Eyüp OTMAN
Yanıyor Halep
Bakın, yanıyor Halep, ölüyor Müslümanlar,
Niye bî-gâne, buna dünyadaki insanlar.
En değerli bir varlık, dünyada yaradılan,
Yaradılan başına, bir Halife kılınan.
Bir Eşref-i Mahlûkat, seçkin, seçilmiş kişi,
İnsan kardeşlerine, nasıl yapar bu işi.
Hayvan yapmaz hayvana, böyle âdî bir zulüm,
Paylaşılmayan ne? Söylesene a gülüm.
Hayvanı incitmekten, men ederken tüm dinler,
Niye burda yavrucak, inim-inim iniler.
Yiyecek yok, içecek yok, yok barınma, çâresiz,
Ağlatan bu duruma, niye tüm dünya sessiz.
Sahipsiz mi insanlık, herkes ölüp gitmiş mi?
Söyleyin a dostlar; vicdan, merhamet, bitmiş mi.
El, kol bağlı durursak, bizler bir şey yapmadan,
İner belâ başımıza; kıyametler kopmadan.
Kıyamet erken gelir, bu zulme dayanılmaz,
Maddî kazançlar için; bu dünyaya kıyılmaz.
Gayr-ı müslim olana, yapılsaydı bu zulüm,
Dünya ayaklanırdı, böyle biline gülüm.
Bizde yok kamuoyu, birleşip yürümeler,
Tüm dünya çapında, yapılacak tel’înler.
Herkes refah içinde, herkesin keyfi gıcır,
Görürse haberlerde; ah-vah eder ve acır.
Amma acıtmaz onu, kanamaz hiçbir yeri,
Başa gelmeden bir şey, bilinmezmiş değeri.
Bir gün uyanacağız, amma; çok geç olacak,
Bir belâ, bir musibet, gelip bizi bulacak.
Müslümanlar hep sus-pus, çünkü fail kendisi,
Öyle tokat yedik ki; geldi Fizan’dan sesi.
Başlarında diktatör, menfaatle yoğrulmuş,
Bu plan şimdi değil, yüz yıl önce kurulmuş.
Hepsi de birer kukla, hep ipleri dışarda,
Zaten ma’kes bulmadı, iktidarı halklarda.
Hep anarşi ve terör, Müslüman bölgesinde,
Huzur, sükûn istemezler, Müslüman ülkemizde.
Evet, yardım yapalım, şimdi aç ve sefiller,
Bu duruma düşmeden, çalışmaz komiteler.
Birlikler, kuruluşlar, toplantılar yapsalar,
Bu yapılan zulümü, dünyaya anlatsalar.
İşin aslını bilse, dünyanın insanları,
Belki de; daha akmaz, mazlumların kanları.
Haydi, şimdi önce Halep, sonra da tüm Suriye,
Kalanlar sağlam kalsın, bu savaştan geriye…
...
ZALİM:
Bir kimsenin hakkını zorla elinden alan, haksızlık yapan, merhametsiz ve gaddar kimse. Arapça bir kelime olup Arap dilinde mastarı: "Bir şeyi ait olduğu yerin dışında bir yere koymak" anlamındadır. Bir şeyi eksik ya da fazla yapmak yahut zamanının veya mekânının dışında yapmak da zulüm olarak ifade edilmektedir.
Kur'ân-ı Kerîm'de cehalet, şirk, fısk anlamında "nûr"un zıddı olarak kullanılır. Bu anlamlarıyla Kur'ân'ın temel kavramlarından biridir.
Peygamberler, insanları zulümattan nûra kavuşturmak için gönderilmişlerdir. Mesajları aydınlıktır; karışık yollar ise zulümattır, karanlıktır: Âllah mü'minlerin velisidir, onları zulümattan nûra çıkarır, kâfirlerin velileri ise Tağuttur, onları nurdan zulümata çıkarır" (Bakara, 2/257). O halde gerek fert gerekse toplum bazında Allah'ın emir ve yasaklarının ortaya çıkardığı sonuç nûrdur, aydınlıktır. Karşıtı emir ve yasaklar ise, zulümattır, karanlıktır; işleri yerli yerinde yapmamaktır.
Kur'ân'da zulüm çeşitlerinin en büyükleri olarak şunlar sıralanmaktadır:
Şirk (Lukman, 31/13); Allah'ın mescidlerinde O'nun adının (dolayısıyla emir ve yasaklarının) anılmasına engel olmak (Bakara, 2/114); Allah'ın bildirdiklerini gizlemek ve O'nun adına yalan söylemek (el-Bakara, 2/144; el-A'raf, 7/38; Yunus,10/17; Hud, 11/18...); Allah'ın âyetlerini yalanlamak ve âyetlerinin başkalarına ulaşmasına engel olmak (el-En'am, 6/157; Yunus, 10/17; Kehf, 18/57); Allah'ın âyetlerinden yüz çevirmek (Secde, 32/22); Müslüman olduğunu iddia etmekle birlikte Allah adına yalan söylemek (es-Saff, 61/7).
İnsan, bütün bu zulümleri işlemeye müsait bir varlıktır. Bu nedenledir ki Kur'ân-ı Kerim'de "çok zulmeden" anlamına gelen "zelûm" olmakla nitelenmiştir (İbrahim, 14/34).
Yüce Allah;âhirette insanları cezalandırırken zalim olmadığını, bu cezaları kendilerinin hakkettiğini sık sık vurgulamaktadır (bk. Âlu İmran, 3/182; el-Enfal, 8/51; Hacc, 28/10; Fussilet, 41/46; Kaf, 50/29).
Zalimler âhirette cezayı hakkettikleri gibi bu dünyada da cezalandırılırlar. İnsanların başlarına gelen toplu felaketler, zulümleri sebebiyledir. "De ki: Allah'ın azabı size ansızın veya açıkça gelirse zalimlerden başkası mı yok olur" (el-En'am, 6/47).
Yüce Allah, zalimleri dost edinmeyi de zalimlik olarak nitelemektedir. Hatta zulmeden, kişinin babası veya kardeşleri bile olsa onlara dost olmak, zalimliktir (bk. et-Tevbe, 9/23). Böylece dostluğun akrabalık bağlarına göre değil, adalet ve inanç esaslarına göre olması gerektiği anlatılmaktadır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.