Yalan yeminleriyle kendilerini helâk ediyorlar
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Tevbe Suresi 41-42. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
41 . (Ey mü’minler!) Gerek hafif, gerek ağırlıklı olarak (savaş için) seferber olun (1) ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihâd edin! (2) Eğer bilirseniz, bu sizin için hayırlıdır.
42 . Eğer yakın bir (dünya) menfaat(i) ve orta (mesâfede) bir yolculuk olsaydı (o geride kalan münâfıklar) elbette sana tâbi‘ olurlardı; fakat meşakkatli mesâfe(deki Tebük Seferi) onlara uzak geldi. Bununla berâber: “Eğer gücümüz yetseydi, elbette sizinle berâber çıkardık!” diye Allah’a yemîn edeceklerdir. (Bu yalan yeminleriyle) kendilerini helâk ediyorlar. Allah ise, hiç şübhesiz onların yalancı kimseler olduklarını biliyor.
1- Bir rivâyette, Ebû Talha (ra) Tevbe Sûresini okumuş ve “(Ey mü’minler!) Gerek hafif, gerek ağırlıklı olarak (savaş için) seferber olun” meâlindeki âyete geldiğinde: “Görüyorum ki Rabbimiz, genç ihtiyar demeden umûmen seferber olmamızı emrediyor. Ey oğullarım, beni techîz edip hazırlayın!” demişti. Oğulları: “Allah sana merhamet etsin. Sen ölünceye kadar Resûl-i Ekrem (ASM) ile berâber muhârebelerde bulundun. Ölünceye kadar hem Ebû Bekir (ra) hem de Ömer (ra) ile birlikte de harb ettin. Şimdi senin yerine harbe artık biz gideceğiz” dediler ise de kabûl etmedi. Deniz seferine çıktı ve şehîdlik mertebesini kazandı. Ancak dokuz gün sonra mübârek cesedini defnedebilecekleri bir ada bulabildiler. Cesedi hiç değişmemişti. Onu, bu uğradıkları adaya defnettiler. (İbn-i Kesîr, c. 2, 144)
2- “Ey insanlar! Fânî (geçici), kısa, fâidesiz ömrünüzü bâkî (ebedî), uzun, fâideli, meyvedar yapmak ister misiniz? Mâdem istemek insâniyetin iktizâsıdır (gereğidir), Bâkî-i Hakîkî’nin yoluna sarf ediniz! Çünki Bâkî’ye müteveccih (yönelik) olan şey, bekānın (ebediyetin) cilvesine (bir parıltısına) mazhar olur. Mâdem her insan gāyet şiddetli bir sûrette uzun bir ömür ister, bekāya âşıktır ve mâdem bu fânî ömrü, bâkî ömre tebdîl eden (çeviren) bir çâre var ve ma‘nen çok uzun bir ömür hükmüne geçirmek mümkündür. Elbette insâniyeti sukūt etmemiş (düşmemiş) bir insan, o çâreyi arayacak ve o imkânı bilfiile çevirmeye (uygulamaya) çalışacak ve tevfîk-ı hareket edecek (uygun davranacak). İşte o çâre budur: ‘Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz, Allah için çalışınız.’ لِلّٰهِ [Allah için], لِوَجْهِ اللّٰهِ [Allah’ınrızası için], لِأَجْلِ اللّٰهِ [Allah’(ın emrin)den dolayı] rızâsı dâiresinde hareket ediniz. O vakit sizin ömrünüzün dakîkaları seneler hükmüne geçer.” (Lem‘alar, 3. Lem‘a, 13-14)