Ali HAKKOYMAZ
Yaşamak diye bir şey... var!
Yaşamak diye bir şey... var!
Alnımıza değen rüzgârda...
Uçuşunda kuşların bir telâşe...
Çocuk ağıtlarında hattâ...
Yaşamak... boylu boyunca...
***
Açmış bir günebakan çiçeğinde...
Sevincinde papatyaların...
Aynalara her koşuşunda...
Hayat koşusunda... nefes nefese...
Emellerinin her seslenişinde...
Ölümün göz kırpışında bile...
***
Duymaların... duyuyorsa eğer...
Görmelerin... yerindeyse...
Bilmelerin... bir damlayı çözemediğinde...
Yollar... vuslatı müjdelediğinde...
Yollar... firak olduğunda...
Gülüşlerinde, gözyaşlarında...
Yaşamak diye bir şey... var!
***
Meydanlarda kaybolduğunda...
Tenhalığında hüznün...
Yüzün baharken aynalarda...
Aynalara yorgunluğun düştüğünde...
***
Barışmalar bir güvercin hafifliğinde...
Savaşların orta yerinde,
Bir papatyayla konuşurken;
Yaşamak... diye... bir... şey... var!
***
Bir elim ümit benim;
Bir elim korku taşır.
Bir gözüm dünya benim;
Bir gözüm ahirete ulaşır.
Bir kulağımda dünya gürültüleri;
Ötekinde uhrevî sesler...
***
Acılar, sancılar, susuşlar, seslenişler...
Bir uçurtma çığlığı sanki çocuklar!
***
Unutup gitmiştim gökyüzünü!
Meyvelere gülmeyi...
Hattâ unutmuşken ağlamayı...
Bir yağmur yağar... sormayın!
Sırılsıklam ıslanırım!
Var; o kadar var ki...
Yaşamak diye bir şey... var!
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.