Yeni Said’in ilk şahitlerindendi
6 Mayıs 1984 tarihinde Van’da vefat eden Molla Hamid ağabeyimize rahmetler niyaz ediyoruz
Risale Haber-Haber Merkezi
Merhum Molla Hamid Ekinci “Eski Said” döneminin sona erip, “Yeni Said” döneminin başladığı 1920’li senelerin başlarında, Bediüzzaman Hazretlerinin kendi iç âleminde yaşadığı büyük inkılâbın ilk yansımalarını gören, mühim bir şahittir. Yeni Said’in ilk ahvalini ve Said Nursi’nin Van hayatını anlatan en mühim kaynaktır. Üstadımız, Risale-i Nur’un bazı yerlerinde, Molla Hamid Ağabeyden sitayişle bahsetmektedir.
6 Mayıs 1984 tarihinde Van’da vefat eden Molla Hamid ağabeyimize rahmetler niyaz ediyoruz. Vefat yıldönümünde, Hz. Üstadla beraber kaldıkları Van Erek Dağı Zernebat Suyu yakınlarındaki hatıralarından kısa bir bölümü Risale Haber okuyucuları ile paylaşıyorum.
Ömer Özcan
***
ÜSTADIMIZ HERKESİN EKMEĞİNİ AYIRTIR, KENDİSİ VERİRDİ
Üstadımızla yemek yerken herkesin ekmeğini ayırtır, kendisi verirdi. Herkese az bir ekmek düşerdi. O da bana gayet az geliyordu. Sofrada beş talebe, iki de biz, yedi kişi olurduk. Çok zaman misafirlerimiz gelir, onlarla beraber yerdik. Üstadımız şefkatinden bana çok yüz veriyordu, bir gün ona:
“Ekmeği az veriyorsun. Ben rençper adamım, çalışıyorum. Bu kadarcık ekmekle nasıl idare edeyim? Bu bana az geliyor. Bizim evde, buğdayı ambar almıyor, çoktur. Bırak millet yesin. Biterse istediğin kadar size getirebiliriz” diye itiraz ettim.
“Yok, yok kardeşim, azlığı için değildir. Kardeşim siz midenizi neye benzetiyorsunuz? Midenin hakkı üçtür, üç hissesi olacak: Bir hisse zikrullah ve nefes için, bir hisse su için, bir hisse de gıda içindir. O mideyi üçe ayıracaksınız. Siz hepsini gıda için ayırıyorsunuz. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Beş davarlık ahır var, siz oraya onbeş davar dolduruyorsunuz. Orada başlıyorlar tepişmeye. Benim âdetim böyledir, benim düsturumu bozmayacaksınız.”
SİZİ YEMİNLE TEMİN EDERİM, ÜSTADIMIZIN YANINDA SADECE BİR KERE TOK OLUNCAYA KADAR YİYEBİLDİM
Sizi yeminle temin ederim, bu şekilde ben Üstadımızın yanında iki sene kaldım, bir kere bile tok karınla ekmek yiyemedim. Sadece bir gün, bir talebe pilav pişirmişti. Tencerede pilav artmıştı, sahan almadı. Bana dedi ki: “Gel bunu ye, sonra sofrayı götür.” Biraz yedim, sonra biraz da Üstadımızın yanında yedim. İşte o gece doyduğumu hatırlıyorum. (Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor-2 Sayfa 297-298)