Selahattin GEZER
Uhuvvet nerede? Mescid-i Aksa can çekişiyor!
Bizim bize yaptığımızı hiç kimse yapmamıştır... Bir zamanlar; oku, kılıcı mızrağı tutan ve kullanan eller, sadece bu milletin elinden, kocaman yüreğinden korkardı… Haddini bilmez kafalar, güçleri güçsüz kaldığı zaman, Müslüman’ı Müslüman’a düşman ederek, emellerine ulaşma yoluna başvurmuşlar, genelliklede başarılı olmuşlar... Şimdi ise zaman değişmiş, araçlar değişmiş; değişmeyen sadece alçak planlar…
Herhangi bir mevzuda kararsız kalındığında, malum çevrelerin durduğu yerde durulmaz ise hata yapılmaz… Düne kadar birilerinin gazetesine okuluna, yurduna düşman olan, nefret eden malum çevreler, şimdi müşterek korunun elamanları olarak garip müzikler icra ediyorlar… Bu çaldıkları enstrümanlar bizleri birbirimizden uzaklaştırıyor; durup dururken düşman ediyor… Şeytan gibi bir düşman varken, nasıl kendi insanımıza, ülkeye hizmet edenlere, düşmanlık için iştahlı davranılır ki? Bir defa ehli iman bilmelidir ki: Bu malum insanların, aleyhte olanlara desteği, bir plan dâhilindedir…
Allah aşkına! Çalışan ve başarılı olan insanlara yeterince çelme takanlar var; bizlerde çelme takan olmasak! Küfür ehli, her zaman gürültüyü ehli imanın başında koparıyor, birde Müslüman’ın gürültü çıkarması doğru oluyor mu sizce? Memleketi kalkındırmaya başlamış olan iktidarı yıkmak için, Gezi Olayları, 17 Aralık, 25 Aralık gibi hayal kırıklıkları, yeni bir silah olarak Kobani Olayları ve sokaklara sancı bırakmalar, size oyun olarak görünmüyor mu? Bir zamanlar okuduğumuz gazeteler, okumaktan zevk aldığımız gazeteler, nasıl birden ayrı dünyaların gazetesi oldu? Yazık bu hallere gelmemiz, dava adamlığımıza vicdanlarda zincir vurdurur... İnançlı insanların inancı kullanılarak, vicdanları üzen manşetleri attırmak, bize kardeşliğimize ve geleceğimize kazık olmuyor mu? Ya insan kendi geleceğine, ahiretine nasıl kazık atar ki?
Evet, olmadı Gezi Parkı, alın size dershane; Kobani, sokakları yakmaya hazır gözü kan bürümüş HDP… En sıradan bir Müslüman bile, Hürriyet, Sözcü ve arızalı zihniyetle aynı safta olmayı kabul edemez... Zaman ne zaman uhuvvet zamanı olacak, Hürriyet ne zaman hürriyetine kavuşacak, Sözcü ne zaman 76 milyonun sözcüsü olacak, Bugün ise bizi çok yaralıyor, Taraf’ın tarafı, güzel bir taraf değil ki. Cumhuriyet, zaten bazı özgürlükler için aslan kesiliyor. Yeni Asya ise, çoktandır bizim Asya değil. Hani şarkıda diyor ya: “Başkası olma kendin ol” Ah! Bir kendimiz olabilsek… Her gazete sadece güzellikte, akla kapı açmada sadece doğruyu doğru dille yazmada yarışsa… Sadece 76 milyonun gazetesi olsa, başkalarının değil bizim olsa. Mürekkep bağırsaktan değil, yürekten olsa…
Haklısınız… Erdoğan, Davutoğlu ve Ak Parti ak kaşık değiller ki... Bizim gibi zaafları, kusurları olan insanlar… Ama günümüz siyasetini, kendi çaplarında hizmete dönüştürmeye olan samimiyetleri ve olumlu neticeleri, insaf sahiplerinde geçer notu almıştır… Zaten onları kusursuz görmek, bizim kusurumuz olacaktır... Ama vallahide, billâhi de eksikleri de olsa, kusurları da olsa, onlar bu milleti seviyorlar ve Allahtan korkarak hizmet etmeğe çalışıyorlar, kendilerini paralıyorlar... Mevcut siyasi partiler içerinde, millete muhabbeti, icraatı en inandırıcı, tek derdi hizmet olan Ak Parti, şimdilik milletin kalkınmasına sebep olduğu için, hayalleri gerçekleştirdiği için teveccüh görüyor... Yarın daha iyisi çıksa, hiç düşünmez bu millet onu da iktidar eder... Ama bu kahramanları, eksiklerine rağmen sevmek, başarılı olmaları için dua etmek, bizi ancak nankörlükten kurtarır...
Gelelim asıl mevzuya: Mescid-i Aksa yara bere içinde, Müslümanlar horlanırken, eksik olmayan darbelerle darbelenirken, neyin hesabını tutuyoruz, derdimiz ne? Zaten kim haklı kim haksız Allah’ın adil mahkemesi yargılayacak. Ortada hırsızlık varsa, kim kurtarabilir mahşerin derin hesabından… Gözü çıkası bütün menfaatleri, hırsları ve zaafları bir kenara atıp, mazlumlar için bir araya gelsek ve manşetleri hiç değilse şimdilik mazlum Müslümanlar için, Ağlatılan Mescid-i Aksa için, bağırsakları deşilen Filistin çocukları için ve gözü dönmüş İsrail için atsak… Arkadaş postalla mabedimize girilmiş, namusa el uzatılmış, gök kubbe sarsılıyor, neyin peşinde koşturuyoruz? Hatalar kusurlar içinde, kusur avına mı çıkacağız? Bir avuç Siyonist, kocaman İslam âlemini, lakaytlığından, dilimlere ayırdığı pasta haline getirmiş, geğire geğire yiyor! Hesabımız büyük olmalı ki, küçük hesapların ufalanmış insanı olmayalım…
Zamanımız yok, lüksümüz yok beyler ve ey Müslümanlar! Önce kapıyı bacayı münafıkane estirilen fırtınalara kapayalım; yeni bir besmele ile tüm imkânlarımızı mazlum Müslümanlar için seferber edip, hilafet merkezi olan bu beldeyi, güvenilir baba ocağı haline getirelim... Umudunu buraya bağlamış dünya mazlumları ve ruhu ağlatılmış Müslümanlar var… Yalnızca 5 vakit namaz kılmak; oruç, zekât bizi dava adamı etmiyor… Soframız da Mescid-i Aksa yok, cebimizde Mescid-i Aksa yok; aklımızda, yüreğimizde, boğazımızda, yalımızda, akıllı evlerimizde, sevdiğimizin gözbebeğinde Mescid-i Aksa yok... Sadece tarihimizde var, gerçek dava adamlarının gecesinde, gündüzünde, tespihinde, Kur'an'ında, zikrinde, Cevşeninde var... Ne zaman herkesin dilinde vicdanında manşetinde, kaleminde Mescid-i Aksa olur, o zaman kurtuluş olur, Filistin’e bayram olur. En önemlisi ise, Mescid-i Aksa’ya postalla giren Siyonizmin sonu olur… Yangın söndürülmeden, kapanın bacanın boyası ile uğraşmak, cam çerçeveye kafayı takmak, yangını çıkaranlara destektir… Açıkta kalan yara, kanı dinmeyen Mescid-i Aksa, belki sen uyanışa sebep, uhuvvete altın taç olasın.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.