Uyuşturucuda korkunç Türkiye gerçeği
Yapılan araştırmalar, Türkiye'de uyuşturucu kullanımının ilköğretim okullarına kadar indiğini gösteriyor.
Gençlerin korunması için ailelere, "Nolur çocuklarınıza sahip çıkın" diye seslenen Prof. Dr. Özcan Köknel, uyuşturucu ile mücadelede en büyük sorumluluğun anne ve babalarda olduğuna dikkat çekti.
Yapılan araştırmalar, Türkiye'de uyuşturucu kullanımının ilköğretim okullarına kadar indiğini gösteriyor. 11–12 yaşındaki çocukların uyuşturucu bağımlısı hale gelmesi dikkat çekici.
Madde bağımlılığı konusunda 40 yıldan bu yana önemli çalışmalar yürüten Prof. Dr. Özcan Köknel, gençleri uyuşturucuya meyletmek için kitaplar ve broşürler basıldığını, bazı müzik topluluklarının uyuşturucuyu teşvik ettiğini dile getirdi. Köknel, "Benim elimde, turistlere yönelik bazı kitapçıklar var. 'Türkiye'ye geldiğiniz zaman uyuşturucuyu nerelerden alabilirsiniz, ne kadar ücret ödersiniz, bu madde ile yakalanırsanız ne kadar ceza alırsınız?' gibi bilgilendirici yeraltı yayınları var" dedi.
Gençlerin korunması için ailelere, "Nolur çocuklarınıza sahip çıkın" diye seslenen Özcan Köknel, uyuşturucu ile mücadelede en büyük sorumluluğun anne ve babalarda olduğuna dikkat çekti. Yapılan araştırmalar, Türkiye'de uyuşturucu kullanımının ilköğretim okullarına kadar indiğini gösteriyor. 11-12 yaşındaki çocukların uyuşturucu bağımlısı hale gelmesi dikkat çekici. Öğrenciler arasında esrar, extacy hatta eroin kullananlar bile var. Konuyla ilgili 1970'li yıllardan bu yana araştırmalar yapan ve madde bağımlılığı konusunda uzman isimlerden Prof. Dr. Özcan Köknel, çarpıcı tespitlerde bulunuyor. Uyuşturucu ve alkolü gençlik çağı sorunu olduğuna dikkat çeken Köknel, "12-24 yaş arasındaki gençler alkol ve uyuşturucudan ne kadar uzak tutabilirsek o kadar iyi olur." dedi. Bir gencin alkol ve madde kullanmaya başlayış nedeninin çok defa aile içerisindeki çatışmalardan, sürtüşmelerden kaynaklandığı tespitini yapan Köknel, anne ve babalara önemli uyarılarda bulundu.
"N'olur çocuğunuzla ilgilenin"
Çocukların alkol ve uyuşturucu madde bağımlısı haline gelmesini önlemek için ne yapılabileceği konusunda tavsiyelerde bulunan Özcan Köknel, "Ben öyle aileler gördüm ki çocuklarının ne yaptığı, kimlerle ilişki içinde olduğu, arkadaşlarının kimler olduğundan haberi yok. Ailesinden ilgi, anlayış, sevgi görmeyen çocuk farklı şeylere yöneliyor. Ailelere, 'Nolur çocuğunuzla ilgilenin' diyorum. Gençlerin en çok şikâyet ettikleri sorun: 'Annem babam beni dinlemiyor' Genç bunu algılıyor, dinler gözüküp dinlenmediğini bile anlıyor. Kendisine değer verilmesini istiyor.
Eğer baba çocuğu ile konuşmuyorsa, onu sürekli kınıyorsa, eleştiriyorsa, anne çocuğu dinlemiyor dertlerine ortak olmuyorsa büyük sıkıntı doğar. Çocuğun gelişmesi için mutlak ve mutlak ilgiye, sevgiye ihtiyacı var. Bunlar insanın gelişmesi için mutlaka doyurulması gerekir. Aileler genci yedirip, içirip, koruduktan sonra eğer davranışlarıyla ilgi ve sevgilerini göstermiyorlarsa, gençte güven duygusu oluşturmuyorlarsa, özgür ve özerk davranmada kendi sınırlarını saptayabilmesi çok güç olur. Aksi takdirde en ufacık başka bir ilgiye, ona destek olan anlayışa meyledebiliyor. Genç içinde bulunduğu çevreden başka çevrelere kayabiliyor. Gençlik çağ zaten buna müsait. Gençlik çağı arayış çağıdır. Neyi arıyor? Kimliğini ve kişiliğini. Aradığı kimlik ve kişiliğini ailede bulamazsa başka bir çevrede arayacaktır. Böylesi arayışlar esnasında bazen merakıyla bazen arkadaşlarının yönlendirmesiyle sigaraya, alkole veya uyuşturucuya yönelebilir. O maddenin bağımlısı olabiliyor." şeklinde konuştu.
Kamu görevlileri de işin içinde uyuşturucu kullanımının hızla arttığına, bunun çok büyük bir ekonomi haline geldiğine işaret eden Özcan Köknel, "Eğer bir ülkede uyuşturucu trafiği varsa, uyuşturucu kullananların sayası artıyorsa, o maddeleri üreten yerler varsa, o ülkede mutlaka emniyet mensupları, politikacılar, kamu görevlileri, deniz ticareti yapan armatörler de bu işin içinde olabilir. Türkiye'de yakın geçmişimizde bunun birçok örnekleri var. Uyuşturucu ticareti yaptığı tespit edilen milletvekilleri var. Çünkü bunun arkasında çok büyük bir ekonomik güç var." ifadelerini kullandı.
Annenin sabrı Bekir'i kurtardı
Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde gerçekleştirilen operasyonla, babaannesinin böbreği nakledilen ve Türkiye'nin böbrek nakli olan kilosu en düşük hastası olarak literatüre geçen 21 aylık Bekir Özbay, taburcu olacağı günü bekliyor. Doktorların, yaşaması konusunda çok az ihtimal verdiği küçük Bekir'in annesi Emine Özbay ise, kendisiyle aynı kaderi paylaşan anne ve babalara, ''Doktorlar 'Çocuğunuz ölecek' dese bile sakın peşini bırakmayın'' tavsiyesinde bulunuyor.
Denizli'de yaşayan Emine ve Mustafa Özbay çiftinin ilk ve tek çocukları olan 21 aylık Bekir, küçük yaşında adını tıp literatürüne yazdırdı. Henüz 1,5 aylıkken bir çeşit böbrek yetmezliği rahatsızlığı olan konjenital nefrotik sendrom teşhisi konulan ve doktorların yaşaması için çok az ümit verdiği Bekir, Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde gerçekleştirilen operasyonla hayata dönerken, aynı zamanda Türkiye'nin böbrek nakli olan kilosu en düşük hastası oldu.
Genç annenin mücadelesi
21 yaşındaki anne Emine Özbay, her geçen gün durumu iyiye giden çocuğunun başından bir an olsun ayrılmıyor. Henüz 1,5 aylıkken sağlık sorunları baş gösteren ve doktorların yaşaması için çok az ümit verdiği oğlunu hayata tutunmasını temin edebilmek için mücadele veren anne, büyük üzüntüler yaşadığını, böbrek naklinin ardından oğlunun durumunun iyiye gittiğini gördükçe de mutlu olduğunu dile getirdi.
Özbay, ''Bütün anne babalara sesleniyorum:
Doktorlar 'Çocuğunuz ölecek' dese bile sakın peşini bırakmayın, evladınız için her şeyi yapın'' diye konuştu. Çocuğunun büyüyüp oyunlar oynamaya başlayacağı günleri beklediğini vurgulayan Emine Özbay, oğlunun gelecekte doktor olmasını ve kendisi gibi ölümcül hastalıkları olan çocuk ve yetişkinlerin hayatlarını kurtarmasını istediğini anlattı. Torununa böbreğini veren ve hayata dönmesini sağlayan babaanne Dudu Özbay da, Bekir'in tek erkek torunu olduğunu, torununa böbreğini ''seve seve verdiğini'' ifade etti. Dudu Özbay, ''Böbreğimi vermem için hiç kimse zorlamadı. Yeter ki torunum sağlığına kavuşsun diye düşündüm'' dedi.
Milligazete