Abdulkadir MENEK
Üsküdar’da sabah oldu
Meşhur bir söz vardır: ‘’Üsküdar’da sabah oldu.’’ Bu sözün nereden geldiği ile ilgili olarak muhtelif rivayetlerden bahsedilir. Bir tanesi de şu şekildedir: Üsküdar’da sabah ezanları, karşı tarafa göre biraz daha erken okunurmuş. Özellikle Üsküdar sahillerinde bulunan Valide Sultan Camisi ile Mihrimah Sultan Camilerinin Davudi sesli müezzinleri sabah ezanlarını okudukları zaman, karşı sahillerden ve özellikle Beşiktaş civarından bu sesleri duyan esnaf uyanarak sabah namazlarını kılar ve dükkânlarını açarlarmış. Dükkânlarını açmayan esnaf arkadaşlarını da uyarır ve şöyle derlermiş. ‘’Kalkın, hayır kapıları açıldı, Üsküdar’da sabah oldu.’’
Üsküdar, İstanbul’da Anadolu’nun huzur ve safiyetini temsil eder. Aziz Mahmut Hüdai Hazretlerinin manevi himayesinde mütevazı ve asude bir hayat devam edip gider Üsküdar’da. Son yıllarda giderek artan şehir karmaşasının ve kalabalık şehir hayatının büyük oranda etkilediği Üsküdar, eski yıllarda sessiz ve asude bir hayat arayanların tercih ettiği bölgelerin başında geliyordu. Her şeyle birlikte Üsküdar için de çok şey değişti. Bununla beraber Eyüp Sultan ile birlikte Üsküdar semtlerindeki manevi hava etkisini hissettirmeye devam ediyor.
30 Haziran-1 Temmuz tarihlerinde Üsküdar, bu tarihi misyonuna yakışır bir güzel sempozyuma ev sahipliği yaptı. Aslında bir huzur ve güven bölgesi olarak yaşanan ve tarihte de İstanbul’un huzur, kardeşlik ve sükunet merkezi olarak büyük bir misyon üstlenen Üsküdar, bu büyük görevini yeniden üstlenmek istercesine bütün dünyaya bir mesaj gönderdi: ‘İslam huzur, barış ve selamet dinidir. Dünyada hiç kimsenin İslam’ın esaslarından ve bu esasları hakkıyla yaşayan insanlardan korkmasına gerek yoktur. Bu yaşanan bazı menfi olaylar marazidir ve Kur’an’ın evrensel barış mesajı ile hiçbir alakası yoktur.’’
Üsküdar Üniversitesi, Risale Akademi ve Akademik Araştırmalar Vakfı’nın ortaklaşa olarak düzenlediği ‘’Lemaat Ekseninde İslamofobya Sempozyumu’’ iki gün boyunca Üsküdar sahillerinden bütün dünyaya işte bu mesajı verdi. Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi, gerçekten çok önemli ve devamının gelmesini temenni ettiğim bir muhteşem hizmete, çok önemli ve tarihi bir çalışmaya ev sahipliği yaptı.
İslamofobya, bazı Müslümanların İslam’ın özü ve mesajı ile bağdaşmayan eylemleri ve bazı Batılı fanatiklerin kasıtlı tahrik ve teşvikleri ile bugün Batı dünyasında önemli bir gündem maddesi haline gelmiş ve uzun bir süre de etkisini göstermeye devam edecek gibi görünüyor. Bu konuda mutlaka daha çok çalışma ve bilimsel faaliyetlerin yapılması gerekiyor. Çünkü İslamiyet böyle bir husumeti, korkuyu ve yanlış anlaşılmayı hak etmiyor.
On üç tanesi yurt dışından gelen, elli civarında bilim adamının, toplam dokuz oturuma katılarak görüşlerini ifade etmeleri, gerçekten meseleyi birçok yönü ile inceleme ve dinleyenlere yeni bakış açıları kazandıracak nitelikteydi. Biz de zamanın el verdiği ölçüde oturumları takip etmeye çalıştık.
Bunun neticesinde şunu söyleyebiliriz. İslamofobya konusu çok karmaşıktır; tarihi, sosyal, ekonomik, dini ve siyasi birçok yönü bulunmaktadır. Konu üzerinde ciddiyetle, hassasiyetle ve devamlı bir şekilde durmak gerekmektedir. Eğer meselenin daha fazla büyümemesi, trajik sonuçlar doğurmasının önlenmesi isteniyorsa, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere İslam Konferansı Teşkilatı, Uluslararası kuruluşlar, Üniversiteler ve İslam ülkeleri meselenin üzerine ciddi bir şekilde eğilmek zorundadırlar.
Sempozyumda da ifade edildiği üzere İslamofobya konusu üzerinde yapılan çalışmalar son derece yetersizidir. İslam Ülkeleri kendi dertleri ve problemleri ile uğraşmaktan, başını kaldırıp dünyaya bakmaya bir türlü fırsat bulamıyor. Ahmet Yıldız’ın da belirttiği gibi, İslamofobya, Batı’daki siyasetçilerini önemli bir kısmını ve özellikle de merkez sağda siyaset yapanları, neredeyse esir almış durumdadır. Konuyu siyasi olarak istismar etmek ve bunu siyasi bir rant aracı haline getirmek, birçok Batılı siyasetçinin işine geliyor.
Burada Batı medyasının ve art niyetli çevrelerin kontrolünde olan yayın kuruluşlarının ve İslam düşmanlığını teşvik ve tahrik eden yayınlarının önüne geçmek çok zor olmakla birlikte, yapılması gereken çok önemli bazı işler de vardır. Üsküdar’da yapılan sempozyumun benzerlerinin, birçok Avrupa ülkesinin başkentlerinde, Uluslararası katılım ve geniş bir tanıtımla yapılması gerekir. Burada İslam’a hizmet etmek isteyen hizmet ehli ve himmet sahiplerine büyük görevler düşmektedir.
Risale Akademi ve AKAV’ın taşın altına ellerini koyarak üstlendikleri sorumluluğun, mutlaka desteklenmesi ve teşvik edilmesi gerekir. Bilimsel toplantı ve sempozyumlarla birlikte yoğun bir yayın bombardımanı ve bilgilendirme çalışmasının yapılması gerekir. İslam’ın esas yüzü olan barış ve merhametin geniş çevrelere gerçek anlamıyla iletilmesi için atılacak adımların, nispeten rahat olan İslam ülkelerinin sivil ve resmi kuruluşları tarafından da her şekil ve vasıta ile desteklenmesinin zaruri olduğu kanaatindeyim.
‘’Lemaat Ekseninde İslamofobya Sempozyumu’’ ile atılan adımın, çok farklı zeminlerde ve hususi bazı konulara ağırlık verilerek devam ettirilmesi gerekir. Konunun medya, siyaset, göç, ekonomi, diğer dinler bağlamında yeni yeni sempozyumlarla mutlaka gündeme getirilmesi, yanlışın izale edilmesi için şarttır. Burada uluslararası katılımın arttırılması ve dünya medyasının da mutlaka katılımının sağlanması gerekir. Daha çok netice alacak ve daha büyük ve hayırlı sonuçlara ulaşacak geniş çaplı faaliyetler için, zaman geçirmeden gerekli çalışmalara başlamak zorundayız.
Risale Akademi ve AKAV, gerçekten tam bir sorumluluk duygusu ile hareket etmiş ve çok önemli bir adım atmışlardır. Risale-i Nur’un hedeflerinden birisi olan ‘’sulh-u umuminin’’ temin edilmesi için, çok yetersiz imkânlarla ve büyük bir cesaretle yapılan bu çalışmaların, sorumluluk sahibi herkes tarafından maddi ve manevi dualarla desteklenmesi gerekir.
Bu güzel ve hayırlı çalışmayı yapanlara ve emeği geçen herkese en kalbi teşekkürlerimi ve tebriklerimi sunuyorum. Bu tür çalışmaları yapmak kolay değildir. Çok sayıda insanı ve işin uzmanını bir araya getirmek ve böyle güzel ve hayırlı bir çalışmayı başarı ile gerçekleştirmek, her türlü tebrik ve takdiri hak ediyor.
Risale Akademi ve Akademik Araştırmalar Vakfı, çok büyük, çok hayırlı ve çok tarihi bir görevi ve misyonu üstlenmiş gibi görünüyor. Çileli ve uzun bir yola, her türlü meşakkat ve belki de bazı haksız hücum ve husumetlere maruz kalmayı göze alma pahasına talip olmak elbette kolay değildir. Duamızı, manevi desteğimizi eksik etmeyelim.
Üsküdar’da yaşanan bu nurlu ve aydınlık sabahın, yeni hayırlara kapı açması ve istikbali kirlerden, korkulardan temizlemesi için, hepimizin ayinedarlık vazifemizi hakkıyla yapmamız gerekir. Üstad Said Nursi’nin yüz yıl önce Emeviye Camisinde söylediği şu sözlerin tahakkuk etmesi temennisi ile yazımı noktalamak istiyorum:
‘’İnşaallah, istikbaldeki İslâmiyet’in kuvvetiyle medeniyetin mehasini galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek, sulh-u umumîyi de temin edecek.’’(Hutbe-i Şamiye, sayfa:42) Her halde çabuk başında bir kıyamet kopmazsa, hakaik-i İslâmiye beşeri esfel-i safilîn derece-i sukutundan kurtarmaya ve rû-yi zemini temizlemeye ve sulh-u umumiyi temin etmeye vesile olmasını Rahman-ı Rahîm’in rahmetinden niyaz ediyoruz ve ümit ediyoruz ve bekliyoruz.(age, sayfa:49)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.