Şahin DOĞAN
Ülfet ve ateizm
Lütfen ülfeti yırtarak okuyalım!
Ülfet, büyük bela… Sari [bulaşıcı] bir hastalık… Zihnin üzerine yapışan bir sümük… Bakar körlük… Basarın değil basiretin kapanması… Güzide melekenin kilitlenmesi… Kalp gözünün… Latife-i rabbaniye’nin…
‘Gözleri vardır görmezler, kulakları vardır işitmezler, kalpleri vardır hissetmezler... ’[Araf,179]
‘Onlar sağır, dilsiz ve kördürler.’ [Bakara,18]
Bu acı hitap veya sitem ilk bakışta yani ‘zahiren’ ve ‘sarihen’ müşriklere ama ‘remzen’ ve ‘telmihen’ ülfetin kurbanı olmuş, bakışları ülfet ve gaflet ile mâlul, basiret gözü yara almış veya kapanmış bütün mü’minlere. Hakikate karşı şartlanmış olanlara. Bakar körlere.
Lütfen ülfeti yırtarak okuyalım!
Risale-i Nur külliyatının muhtelif yerlerinde önemle vurgulandığı üzere “…eğer eşya Allah’ın icadı olmazsa bugün bir kuruşa aldığımız bir nar tanesini bütün dünyayı verseydik bile alamazdık…” [22. Söz]
Bu cümlenin arkasında kainat çapında büyük, muazzam ve muhteşem bir mana saklı.
Bir nar tanesi ve kainat ilişkisi…
Şimdi bir nar tanesinin soframıza nimet olarak gelmesi için neler lazım? Sırayla gidelim.
Bir nar tanesinin arkasında ağaç var, ağacın arkasında bahçe var, bahçenin arkasında bahar var, baharın arkasında mevsimler var, mevsimlerin arkasında dünyanın yıllık ve günlük hareketi var, bu hareketlerin arkasında dünyamız var, dünyamızın arkasında güneş sistemi var, güneş siteminin arkasında Samanyolu galaksisi var, onunda arkasında kainat var…
İşte bir nar tanesinin yokluktan çıkıp varlık sahasına girerek, soframıza nimet olarak gelmesi için bütün kainat lazım. Yani bir nar tanesi eşittir kainat. Aslında bir nar tanesini yerken bir kainatı yediğimizin farkında değiliz çünkü ülfetin kurbanıyız. Nimetler bu yüzden çok değerli ve paha biçilmez ve onların değerini örten küfür ise bu yüzden en büyük cinayet.
Demek bir nar tanesi kimin ise kainat onundur ya da kainat kimin ise nar tanesi onundur. Daha felsefik bir tabirle tikel [parça] kimin ise tümel [bütün] onundur, bütün kimin ise parça onundur.
Lütfen ülfeti yırtarak okuyalım!
Nar ağacı ve nar ilişkisi…
Neden-sonuç ilişkisi bağlamı içinde düşündüğümüzde ağaç, yontulmamış kaba bir kereste. Yani odun. İçinde ilim yok, hikmet yok, akıl yok, mantık yok, düşünce yok, irade yok, şefkat yok, acıma yok, tezgah yok, makine yok, fabrika yok… Yani bir nevi ‘yoklar ülkesi.’
Nar tanesine bakıyoruz yapılışında ilim var, sanat var, hikmet var, estetik var, mühendislik var, irade var, şefkat var, merhamet var… Yani bir nevi ‘varlar ülkesi.’
Bu kadar varlığın bu kadar yokluktan çıkması hiç mümkün mü?
İşte ateizm bu soruya “evet” demek zorunda kaldığı için serapa cehalet, serapa karanlık, serapa gaflettir. Ve dolayısıyla ülfetin ifrat derecesidir ateizm.
Demek şu kahrolası ülfet belası, ateizme kadar götürüyor insanı.
Yapmış olduğumuz bu istidlaller [çıkarımlar] Jonh Hich ve Soren Kierkegaard gibi bazı filozofların zannettiği gibi bir önermeyi baştan kabul etmek yani ‘savı kanıtsamak’ değil, hakikatin izini sürmek sadece.
Ve yitik hikmetin. Akl-ı selimin. Kalb-i selimin. Tavr-ı selimin izini.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.