Caner KUTLU
Yeni dönemin şifreleri
Emek ve ittihad-22
Ferhat Yalçın'ın bir yazısında değindiği, her teknolojik dönüşümde toplumlar eski dünyanın kurallarını, tasarlanan stabil ve durağan düzenden daha üst bir seviyeye çıkarıyorlar. Bu anlamıyla teknoloji bireylerin ve toplumların hayatının değişimini ve ilerlemesini sağlarken aynı anda iş hayatının oluşturduğu körlük veya bir nevi kölelik dünyasının kapılarını da kapatıyor. Dolayısıyla her yeni dönüşüm ve teknoloji insanın kendi özüne ve üreticiliğine dönüşünün başlangıcını temsil ediyor. Emeğin giderek niteliğini daha da arttırmasıyla işin aslı olması süreci böylelikle tamamlanacağı bir model ortaya çıkıyor aslında. Bediüzzaman’ın öngörüsü de burada gerçekleşiyor.
Endüstri 3.0 mavi yaka olarak özgürleşmeyi sağlarken, Endüstri 4.0 ise beyaz yakanın özgürleşmesine sebebiyet veriyor, standart işler giderken yenilikçi ve farklı işler geliyor. Bir sonraki seviye Toplum 5.0’da, teknoloji toplumları daha akıllı ve daha teknolojik toplum seviyesine yükseltmek için gerekli argümanları sunacak ve zamanla toplumlar teknolojiye adapte olarak kendilerini daha ileriye götüreceklerdir.
Kısacası, özgürleşme ancak teknolojinin ‘yıkıcılığı’ ile mümkün oluyor, bireylerin ve toplumun yapamadığı teknoloji vasıtasıyla gerçek oluyor. “Yeterince ileri bir teknoloji ile sihir arasında fark yoktur” diyen Arthur Clarke'in haklılığı anlaşılıyor.
Bu bağlamda, Evrensel Temel Gelir kavramı üzerinde bir çok teknoloji üreticileri fikir yürütmekte ve gerçekleşmesi için çaba harcamaktalar. Bunun sebebi; insanı özgürleştirmek, yapabileceklerinin sınırlarını kaldırmak ve insanı tekrar makinenin bir dişlisi yapmaktan kurtarıp kendi yeteneklerinin gelişimi ve artışının fazlalaşmasıdır. Emeğin tek başına sermaye ve kapital baskılarından kurtulabilmesi bu şekilde mümkün görünüyor. Bunun insanın taahhüd altında olan rızkının emeğe bağlanmasıyla suiistimallerden emin olması olarak görülmesi mümkündür.
Charlie Chaplin'in Modern Zamanlar filminde, makine altında, üretim bandında ve çarklar arasında ezilen insanın sonuçta makinenin bir parçası olması bekleniyordu. Yemek içmek ve insana ait ihtiyaçlar dahi makinenin bir işlevi olarak tekrardan üretilmeliydi. Evrensel Temel Gelir kavramı ile aslında üretimin insansızlaşması ile belki de insansızlaşma kavramı ilk kez ele alınıyor. Buradan Ortega'nın sanatın insansızlaşması kavramı da ortaya çıkacaktır denebilir mi?
Sonuç;
Bolşevizmin Rusya'yı ve Bolşevik Yahudiler'in peşine düşen Hitler'in Avrupa ve Hristiyanları ne hale düşürdüğü tarihin malumudur. Merkez-çevre; zengin-fakir; emek-sermaye, emek-kapital, kapital-sermaye mücadele ya da geçişlerinde yaşanan problemler zulümle toplumların âbâd olamayacağını gösteriyor. O zaman kurulu ikililer arasındaki hatt-ı musalahayı kurmakla "sulh-u umumî" için "şerait-i sulh" ortaya sürülmelidir. Ortada apaçık görünen hakikat: "Kur’an kendi kendini savunmaktadır." Elmas kılıçlar meydanda, bir dane-i hakikat binler hayâlatı yutmaktadır. O halde tarihin insanlığı getirdiği yeri doğru ve doğrulukla görmek ve zihinlerdeki yerlerine doğrulukla yerleştirmek gerekiyor.
O halde yeni dönemin şifreleri çözümlenmeye devam edilmeli. Bunun için paradigmaya esir olmadan yeni paradigmaları değerlendirmek mümkündür.
Bunlardan bir tanesi olan B. Arthur'un, yeni iktisadî paradigmayı işaretlediği çalışmasına göre: yapı, model ve fonksiyona (yer, teknoloji, kurum ve olanaklar) önem verilmekte. Elemanlar model ve olanaklardır; her toplumda (antropoloji) uyumlu yapılar bazı fonksiyonları yerine getirmektedir. Dil daha nitel bir biçime kavuşur; oyun teorisi niteliksel olarak kullanılır, aslında bütünüyle niteliksel matematikten yararlanılır. (Bediüzzaman'ın "… kıymet ve ehemmiyet, kemmiyetten ziyade keyfiyette olduğundan" B. Cevab Veriyor – şeklinde tanımladığı anlayışının bilim ve ekonomi karşılıkları.) Tercihlerin oluşumu merkezî öneme sahiptir, iradenin nitelikleri doğru tercih ediciler olarak kullanması bir yana tercih ediciliğin yüksek niteliklerle birleşmesi istenir. Bu noktada bireyin bencil olması zorunlu değildir. Teknoloji başta değişken olarak ortama dahil olurken, daha sonra belirlenme eğilimi güçlenmektedir. Deterministik değil; dalgalanmalar ve tuhaf etkenler (garip çekiciler, kelebek etkisi vb.) yüzünden netice tahmin edilemeyebilir. Zaman merkezî konumda, çağ ile yakın bağlantılıdır. Bu noktada, bireyler yaşlanabilir ancak nesillerin devir hızı merkezî değerdedir. Değişen ekonomide ve değişen nüfusun bulunduğu yaş yapısına ait olmakla nesiller kendi deneyimlerini "taşırlar." Bireysel yaşam üzerine odaklanmakta; İnsanlar ayrı ve farklı; toplum ve birey arasında sürekli bir değişme; refah indeksleri farklı ve kaba ölçüm olarak kullanılmakta; bireysel yaşam kavramı gerçek ölçü olarak görülmektedir.
Ekonomi her zaman zamanın kenarındadır. Geleceği, sürekli kaynaşan yapıları, ayrışmayı, değişmeyi içermektedir. Bütün bu haricîlikler, artan getiriler, işlem maliyetleri, yapısal dışlama ve kesikli harekete yol açmaya uygundur. Soru cevaplanmak üzere geri bırakılır; fakat varsayımlar açık şekilde belirtilir. Sistem durmaksızın gelişmektedir. Modeller veriye uygundur. Uygunluk sadece uygunluktur; kurallar gerçek anlamda olası değildir. Yasalar değişir. Görüşler tabiatı gereği komplekstir. Dış etkenler, farklılıklar, sıralama ilkeleri, uyumluluk, zihniyet, aile, olası yaşam süresi ve artan getiriler kurumları, toplumu ve ekonomiyi yönlendirir.
Sonuç olarak Arthur “kaynaklar ekonominin bir alt kümesidir” şeklindeki eski iktisada karşı yeni iktisadî tanımı şöyle tanımlıyor; “ekonomi, yeryüzü ve onun biyosferinin bir alt kümesidir.”
Mutlak mülk ve zenginlik Allah’ındır. O'nun kulları için de bir sınır ve zorlama yoktur. Her şey kulun istemesine ve emeğine bağlanmıştır. O halde yeni iktisadî anlayışlar Bediüzzaman'ın sözünü ettiği insanî serbestiyet ve mâlikiyet alanını da tanımlayabilir. Serbestiyet derken nefsin heva ve heveslerin baskısından kurtulup emeğin kendi niteliğini arttırarak özgürleşmesi ve sui istimallerin önüne geçerek rızık taahhüdünün cüzi iradedeki yerine yerleşmesinin mümkün olmasıdır. Mâlikiyet derken de kapitalizmin mülk ve para kazanmaktan ibaret zenginleşme tanımından ayrı emeğin kalitesi ile bağlantısız olarak değer bulmasıdır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.