Üstad 'Risale-i Nur okullarda ders olacak' dedi

Üstad 'Risale-i Nur okullarda ders olacak' dedi

Üstad, Risale-i Nur'un bütün dünya dillerine tercüme edileceğini ve mekteplerde okutulacağını uzun uzun anlattı

Risale Haber-Haber Merkezi

BEDİÜZZAMAN'IN SON 60 GÜNÜ

Hüsmen Hüseyin Duran Bediüzzaman Said Nursi'nin son dersi ile ilgili hatırasını anlatıyor:

"Üstad Ankara'ya geldiğinde biz de ordaydık. Diyarbakırlı bir yüzbaşı karşıladı Üstadı. Üstad da ona müspet hareket etmek, menfi hareket etmemek hakkında ders verdi. Daha sonra Konya'da hapishaneye düştük. Çok zor günler geçirdik. Azılı katillerin, yan kesicilerin, sarhoşların, kumarbazların arasında kaldık. Cenâb-ı Hakkın inayetiyle Konya hapishanesi de Medrese-i Yusufi ye oldu. Risale-i Nurun inkişâfına, çok hizmetlere vesile oldu. O azgın insanlar tevbe edip namaza başladılar, Kur'ân okumayı öğrendiler, günahlarına tevbe ettiler. Dr. Sadullah Nutku Ağabey de hapishanedeydi. Sonra Osman Yüksel Serdengeçti de hapishaneye geldi. Hattâ o zamanlar Türkiye'de huzur yok diyorlardı. Osman Yüksel Serdengeçti de 'Huzur isteyen Konya hapishanesine, Nurcuların yanına gelsin' diyordu.”

HÜRRİYET GAZETESİNİN NURCU HABERİ
 
23 Ocak 1960 Cumartesi günü Hürriyet Gazetesi; “Konya’da dün üç Nurcu daha tevkif edildi.” haberini geçiyordu. Ayrıca; “Ele geçen bir mektupta bunların Miraç gecesi için gizli bir hareket hazırladığı anlaşılıyor.” kehanetinde bulunuyordu.

Haberin devamı şöyle:

“Konya 22 (Hususi) – Said-i Nursi’nin bir mektubunu ve Nurcuların yazılarını teksir edip muhtelif yerlere gönderen üç Nurcu bugün suçüstü yakalanarak tevkif edilmiştir. Hüseyin Hüsmen Turan (imam), Hasan İlkbahar (fırıncı), Said Gecegezer (yağcı), ismindeki bu Nurcular evvelce tevkif edilen altı Nurcunun arkadaşıdır. 

“Mirac gecesi Nurcular “bir harekete” davet edilmektedir.

“Nurcuların Tahhüdü

“Tevkif edilen Nurcuların etrafa gönderdikleri mektuplarda ise; “İnsanların ancak nurla ıslah edilebileceği” belirtilmekte ve sonra şöyle denilmektedir: “Nurlardan aldığımız feyze istinaden Cenab-ı Hakka kasem ederek taahhüd ederiz ki, değil bizi yıldırmak gibi siyasetler, Nurların ve onun kahraman tercümanının yoluna canlarımızı, cesetlerimizi parça parça etseler bizleri Nurlardan ve kutsi Üstadımızdan ayıramayacaklar.”

vatan.jpgVATAN GAZETESİNİN HABERİ

Vatan Gazetesi de “Konya’da 5 Nurcu daha yakalandı.” Haberini “Özel Muhabirimizden” şeklinde veriyordu:

“Konya.22- Şehrimizde bugün üç Nurcu daha yakalandı. Bunlardan Yağcı Said Gecegezer, İmam Hüseyin Hüsmen Turan ve Fırıncı Hasan İlkbahar tevkif edilmiş, Fehmi Yılmaz ile Mehmet Dalyan ise serbest bırakılmışlardır. Böylece son günlerde şehrimizde tevkif edilen Nurcuların sayısı dokuza yükselmiştir.

“Bugün şehrimizde muhtelif kimselere ve bu arada Vali, gazeteciler ve öğretmenlere teksir edilmiş mektuplar gelmiş ve durumdan haberdar edilen Emniyet memurları Postahanelerde gizlice tertibat almışlardır. Bir Nurcu, Konya Merkez Postahanesine seksen kadar mektubu toptan atarken orada gizlenen memurlar tarafından yakalanmış ve mektuplar da müsadere edilmiştir. Bu mektuplardan bazılarının devlet ve hükümet büyüklerine ve milletvekillerine gönderildiği görülmüştür.

“Yakalanan şahsın ifadesi ile suç arkadaşları tesbit edilerek 5 Nurcunun evinde yapılan aramada Said Nursi’ye ait “Asa-yı Musa ve Gençlik Rehberi” Cevat Rıfat Atılgan’a ait “Gizli Düşmanlar ve İğneli Fıçı” adlı eserlerden 500 kadar ele geçirilmiştir.

“Mektuplardan birinde şöyle denilmektedir:
“Nurlardan aldığımız feyze istinaden Cenab-ı Hakka kasem ederek taahhüd ederiz ki, değil bizi yıldırmak ve korkutmak gibi siyasetler, Nurların ve onun kahraman tercümanının yoluna nezr ettiğimiz canlarımızı ve cesetlerimizi parça parça etseler bizleri Nurlardan ve kutsi Üstadımızdan ayıramayacaklardır. Korkutma siyasetlerine rağmen İzmir, Manisa ve civarındaki kardeşlerimiz hummalı bir faaliyet ile Nurların neşrine çalışmaktadırlar.”

tercuman.jpgTERCÜMAN GAZETESİ   

Tercüman Gazetesi ise “Konya’da dün üç Nurcu tevkif edildi.” başlığıyla haberi veriyordu.

“Konya-22 (Hususi) – Şehrimiz Emniyet Teşkilatı mer’î kanunlara karşı koymak isteyen 5 Nurcuyu bugün suçüstü yakalayarak adalete teslim etmiş ve bunlardan üçü derhal tevkif edilmişlerdir.

“Nurculardan burada fırıncılık yapan Hasan İlkbahar, Nur Petrol ticarethanesi sahiplerinden Said Gecegezen, Konya imamlarından Hüseyin Hüsmen Turan, Gömlekçi Fehmi Yılmaz ile Yorgancı Mehmet Parlayan bugün suçüstü yakalanarak Adliyeye teslim edilmişler ve Türk Ceza Kanununun 163. maddesi gereğince haklarında amme davası açılan sanıklardan üçü öğleden sonra Birinci Sulh Ceza Mahkemesinde kısa süren duruşmaları sonucunda tevkif edilmişlerdir. Tevkif edilenler Said Gecegezen, Hüseyin Hüsmen Turan ve Hasan İlkbahar’dır.”

BEDİÜZZAMAN: BEN DE KONYA HAPSİNE GELİRDİM      

Hürriyeti, Vatan ve Tercüman gazetelerinin haber konusu yaptığı bu olayı Mustafa Kırıkçı şöyle anlatıyor:

"Bizlerin birkaç gün önce hapsedilen Hasan Nevruz da 9. koğuşta idi. İki hafta sonra, üç arkadaşımızı daha, Said Gecegezen, Hasan İlkbahar ve Hüsmen Duran'ı evlerinden toplayarak yanımıza getirdiler. Böylece, hapishanede dokuz kişilik bir ekip teşekkül etmiş oldu. Orada neşemiz ve moralimiz çok yüksekti, koğuşlardaki hapis arkadaşlarımızla iyi anlaşıp, kaynaşabiliyorduk. Onları her bakımdan teselli ediyor, beraberce her gün risaleleri okuyor, namazlarımızı cemaatle kılıyorduk. Yaşlı, genç birçok kişi namaza başladı ve Nur Talebesi oldu. Koca Konya Hapishanesi, adetâ büyük bir Nur dershanesi haline dönüşmüştü. İçimizde, düştüğünden müteessir hiç kimse yoktu; hepimiz iman hizmetinin bu defa hapishanede olduğu kanaatini taşıyorduk. Bir gün, Ereğlili Ali Tayyar, Üstadı ziyaret için Emirdağ'a giderken yanımıza uğradı. Bizler de, o arkadaşımıza, 'Üstadın bizim için üzülecek bir şey olmadığından bahisle, selâmlarımızı götürmesini ve dua buyurmasını' tembihlemiştik. Ali, ziyaretten dönüşte tekrar yanımıza geldi. Üstadın hepimize, ayrı ayrı selâm ettiğini, kimlerin ve kaç kişinin hapiste olduğunu sorup öğrenmesi üzerine de, 'Çok olmuş, bir kişi olsa kâfi idi, haydi sıkılmasın diye yanına bir daha olsun...' dediğini ifade ile, 'Benim sıhhatim müsait olsa idi, şimdi, Konya Hapishanesinde bir sene kalmaya razı olurdum.' diye ilâvede bulunduğunu bizlere nakletti. Artık, sevincimize payan yoktu, bu haber üzerin şevkten dolup taşıyorduk. Hapis müddetinin bir sene olacağı yorumu ile, fakat, bu bir senelik zaman iki kişi üzerinde kalacağı düşüncesiyle, her birimiz o bir senelik hapse can-ı gönülden sahip çıkıyor ve hattâ yarış ediyorduk.”

RİSALE-İ NUR'UN MEKTEPLERDE OKUTULACAĞINI UZUN UZUN ANLATTI
 
Bu olayı Ali Tayyar'dan dinleyelim:

"O günlerde dokuz kardeşimiz tutuklanarak Konya Cezaevine götürüldü. Konya'nın eski garaj civarında bir dershane açmıştık. Yeni açılan dershanenin anahtarı Üstada takdim edilecekti. Anahtarı benimle, Üstada gönderdiler. Üstadımı, Isparta'da aynı evde ziyaret edip elini öptüm. Her defasında olduğu gibi, alnımdan öperek başımı sıvazladı.

kare-kare-bediuzzaman-foto_56398_17.jpg"Üstad, Risale-i Nur'la meşgul olmanın ehemmiyetinden bahsetti. Nur'ların mutlak surette küfre karşı galip geleceğini, bütün dünya dillerine tercüme edileceğini, radyo ağzıyla ders verileceğini ve mekteplerde okutulacağını uzun uzun anlattı. Bir ara bana, 'Kaç tane kardeşimiz tevkif edildi?' diye sordu. 'Dokuz kişi Üstadım' dedim. Karyolasında yastığına dayanmış vaziyette oturan Üstad, birden doğrulup gürlercesine,

"Ne lüzum var dokuz kişiye? Bir kişi kalsın yeter!' dedikten sonra, 'Bir kişi sıkılır, iki kişi kalsın, diğerleri çıksın' dedi. Çok hiddetliydi. Hiçbir şey anlamamıştım. Üstad beni dövecek diye korktum.

"Biraz sonra sâkinleşti. Konya'da bulunan Said Gecegezen Ağabeye benimle bir emanet gönderdi. Anahtarı da dua ederek bana verdi. Tahirî, Zübeyir, Sungur ve Hüsnü Ağabeyler de Üstadın yanındaydılar. Ellerini öpüp, Konya'ya müteveccihen yola çıkarken,

"Kardeşlere selâm söyle. İkisi kalsın, yedisi çıksın.' diye tenbih etti.

"Hazret-i Üstad hayatta iken, her yeni açılan dershanenin anahtarı kendisine götürüldü. Üstad da dua ederek geri gönderir ve dershane açılırdı.
 
"Konya'da mahpus kardeşlerle görüşme gününü bekledim. Üstadın selâmını tebliğ etmek için cezaevine gittim. Gardiyanlar ziyaretçilerin kimler olduğunu kaydediyorlardı. Nur talebelerini ziyaret edeceğimi söyledim. Diğer mahpusları ziyaret edenlere siyah mürekkeple işaretlenirken, Nur talebelerinin ziyaretçisi kırmızı mürekkeple işaretleniyordu. Adresimi ve ismimi kaydettiler.

"İçeri girdim. Üstadın selâmını ağabeylere söyledim. Ve Üstadın 'Dokuz kişi çoktur. Bir kişi kalsın yeter. Bir kişi sıkılır, iki kişi kalsın, diğerleri çıksın.' sözünü onlara nakledince, Dr. Sadullah Nutku Ağabey, 'Kardeşlerim, ilk mahkemede yedimiz tahliye olup ikimiz kalacağız.' dedi. İşte ben, o anda Üstadın bu sözlerle neyi kasdettiğini anlamış oldum. Bir hafta sonra kardeşler mahkemeye çıkarıldı. Yedisi tahliye oldu. Sadullah Ağabeyle ismini hatırlayamadığım bir kardeş kaldı. Böylece ben, Üstadımın mânevî makamının derecesini bir kat daha anlamış oldum.”

Allah’ın karşısındaki acziyet ve fakrının kuvvetiyle ve teslimiyetin doruğundaki sarsılmaz imanla hükmediyor. O manevi âlemin sultanı olduğu gibi, maddi âlemin de sultanı olduğunu tasarrufu ile gösteriyor.
 
Kaynaklar:
1-Son Şahitler 4.Cild s. 294
2-Son Şahitler 4.Cild s. 202
3-Son Şahitler 3.Cild s. 281