Ümmetin 73 fırkaya ayrılması ne demektir?
Peygamberimiz, "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden bir fırkası ehl-i necat olacaktır" buyurmuş. Peygamberimiz bu hadîsi irad edince ashab sormuşlar: Yâ Resûlâllah, o kurtulan fırka hangi fırka olacaktır?
-
Peygamberimiz, "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden bir fırkası ehl-i necat olacaktır" buyurmuş.
Peygamberimiz bu hadîsi irad edince ashab sormuşlar:
- Yâ Resûlâllah, o kurtulan fırka hangi fırka olacaktır?
Şöyle cevap vermiş:
- Benim sünnetimden şaşmayanlar kurtulanlardan olacaktır! Yâni ehl-i sünnet ve cemaat mensuplarıdır.
Binâenaleyh, Peygamberimizin kitaplarda yazılı olan sünnetlerine bağlı kalan Müslümanlar, ehl-i necat, yâni kurtulanlardan olacaktır. Yeter ki sünnetten ayrılmasın, onu tek ölçü bilsin, şahıslarında tatbik etmekte ihmale düşmesinler. (Ahmed ŞAHİN)
Fırka-ı Naciye, kurtuluşa eren, ahiretteki her türlü azabtan beraet ederek, necatını, kurtuluşunu eline alan topluluk, zümre demektir ki, bunun bir adı da Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaattir. Diğer bir ifade ile Fırka-ı Naciye, Kur'an-ı Kerîm'in hükümlerini kabul ve tasdik etmekle onlara uyan, Hz. Peygamberin ve O'nun büyük Ashâbının yolunu aynen takip eden büyük topluluk, Cemaat demektir.
Hz. Peygamber (s.a.s) Ebû Hureyre'den rivayet edilen bir hadislerinde: ".... Ümmetim yetmişüç fırkaya ayrılacak, kurtuluşa eren fırka (Fırka-ı Naciye) dışında kalan yetmiş iki fırka Cehenneme gidecektir", buyurmuşlardır. Ayrıca bu türden olan hadislerin devamında sahabîlerin, Fırkaı Naciye'den sormaları üzerine Hz. Peygamber, Fırka-ı Naciye'yi: "Benim yürüdüğüm yola ve bu yolda beni takip eden ashabımın yoluna uyanlardır." diye tarif etmiştir.
İşte Yüce Allah'ın Resulü Sevgili Peygamberimizin ashabının yoluna uyanlara "Sünnet ve topluluk mensubları" anlamında Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat" denilmiştir. Bu anlamda Fırka-ı Naciye'yi de Allah'ın Kitabına, yani Kur'an-ı Kerim'e ve Resulünün ve ashabının diliyle nakledilmiş dosdoğru yoluna, Sünnetine uyan Cumhûrun, yani müslümanların çok büyük bir topluluğunun görüşlerini benimseyip kabul eden ve bunlarla amel eden büyük topluluk olarak anlamak gerekir.
Gazalı, Fırka-ı Naciye'nin bu doğru yolunun, kurtuluşa götüren yolunun esaslarını itikadı noktadan toplu bir şekilde şu üç hükümde toplamaktadır: 1) Allah'a İman, 2) Nübüvvete İman -ki meleklere ve kitaplara imanı da içine alır- 3) Ahirete İman (İmam-ı Gazâlî, Faysalu't-Tefrika, Mısır 1325, s.15).
Zira Peygamberimiz bu esaslara inanan kimsenin müslüman olarak, bu dinin nimetlerinden faydalanacağını ve mümin olacağını, birini veya tamamını-yalanlayıp inkâr edenin de ne mümin ne de müslim sayılacağına, onun kâfir olduğunu bildirmiştir. Kur'an-ı Kerîm'in pek çok ayetinde bu doğru yola ve bu yolun Hz. Peygamberin yolu olduğuna işaret edilmiştir: "Ey İnananlar, And olsun ki, sizin için, Allah'a ve Ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Allah'ın Resulü (Hz. Peygamber) en güzel örnektir" (el-Ahzâb, 33/21).
"... Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun; Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın cezalandırması çetindir" (el-Haşr, 59/7).
"Ey Muhammed! Eğer sana cevab veremezlerse, onların sadece heveslerine uyduklarını bil. Allah'tan bir yol gösterici olmadan hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Allah zalim milleti şüphesiz ki doğru yola eriştirmez" (el-Kasas, 28/50).
"Ey Muhammed! de ki, Allah'ı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder" (Âl-i İmrân, 3/31).
İslâm Tarihi boyunca olduğu gibi, bu gün de akaid sahasında en isabetli yolu takip ettiği kabul edilen ve müslümanların büyük çoğunluğunu sinesinde toplayan Fırka-ı Naciye veya Ehl-i Sünnet, mezhebler Tarihi âlimlerinin büyüklerinden olan Abdülkâhir el-Bağdadî'ye (ö: 429/1037) göre şu sekiz sınıf, topluluktan meydana gelmiştir:
1- Ehl-i Bid'atın hatalarına düşmeyen, Râfızîler, Hâricîler, Cehmiyye, Neccâriyye ve diğer sapık fırkalar gibi düşünmeyen Sıfatiyyenin yolunu takip eden Kelâm âlimleri,
2- Hem re'y, hem de hadis grubuna mensup fıkıh imamlarından ve usulu'd-Dıne, Sıfatıyyenin Allah'a ve O'nun ezel; sıfatlarına inanışı gibi inananlardan meydana gelen Fıkıh âlimleri,
3- Hz. Peygamberden gelen sağlam haberler ve sünnetlerin yollarıyla ilgili bilgilere sahib olanlar ve bunlardan sahih ile zayıfını ayırdedebilen muhaddisler,
4- Edebiyat, dilbilgisi ve söz dizimi ile ilgili pek çok şeyin bilgisine sahip olan âlimler,
5- Kur'an okuma şekilleri ve Kur'an ayetlerini açıklama yolları ve bunların sapık fırka mensublarının tevilleri dışında Ehl-i sünnet mezhebine uygun tevilleri hakkında geniş bilgiye sahib müfessirler ve Kıraat İmamları,
6- Sûfi zâhidler
7- Müslümanların sınırlarında kâfirlere karşı nöbet tutan, müslümanların düşmanlarıyla savaşan müslüman, kahraman mücâhidler,
8- Ehl-i Sünnet akıdesinin yayıldığı, onların davranışlarının hâkim durumda bulunduğu beldelerin ve memleketlerin ahalisinden, halk kitlelerinden müteşekkil topluluklar (AbdulKâhir Bağdâdî, El-Fark Beyn'il-Fırak, s.289/292).Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaatin üzerinde Birleştiği Esaslar:
Sünnet ve Cemaat Ehli'nin büyük çoğunluğu dinin rükünlerinden belli esaslarda ittifak etmişlerdir. Dinin bu rükünlerinden her birinin hakikat?n? bilmek buluğ çağ?na ulaşm?ş her ak?ll? kimseye vacibtir. El-Bağdadî'ye göre her rüknün şubeleri vard?r ve onlar?n şubelerinde, Ehl-i Sünnetin tek görüş halinde üzerinde birleştikleri meseleler vard?r:
1- Kâinat vehim ve hayalden ibaret olmay?p onun bir öz varl?ğ? ve hakikat? mevcuttur. ?nsan bu kâinat? tan?maya, ayr?ca bilgi edinmeye muktedirdir.
2- Kâinat bütün ayr?nt?lar?yla yarat?lm?ş bir şeydir. Onun mutlaka bir tek olan yarat?c?s? vard?r.
3- Allahu Teâlâ'n?n zat?ndan ayr?lmayan ezelî s?fatlar? vard?r.
4- O'nun isimleri, vas?flar?, adaleti ve hikmeti zat?n?n gereğidir, bunlar? da bilmek gereklidir.
5- Yüce Allah'?n Resuleri ve Nebîleri vard?r, onlar?n mucizelerini bilmek de zorunludur.
6- Yüce Allah'?n emir ve yasaklara dair hükümleri ile teklifin (mükellef olman?n) bilgisini elde etmektir. Yani ?slâm'?n üzerine bina k?l?nd? beş rüknü kabul ve tasdik etmektir ki, bunlar: Allah'tan başka bir ilâh?n bulunmad?ğ?na ve Hz. Muhammed'in Allah'?n Peygamberi olduğuna şahitlik etmek, Namaz k?lmak, Zekât vermek, Ramazan orucu tutmak ve Kâbe'ye hacca gitmek
7- ?nsanlar?n fani olduğuna, öldükten sonra dirilecekleri Ahiret âleminin varl?ğ?na ve bu âlemin müştemilat? denilen, haşr, sual, hesab, mizân, Cennet, Cehennem gibi hususlara inanmak,
8- Ahirette Allah'?n müminler taraf?ndan görüleceğini bilmek,
9- Kaderin hak olduğunu, fakat kullar?n işlerinde mecbur olmad?klar?n? bilmek,
10- Kelâmullah?n kad?m olduğunu, fakat ses ve harflerden meydana gelmediğini bilmek.
Hemen her dinde görüldüğü gibi İslam dininin mensupları da farklı mezheplere ayrılmışlardır. Bu mezhepler, Fığlalı nın ifadesiyle "İslam dininin itikadî ve amelî sahadaki düşünce ekolleridir."(1) Mezhep, gitmek anlamındaki Z-H-B kökünden türetilmiş bir kelime olup, "gidilen yol" anlamındadır. (2)Hz. Peygamber (asm) şu ifadeleriyle insanlık alemindeki ihtilaf gerçeğine işaret eder: "Yahudiler 71 fırkaya bölündü, Hıristiyanlar 72 fırkaya. Ümmetim ise 73 fırkaya bölünecek. Biri dışında hepsi ateşte olacak. Kurtulan fırka benim ve ashabımın yolundan gidenlerdir." (3) Zayıf bir rivayette ise,"biri dışında hepsi cennettedir" denilmiştir. (4)
73 fırka ile ilgili hadislerin sıhhat durumu hakkında hayli konuşulmuşsa da, (5) bizce bu fırkalara bölünme, tarihi bir realitedir ve ilgili hadisler bu realitenin ifadesidir. Hadislerin sıhhati kabul edildiğinde "73 fırkadan muradın ne olduğu?" meselesi karşımıza çıkar. Bu konuda başlıca iki görüş vardır:
1-73 fırka ifadesini hakikat anlamında kabul edenler. Bunlar başlıca itikadi fırkaları nazara verirler ve bunlardan çıkan tali kollarla 73 fırkaya tamamlarlar. Bu fırkaların başlıcaları, "Hariciler, Şia, Mutezile, Cebriye, Mürcie"dir. Bunlar ve bunlardan çıkan fırkalarla 73 rakamına ulaşmaya çalışan müellifler arasında tam bir ittifak yoktur. ( 6 )
2-73 fırka ifadesini kesretten kinaye olarak görenler.
Arapçada 7, 70, 700 gibi ifadeler çokluk ifade eder. Mesela, "yedi sema" (7)"yedi deniz", (8)"onlar için 70 defa da istiğfar etsen, Allah onları affetmeyecek." (9) "İman 70 küsur şubedir" (10)tarzındaki nass larda bunu görebiliriz.
73 fırkadan herbiri kendini "fırka-i naciye" yani kurtulan fırka olarak kabul eder. (11)Fığlalı nın yorumuyla, "nasıl bugün siyasi partiler devleti ve milleti en iyi kendilerinin yönetebileceğini söylüyor ve bu işin gerektirdiği "en doğru fikrin" kendi partilerince ortaya konduğunu iddia ederek iktidar için hesaplar yapıyor, taraftar kazanma yollarını arıyorlarsa, İslam tarihinde gördüğümüz fırkalar da, en iyi ve en doğru fırkanın kendileri olduğunu ileri sürmüş ve sürmektedirler." (12)
73 fırka hadislerinde geçen "biri dışında hepsi ateştedir" ifadesine Mevlüt Özler şöyle yaklaşır: "Bu bizzat narda (ateşte) olmayı değil, Kuran ve Sünnetin yolundan ibaret olan hakka, doğruya isabet edememeyi ifade eder... Hz. Peygamber böyle diyerek onların görüş ve düşüncelerinin yanlışlığına dikkat çekmiştir." (13)
Şatıbî, aynı meselede şuna dikkat çeker: "Biri dışında hepsi ateştedir" ifadesi, zahirde tehdid hükmünü iktiza eder. Cehennemde ebedilik veya ebedi olmayış "meskutun anh"dır, yani belirtilmemiştir. Dolayısıyla cehennemde ebediliğe bu ifadede bir delil yoktur. Çünkü cehennemle tehdid kafirlere yönelik olabildiği gibi, asi müminlere de yönelik olabilmektedir." (14)
Bediüzzaman, kurtulan fırkayı "Fırka-i naciye-i kamile" tabiriyle ifade eder. (15) Yani kamil manada kurtulan bir tanesi olacak, diğerleri az veya çok haktan inhiraf edeceklerdir.
Hz. Peygamber yere bir çizgi çizer, "işte bu doğru yol" der. Sonra bu çizginin sağına soluna başka çizgiler çizer. "Bunlar da başka yollar... Bunlardan herbiri üzerinde o yola çağıran bir şeytan vardır" buyurur ve şu ayeti okur: (16) "İşte bu benim dosdoğru yolumdur, ona uyunuz. Başka yollara uymayın ki, sizi Onun (Allahın) yolundan ayırmasın..." (17)
Malumdur ki iki nokta arasında en kısa mesafe, doğrudur. Bunun dışında yer alan eğriler, az veya çok doğrudan inhiraf etmişlerdir.
Mesela, Allahın sıfatları konusunda, o sıfatları inkar eden muattıla tefrit, onları mahlukatın sıfatlarına benzeten müşebbihe ifrat etmişlerdir. "Allahın bizce keyfiyeti meçhul sıfatları vardır" diyen ehli sünnet ve cemaat ise, istikameti yakalamışlardır.
Keza, kader meselesinde kaderi inkar eden mutezile tefrit, insanın hür iradesini reddeden cebriye ifrat etmiştir. "İlahi kader vardır. Fakat insan cüzi ihtiyari sahibidir, dolayısıyla mesuldür" diyen ehli sünnet ve cemaat istikameti ifade etmiştir.
Bu iki misal gibi, 73 fırkayı meydana getiren ekoller, ya ifrat veya tefrit ucunda yer almışlardır. İstikametli yorum ise ehli sünnetin olmuştur.
Kaynaklar: 1- Fığlalı, Ethem Ruhi, Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, Selçuk Yay. İst. 1980, s. 1
2-İbnu Manzur, Lisanul Arab, Daru Sadır, Beyrut, I, 393-394
3- Tirmizi, İman,18; İbnu Mace, Fiten, 17; Ebu Davud, Sünne, 1
4- Aclûnî, Muhammed, Keşful Hafa, Daru İhyait Türasil Arabi, Beyrut, 1351 h., I, 150
5- Bu konudaki görüşler için, bkz. Özler, Mevlüt, İslam Düşüncesinde 73 Fırka Kavramı, Nun Yay. İst. 1996, s. 29-39
6- Bkz. Özler, s. 67-78
7- Bakara, 27
8- Lukman, 27
9- Tevbe, 80
10-Müslim, İman, 58
11-Bkz. Özler, s. 93-95; Fığlalı, s. 5
12-Fığlalı, s. 2
13-Özler, s. 122
14-Şatıbî, Ebu İshak, el İtisam, Darul Kütübil İlmiyye, Beyrut, 1995, s. 413
15-Nursi, Said, Mektubat, Envar Neş. İst. 1993, s. 106
16-Râzî, Fahreddin, Mefatihul Gayb (Tefsiru Kebir), Daru İhyait Türasil Arabi, XIV, 3; İbnu Kesir, Hafız, Tefsirul-Kur anil-Azim, Kahraman Yay. İst. 1985, III, 360; Kurtubi, Ebu Abdullah, El-Cami Liahkamil-Kuran, Darul-Kütübil-İlmiyye, Beyrut, 1993, VII, 90
17-Enam, 153(Risaleforum)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.