Üstad: O, Risale-i Nur'un manevi avukatıdır

Üstad: O, Risale-i Nur'un manevi avukatıdır

Ahmed Feyzi ağabeyimizi rahmet, hasret ve dualarla anıyoruz…

Ömer Özcan’ın haberi:

Ahmed Feyzi Kul, 17 Ekim 1972 tarihinde vefat etmiştir. Kabirleri İzmir-Çamlık’tadır. Ahmed Feyzi ağabeyimizi rahmet, hasret ve dualarla anıyoruz… Üstad Bediüzzaman ona, 'Risale-i Nur'un manevî avukatı' diyor. Nur talebeleri Ahmet Feyzi ağabeyin çok tesirli hitabet kabiliyetini ve ilm-i cifr’e olan vukufuyetini iyi bilirler.

 

 

Afyon Mahkemesinde, bu asırda zuhur eden Risale-i Nur'a ve müellifine işaret eden âyet ve hadislerden istihraç yapan “Mâidetü'l-Kur'an” adlı eserinin çok mevzubahs edildiği ve yine Afyon Mahkemesindeki şaşaalı müdaafası’nın mahkemenin seyrini değiştirdiği Sungur ağabey tarafından anlatıyor. “Maidetü'l-Kur'an” bizzat Bediüzzaman tarafından “Tılsımlar Mecmuası”na zeyl olarak konulmuştur. ide; semadan indirilmiş bol, bereketli,
nimetli sofra demektir.

 

 

 

 

ŞÂŞAALI MÜDAFAA MAHKEME SAFAHATINI BİRDEN DEĞİŞTİRİVERDİ

 

 

 

 

Mustafa Sungur anlatıyor:

 

 

Ahmet Feyzi ağabey biliyorsunuz Denizli ve Afyon hapsine girenlerden... Afyonda, o muhteşem, o şaşaalı müdaafası sebebiyle heyet kararıyla, vesâiyeyi o yerine getirecek endişesi ile 18 ay ağır cezayı ona verdiler.

 

 

Ahmet Feyzi ağabey, mahkemeden sonra üç dört defa daha Üstadın yanına gelmişti. İşte son geldiğinde ben de Üstadımızın yanında idim. Üstadımız “Kardeşim! Ben 30 senedir Ege’ye bakıyordum, bana mukâbil bir ruh görüyordum. O da sensin, hatta ben İzmir’e gidecektim, sen varsın diye gitmedim”  mânasında bâzı şeyler söylemişti.

 

 

 

 

 

Afyon’da ilk mahkeme 17–18 Haziranda oldu. Birinci mahkeme normâl geçti, amma ikinci gün öğleye kadar hâkim  Mâidetü'l-Kur'an” sebebiyle sıkıştırmaya başladı; bastın mı, dağıttın mı diye...Mâidetü'l-Kur'an” malûm; Ahmed Feyzi ağabeyin kendi te’lifi. İşâret-i gaybiye… İhbârat-ı gaybiye... İşte mahkemede çok sıkıntılı bir durum oldu. Hâkim devamlı soruyor, sıkıştırıyor... İşte o esnada Ahmed Feyzi ağabey de revirdeydi. Bunu duyunca işte bu müdaafayı hazırlıyor. Bize “Ben mahkeme dağılmadan gideyim” dedi. Hemen gidip mahkemeye ibraz etmişti müdafayı. Hâkimler bu müdafayı dinledikten sonra, akşamüzeri birden mahkemenin safahatı değişiverdi. Hâkimlerdeki o şiddet, o hiddet birden sönüverdi. (Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor–1)

 

 

 

 

 

BEDİÜZZAMAN’IN İFADELERİYLE AFYON MAHKEMESİNDE "MÂİDET-ÜL KUR'AN" SIKINTISI

 

 

 

 

 

“Sâlisen: Haber aldım ki, çok çalışan fakat ihtiyatsız Ahmed Feyzi'nin "Mâidet-ül Kur'an" başında malûm mektubumu mahkeme heyeti bahane ederek -ki: "Said kendi hakkındaki medihleri vesaireyi tasdik etmiş."—benim mahkûmiyetime bir sebeb gösterilmiş. Ben mükerrer dedim ki, herşeyden evvel Ahmed Feyzi onu beyan edip -ki o mektub, kendi hakkındaki mektubları kabul etmemek ve sair bir kısmını ta'dil etmek lâzımken- lüzumsuz onları hiddete getiren şeyleri yazmış. Ben onun bin kusurunu görsem, ondan gücenmem. Fakat Nurlara zarar gelmemek için cesurane ve ihtiyatsız hareketten bir derece çekinmek lâzımdır.

 

 

 

 

 

Râbian: Feyzilerin bir kahramanı olan Ahmed Feyzi kardeşimiz de, Tahirî'nin koğuşu olan medresesinde aynen Tahirî gibi davranmalı. Ve gidenlerin yerinde, onların şakirdlerini Kur'an ve Nur dersleriyle ve yazılarıyla teşvik etsin. Dün bana gönderdiği yeni talebelerin defterleri benim hazîn halimi sevince tebdil etti. Elhamdülillâh dedim.” (Şualar 536)

 

 

 

 

 

“MÂİDET-ÜL KUR’AN” HZ. BEDİÜZZAMAN TARAFINDANTILSIMLAR MECMASINA ZEYL YAPILMIŞTIR

 

 

 

 

 

Ahmed Feyzi Kul, Mâidet-ül Kur’an adlı eseriyle âyet ve hadîs-i şeriflerden istihraç yapıp âhirzamanda beklenen Zât’ın tesbitini yapmaktadır. Hz. Üstad da o eşsiz tevazuu ve bazı hikmetlere binaen ince te’villerle Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsini nazara vermektedir. Emirdağ Lâhikasında şöyle demektedir Hz. Üstad:

 

 

“Risale-i Nur'un avukatı ve Aydın havalisinin Hasan Feyzi'si ve o civarın bir Hüsrev'i kardeşimiz Ahmed Feyzi, üç seneden beri Sikke-i Tasdik-i Gaybî'nin Risale-i Nur'a verdiği yüzer işaret ile tasdiklerini, tam bir kat'î bürhan olarak hem hadîslerden, hem âyetlerden mana ve cifir muvafakatlarıyla Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsini pek kuvvetli bir surette isbat ediyor. Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsinin bir mümessili olan Nur şakirdlerinin şahs-ı manevîsine bazı işaret-i hadîsiyeyi, Nur'un tercümanına veriyor. Hakikat ise; tercüman, bir derece te'lif itibariyle, o şahs-ı manevînin bir nevi mümessili olmak itibariyledir. Yoksa haddim ve hakkım değildir ki, ben o kudsî işarete medar olayım. Her ne ise, ben daha fazla tedkik edemedim. Onun üç buçuk senede ve onun gibi fevkalâde zeki bir kardeşimizin ince tedkikatını vaktim ve hastalığım müsaade etse, tedkik ve ta'dilden sonra size gönderip, ya Tılsımlar Mecmuası'nın zeyli veya Lem'alar mecmuasına Risale-i Nur'un hakkaniyetine bir hüccet olarak yazarsınız.” (Em. L. 274)

 

 

 

 

 

www.RisaleHaber.com 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.