Mustafa ÖZCAN
Üçüncü dalga
Ortadoğu’da yaşanılanları nasıl izah etmeli? Nasıl bir teşhis koymalı? Tarihi perspektifine nasıl oturtmalı ve nasıl anlamalı? Devrimleri yıkan bir devrim süreci ve ideolojileri yıkan ama ideolojik olmayan bir kitle hareketiyle karşı karşıyayız. Peki, bütün bunlar ne anlama geliyor? Tarihi yatağı anlarsak yeni dönemi daha net okuyabilir ve tarihin hangi durağında ve sapağında olduğumuzu kavrayabiliriz.
Ahmet Bin Hanbel’in rivayet ettiği bir hadiste İslam tarihi veya günü beş devrede ele alınıyor. Bunlardan ilki, bizzat Hazreti peygamberin yaşadığı dönem ki, buna nübüvvet dönemi deniliyor. İkinci devre ise peygamberlik metodu üzerine olan hilafet dönemidir. Bu iki döneme genelde Asr-ı saadet deniliyor. Ardından gelen yeni yani üçüncü devir bir kırılma devresidir. Bu döneme ve zihniyetine sahabeler ‘Kayzerizm/babadan oğula geçen saltanat devri ve ideolojisi’ demektedirler. Bu devre hicri 60 tarihinde Yezid’in saltanatıyla birlikte başlıyor. Lakin hicri 40 ile 60 tarihleri arasında Muaviye Bin Ebi Süfyan’ın (R.A.) bir geçiş devresi var. Ara menzil veya durak (El menziletü beynel’ menzileteyn). Hicri 60 yılında başlayan ve hadiste melik-i adutluk yani otoriter devre denilen bu devre Osmanlıların yıkılışına kadar devam ediyor. Hadis diliyle bu devre üçüncü devredir.
Dördüncü devre ise Osmanlı’nın yıkılmasıyla birlikte başlayan mutlak istibdatlık yani karanlık devredir. Ya da totaliter rejimler devresidir. Bu devreyi besleyen hususlardan birisi Fransız Devrimiyle gelen merkeziyetçi eğilim ve ayrıca din dışı ideolojiler ve buna bağlı ulusçuluk ve milliyetçilik anlayışıdır. Bu anlayışın şekillendirdiği jakoben veya totaliter cumhuriyetler devresidir. Bu devrenin rejimleri İslami değil seküler rejimlerdir. Hadis bir de, beşinci devreden bahsetmektedir ve bu devre de totaliter yani melik-i ceberrut dönemi sonrasına rastlamakta ve yeniden Asr-ı saadete dönüşü veya inşa sürecini temsil etmektedir. Peygamberimiz yine söz konusu hadise göre bu devreyi, peygamberlik metodu üzerine yeniden hilafet devresi olarak adlandırmaktadır. Bazıları dördüncü yani totaliter devreyi Deccaliyetin hakimiyet devresi olarak beşincisini de Mehdiyetin hakimiyet devresi olarak da görebilir.
Arap aleminde yaşanılan kıtasal dönüşüm esasında beşinci devreye girildiğimizin ayak seslerini andırıyor. Bu devre hadislerde peygamberlik üzerine hilafet devresi olarak adlandırılmaktadır. Esasında kafaları karıştırmamak için özetle İslam tarihinde üç temel dalgadan ve kırılma döneminden bahsedebiliriz. Bunlardan birisi, Emevilerle birlikte başlayan ve siyasi anlamda bir kırılmaya ve sapmaya işaret eden devredir. Bu devre Osmanlı’nın sonuna kadar devam etmiştir. Osmanlı’nın yıkılmasıyla başlayan ikinci kırılma ise ideolojik kırılma ve sapma devresidir. Emevilerle başlayan sapma ve kırılma siyasi sapma iken Osmanlılardan sonra totaliter rejimlerle birlikte başlayan ikinci sapma ise ideolojik sapma ve kırılmadır.
Birincisinde yöntem, ikincisinde temel ve esas değişmiştir. Osmanlı’nın yıkılması ile, 17 Ekim 1917 Bolşevik Devrimi, yeni bir döneme işaret etmektedir. Bu da ideolojik kırılma ve totaliter rejimler devresidir. 1917 sonrasında Arap aleminde yayılan İttihatçı gelenek ile Sovyetler Birliği’nin Orta Asya’da meydana getirdiği etkileşim Fransız Devriminin iki farklı yansıması ve iki farklı coğrafyadaki akislerinden başka bir şey değildir. Sovyetler Birliği ve Doğu Bloğunda Fransız Devriminin estirdiği ideolojiler devri ve etkisi 1989 yılında Berlin Duvarının ve hemen ardından Demir Perde ve Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla sona ermiştir. Aynı domino etkisi bugün Arap alemini sarmaktadır. Fransız Devriminin Rusya’ya ve nüfuzu altındaki dünyaya etkisi Fransız Devriminden 200 yıl sonra ve Berlin Duvarının yıkılmasıyla 1989 yılında tarihe karışmıştır. 1989 yılında dünyada ideolojiler devri kapanmıştır.
*
Gorbaçov’un benzetmesiyle de Arap dünyasını sarsan halk hareketleri Komunizmin yıkılmasına benzemektedir. Komunist bloğun yıkılmasını andırmaktadır. Berlin Duvarının üzerinden Fransız Devriminin sol versiyonu yıkılırken 23 yıl sonra Tunus üzerinden de sağ versiyonu yerle bir olmaktadır. Arap aleminde ideolojiler devri de Doğu Bloğundan 23 yıl sonra 2011 ‘de yıkılmıştır. Geride kalan molozların temizlenmesi elbette ki zaman alacaktır. Batı’da Berlin Duvarı 1989 yılında yıkılırken Arap aleminde 2011 Şubat’ın da yıkılmıştır. Bu tarihin rövanşı, geriye dönüşü ve üçüncü kırılmasıdır.
Arap aleminde yaşanılan dalganın, yüzyıl öncesine bakan yüzü olduğu gibi bin yıl öncesine bakan yüzü de vardır. Yani bizler bin yıllık bir değişimle karşı karşıyayız. 100 yıllık değişim totaliter (melik ceberut) anlayışın 1000 yıllık değişim ise otoriter (melik adut) anlayışın yıkılmasıdır. Arap aleminin yaşadığı İran Devrimi gibi tekil bir durum olmayıp kıtasal bir harekettir. Tarihin kırılma noktalarından birisidir. Bu coğrafya jeopolitik olarak Batı’ya benzemediği gibi İran’a da benzememektedir. Osmanlı’nın jeopolitik mirasıdır ki rejimlerin devrilmesiyle birlikte ay yıldızlı bayraklar yeniden yüzeye çıkıyor. Yatay olarak kıtasal bir kırılma iken dikey yani tarihi olarak da yüz yıllık hatta bin yıllık bir kırılmadır. Bu hareketle birlikte İslam dünyası iltihaken Asrı saadetin veya güzel asırların dördüncüsüne girmektedir.
Bilindiği gibi, Peygamberimiz ‘Asırların en hayırlısı benim asrım, ondan sonra gelen ondan sonra gelen (tabiin ve tebe-i tabiin asırları)’ buyurmuşlardır. Ulema ahirzamandaki saklı yüzyılı da bu üç hayırlı asra ilhak, ilave ve derc etmiştir. Bu saklı asır aynı zamanda 14 yüzyıllık İslam tarihindeki 10 asırlık zaferler tarihini 11’inci asra isal etmekte ve çıkarmaktadır. 2011 yılı aynı zamanda yeni bir zafer asrının ve İslam zafer asırlarının on birincisinin başında bulunduğumuzun bir habercisi ve müjdecisidir. İşte insanlık Arap dünyasındaki bu değişimle birlikte yeni bir saadet asrına veya asrı saadete girmiş oldu. Ve bu dönemde rejimlerin özelliği üstten inmeci ve halktan kopuk değil katılımcı yönetimler olmasıdır. Dolayısıyla, 2011 yılı çok önemli bir tarihi kavşağa tekabül ediyor. Ve bundan sonraki tarihin merkezinde Ortadoğu olacak ve tarih bu mecradan ve yataktan akacaktır. Tarihin yatağı sapmalardan sonra yeniden aslına rücu ediyor ve merkezi coğrafyasına kavuşuyor.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.