Nevin ALAN
Yaşasınnnn cennetimize gidiyoruzzzzz!!!
Ebru ve Ebrar’ın mı kimin olduğunu söylüyorsunuz? Bunlar Şanlıurfa’da yaşayan çok tatlı mı tatlı, akıllı mı akıllı iki kardeşmiş. Çok heyecanlıymışlar. Neden mi? Çünkü en büyük bayramlardan olan Kurban Bayramı gelmiş. Ebru ve Ebrar kandil günlerini de, Ramazan bayramını da kutlamışlar. Tattıkları huzur ve mutluluğu hiç unutmamışlar.
Şimdi de kurban bayramının sevinciyle yürekleri kıpır kıpırmış. Anne ve babaları biri bir koltukta ve diğeri başka bir koltukta oturmuşlar. Eski bayramlardan söz ediyorlarmış.
Ebru ve Ebrar da babacıklarının kucağına oturmuşlar. Gözlerini dört açarak dinlemeye koyulmuşlar. Babaları “Yavrularım!” demiş ve gelecek bayramla ilgili bilgi vermeye başlamış: “Kurban, zenginlerin Allah’a şükür için kesmeleri gereken dini bir görev. Kesilen kurbanın eti daha çok fakirlere dağıtılır. Yıl boyunca hiç et yememiş yoksullar, kimsesizler, annesi-babası olmayan çocuklar var çevremizde. Değil mi çocuklar? Kestiğimiz kurbanın etinin bir bölümünü onlara dağıtmak istemez misiniz?”
Ebru ve Ebrar babalarının bu teklifine çok sevinmişler. Hemen et götüreceklerinin listesini hazırlamışlar. Fakir çocuklar lafını duymuşlar ya. Bu bayramda yeni elbise almamaya karar vermişler. Harcayacakları paranın tamamını annelerinin fakirlere dağıtmasını istemişler
Nerden duymuşlarsa bir gün hep birlikte hacca gitmeyi çok istemişler. Meğer rüyalarına da girmiş.
Kurban alma zamanı gelince, Ebru ve Ebrar babacıklarına rica etmişler. “ Bizi de kurbanlıkların yanına götür! Onları yakından görmek ve sevmek istiyoruz” diye.
Hayvanların bulunduğu çiftlik yemyeşil kocaman bir alanmış. Ağaçların dalları rüzgârın etkisiyle oynuyor ve birbirine sarılarak şarkı söylüyorlarmış. Her yer mis gibi kokan çiçeklerle kaplıymış. Ebru ve Ebrar daha çok kurbanlıklarla ilgilenmişler. Onların burunlarını, yanaklarını sevmeye başlamışlar. Hayvanlar da onlardan çok hoşlanmışlar. Zaten hayvanlar da kendi aralarında konuşuyorlarmış.
Deve: “ Arkadaşlar çok heyecanlıyım. Şunun şurasında cennetimize kavuşmamıza az kaldı.”
Öküz: “Evet deve kardeş! Düşüncelerine katılıyorum. Kim bilir orada ne kadar güzel otlar bizleri bekliyor.”
Koyun: “Şimdiye kadar yünümüzle, sütümüzle, etimizle, bebeklerin, çocukların büyümesine, yaşlıların beslenmesine sebep olduk. Şimdi de bizler için çok kıymetli olan bir vazifeyi yerine getireceğiz. Biz gidiyoruz ama daha uzun yaşayacağız. İnsanların vücutlarında yeniden hayat bulacağız. Yani insan olacağız.”
İnek: “ Şimdiye kadar çok yoruldum. Artık sütüm de azaldı. Dinlenmek istiyorum. Şimdiden mutlu olacağım cennetin kokusunu alıyorum.”
Ve diğer hayvanlar, manda, keçi, koç, dana da bu sözlere benzer şeyler konuşmuşlar. Ebru ile Ebrar bu konuşmaları hayret içinde dinlemişler. Meğer hayvanlar da Cenneti biliyorlarmış!
Ebru ve Ebrar da aldıkları koçla evlerine varmışlar. Yürekleri pıt pıt atıyormuş. Gece geç saatlere kadar koçun yanından ayrılmamışlar. En güzel otları önüne koymuşlar. Ona ne masallar anlatmışlar. Suyunu da yanından hiç eksik etmemişler. Koç da onları çok sevmiş. Yanından uzaklaşa dursunlar, “meee” diye arkalarından bağırırmış. Vakit çok geçince Ebru ile Ebrar ondan izin istemişler. “Sakın uyumazlık etme!’” diye de tembihlemişler.
Ebru ve Ebrar, yatağa girmişler. Ama çok zor uyumuşlar. Sabahın erken saatinde babaları kalkınca onlar da uyanmışlar. Babalarını bayram namazından gelmesini beklemişler. Kahvaltılarını kurbanın etinden yapmaya karar vermişler.
Ebru ile Ebrar cennete gideceği için koçlarına fazla üzülmemişler. Ama kurbanlık yerine gidinceye kadar onu sevip okşamışlar. “Güle güle! Bizi unutma!” demeyi de unutmamışlar.
Ebru ile Ebrar kurbanlıkların son sözlerini de kulaklarıyla duymuşlar: “Yaşasınnn cennetimize gidiyoruzzzz!!!”
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.