Yalçın Bayer Bediüzzaman'ı hiç mi okumadı?
Prof. Dr. Himmet Uç, son dönemde Bediüzzaman'la ilgili yazılar kaleme alan Hürriyet yazarı Yalçın Bayer'e cevap verdi. Uç, Bayer'e özetle "Bediüzzaman'ı oku, tanı öyle konuşalım" dedi.
RisaleHaber-Haber Merkezi
Prof. Dr. Himmet Uç, son dönemde Bediüzzaman'la ilgili yazılar kaleme alan Hürriyet yazarı Yalçın Bayer'e cevap verdi. Uç, Bayer'e özetle "Bediüzzaman'ı oku, tanı öyle konuşalım" dedi.
İşte Prof. Dr. Himmet Uç'un Yalçın Bayer'e hitaben yazısı:
Sayın Yalçın Bayer’le bir dostane sohbet
Sayın Yazar’ın kafasındaki Bediüzzaman ile onu seven, eserlerini okuyan, onunla kainata ve olaylara, Allah’a bakış açılarını değiştiren insanların kafasındaki Bediüzzaman farklı. Muhterem yazar, yazar demek okuyan demektir, siz hiç mi Bediüzzaman’ı okumadınız? Dostoyevki’nin Suç ve Ceza’sını okumuşsunuzdur, bir de Bediüzzaman’ın Ayet ül Kübra’sını okuyun, kıyaslayın, yanlış bilgi üzerine bir hayat geçirip gideceksiniz, ahirette anlayınca iş işten geçmiş olacak. Bence Suç ve Çeza ile Haşir Risalesi birlikte okunmalıdır, eğer roman kahramanı tefeci kadını öldürmeden önce insanın ahiret inancının olması gerektiğini bilseydi onu öldürmezdi, romancı olay olduktan sonra konuşu işler Bediüzzaman ise olmadan önce. Bediüzzaman dünya ve Türk edebiyatının alternatif ismidir.
Zola’nın Retez Raken diye bir romanı var. Flörtü yüzünden kocasını öldüren aşıkları anlatır, aşıklar günahlarının baskısından kurtulamaz ve intihar ederler. Haşir Risalesi bunun da alternatifidir, eğer onlar ahiret inancını gerçek kazansalardı bunu yapmazlardı. Marksist estetikçi Lukas, “Roman günah fikrinden doğmuş” der. Günah işlemeyi asgariye indiren Bediüzzaman’ın eserleridir, dünya edebiyatını aynı konuların etrafında “bizim oğlan bina okur döner döner yine okur” tarzı tekrarlardan kurtaracak olan Bediüzzaman’ın eserleridir.
Dorion Gray’ın Portresi isimli meşhur bir roman vardır, saygıdeğer yazarı, günah fikrinin nasıl masum bir genci canavarlaştırıp kendini öldürmeye kadar götürdüğünü anlatır. Bediüzzaman, Allah’ın haşmet ve azameti duyarak hissederek yaşamayı örgütler, o da “günah kalbe işleyip siyahlandıra siyahlandıra nuru imanı çıkarıncaya kadar götürür” der. İki yazar aynı şeyi biri görsel biri teorik olarak anlatır.
Tolstoy’un İvan İlyiç’in ölümü isimli romanı var, bu romanda saygıdeğer yazar ölümü anlatır, görsel ve düşünsel olarak. Şimdi Bediüzzaman’ın ölümü anlattığı birçok bahsi var, bir kıyaslayın bakın kim farklı düşünüyor, farkı da bırak birbirini tamamlıyorlar. Resulullah kendini taşlayan Taif’lilere “Eğer bilselerdi yapmazlardı” der. Ben de size “okusanız böyle düşünmezsiniz” Bediüzzaman’ın mezbele bir dereye atmışsınız, bilmeden. Cemil Meriç onu okurken hop oturup hop kalkardı, nedenini sordular” her sözü bir batılı feylesofun fikrini çürütüyor, hayret etmemek elde değil” diyor. Ben şu anda Marks ile onu karşılaştırıyorum, sanki birbirlerinin simetrisi, bu kadar mı biri yapmak diğeri yıkmak için gelmiş olabilir?
Marks gerçekten metafizik konularını düşünmekten kaçan bir adam, Allah’ım büyük telakki edilen bu filozofun, tam da filozof demiyorlar ya, çünkü fikirleri başkalarını ters yüz etmeye dayanıyor, aslında bir şarlatan. Eleştirmenler böyle diyor, ama kırıp döken her zaman daha itibarlıdır, tarihte de böyle. Attila ve Cengiz’in, Musolinni’nin adı şarlatan şöhretidir. Ama Fatih’in, Selahattini Eyyübi’nin öyle mi?
Madam Bovary’i eşini lüks ve tantanalı yaşamanın zorunluluğu olarak görür, ama bozulmuş ruhsal yapısı onu intihara sürükler. İntiharında yaşlı dindar Hıristiyan kadınlar konuşurlar bahçede “bu kızın itikadı da yoktu, zayfıtı” der, asıl kaynağı gösterirler. Emma’yı okuyan, Haşir Risalesini okumalı, yoksa aynı yol üstünde git gel.
Hugo ideal bir din modeli çizmek , ideal bir klise modeli çizmek için Sefiller’i yazdı. Demek istedi ki toplumda hiç tutunamayan insanı bile Kilise bağrına basmalı. Bediüzzaman nice çöplüklerde marifet arayan garibanları mükemmel insanlara çevirdi, onu okuyup da insanlığından utanıp gerçek insanlığa sığınmayan var mı, insafa gelin Bediüzzaman’ı tanımıyorsunuz, okuyun, görün o zaman konuşalım.
Hem mezar ziyareti neden ayıp olsun, kölelerinizin bile kabrine gidin diyen Peygamberimiz. Japonlar Joyce’in mezarını ziyaret için Japonya’dan gelip ziyaret ediyorlar. Hugo’un evi mezarı her gün ziyaret ediliyor. Marks’ın mezarı ziyaret gibi. İnsanlar büyük adamların mezarı da olsa onlara saygı duyuyor. Ali İhsan Tola insanlara faydadan başka zararı olmamış bir büyük adam, büyük bir adamın peki, bunda ne var sayın yazar? Dickens’i görmek için yüz yıl önce insanlar Amerika’da bin kilometre yol katetmiş. Bediüzzaman ve Tola gibi adamların kabrini ziyaret, insanı onların dünyasına çağırır, temizler yıkar. Bu kadar büyük bir adama, Said Nursi’ye ne kadar aşağıdan bakıyorsunuz, benim huzursuz olduğum nokta bu. O büyük adam sizin kafanızda ne kadar küçük bir yer işgal etmiş. Ama gerçekten yanlış, biz başka yere gidemeyiz, siz de biz de bu evin sahibiyiz. Birbirimizi anlayayım, bak imparatorlukları yıktık yanlış bilgiden, elimizde güzelim Türkiye var, o da mı gitsin? Milletlerin ufukları küçüldükçe vatanları da küçülür diyor İbn-i Haldun Üstad. Selamlar saygılar sayın yazar.