüncüleri O'dur!
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Mücadele 7-8. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor
7 . (Ey Habîbim!) Görmedin mi ki şübhesiz Allah, göklerde ne var, yerde ne varsa bilir. Üç kişinin gizli bir konuşması olsa, mutlakā dördüncüleri O’dur! Beş (kişi) olsalar, mutlakā altıncıları O’dur; bundan daha az ve daha çok da olsalar, (ve her) nerede bulunsalar, mutlakā O, onlarla berâberdir. Sonra kıyâmet günü onlara yaptıklarını haber verecektir. Şübhesiz ki Allah, herşeyi hakkıyla bilendir. (*)
8 . Gizli konuşmaktan yasaklanıp da sonra kendisinden yasaklandıkları şeye dönenleri, hem günah, düşmanlık ve peygambere isyan husûsunda birbirleriyle gizlice konuşanları (yahudilerle münâfıkları) görmedin mi? Sana geldikleri zaman, seni Allah’ın kendisiyle selâmlamadığı bir şekilde selâmlıyorlar. Hâlbuki kendi içlerinde: “(Eğer peygamber olsaydı, bu) söylemekte olduklarımızdan dolayı Allah’ın bize azâb etmesigerekmez miydi?” diyorlar. Cehennem onlarayeter! Oraya gireceklerdir! Artık o, ne kötü varılacak yerdir! (**)
(*) “Şu kâinâtta görünen ef‘âl (fiiller) ile tasarruf edip îcâd eden Sâni‘in (san‘atkârın), bir muhît (herşeyi kuşatan) ilmi var. (...) Perdesiz, güneşe karşı zemin yüzündeki eşyâ (varlıklar) güneşi görmemesi kābil olmadığı gibi, o Alîm-i zü’l-Celâl’in nûr-ı ilmine karşı eşyânın gizlenmesi bin derece daha gayr-ı kābildir, muhâldir (mümkün değildir). Çünki huzur var. Yani herşey dâire-i nazarındadır (bakış alanındadır) ve mukābildir (karşısındadır) ve dâire-i şuhûdundadır (görüyor) ve herşeye nüfûzu (ilmi ve görmesi herşeye nüfûz edip işlemesi) var. (...)
Mâdem şu kâinât sâhibinin böyle bir ilmi vardır; elbette insanları ve insanların amellerini görür ve insanlar neye lâyık ve müstehak olduklarını bilir, hikmet ve rahmetin muktezâsına (gereğine) göre onlarla muâmele eder ve edecek. Ey insan! Aklını başına al, dikkat et! Nasıl bir zât seni bilir ve bakar, bil ve ayıl!” (Mektûbât, 20. Mektûb, 73-74)
(**) Yahudi ve münâfıklar, bir muhârebede Müslümanları endişeye düşürmek ve üzmek gāyesiyle, mücâhidlerin mağlûb edildiği ve bir kısmının da öldürüldükleri söylentisini yaymaya çalışıyorlardı. Resûl-i Ekrem (ASM) onları bu davranışlarından men‘ ettiyse de onlar bu îkāza uymadılar. Hattâ bir vesîleyle Hz. Peygamber (ASM)’ın yanına geldiklerinde, “Sana ölüm olsun” ma‘nâsına gelen اَلسَّامُ عَلَيْكَ şeklinde selâm verdiler. Resûlullah (ASM) onların bu maksadını anlamakla berâber, tavrını bozmadı ve onlara:“Sizin de üzerinize olsun!” ma‘nâsına وَ عَلَيْكُمْ diyerek karşılık verdi. (Celâleyn Şerhi, c. 7, 441; Nesefî, c. 4, 343)