Yeni sistem: Sınav arası eğitim!
Okulların açılmasına sadece 18 gün kaldı. 6, 7 ve 8. sınıfta okuyacak yaklaşık 4 milyon öğrenci ve aileleri 36 sınavlık bir sistemle şokta.
Veysel Ayhan'ın haberi:
Son on yılın ‘yap-boz’ özeti şöyle: Önce OKS vardı. Sonra üç aşamalı SBS, daha sonra tekrar tekli SBS ve şimdi her öğrencinin nasibine 12 sınav. Eğer seçkin bir liseyi hedefliyorsa yıl sonunda bir de onun sınavı. Yani yılda 13 merkezi sınav. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, öğrencilerin yarış atına dönmemesi için bu ‘reform’ları yaptığını anlatırken artık ‘yarış atlarının’ yılda bir kez değil 13 kez koşacağını hayretle öğreniyoruz. Müstakbel sistemin karmaşası o kadar çok boyutlu ki, tel tel dökülmeyen hiçbir yanı yok.
Yılda 1 kez yapılan sınavların bile güvenliği zor sağlanırken 36 Türkiye geneli merkezi sınavın güvenliği nasıl temin edilecek? Geçerli mazeret sunan öğrencilere, sınavı takip eden hafta telafi sınavı yapılacak. Bu da merkezi sınav sayısını 72’ye çıkarıyor. ‘Geçerli mazeret’ sağlamanın çok güç olmadığı düşünülürse iyi hazırlanamayan kimi öğrencilerin telafi sınavını tercih edeceği görülür. Yılda 1 kez yapılan sınavlarda en az 2-3 soru yanlış çıkarken 72 sınavın sorularında objektiflik ve ölçücülük nasıl sağlanacak? Yanlış cevapların doğru cevapları etkilemeyecek olmasını ölçme ve değerlendirme uzmanlarının tebessümüne bırakıp geçelim.
Bu yıl 8. sınıf öğrencileri 12 sınava girecek. 6’sı aralık ayında. Bunun 6 ayrı günde mi yapılacağı yoksa aynı gün öğrencilerin 6 sınava mı gireceği belirsiz. Asıl sınavlar 6 gün ve sonra telafisi 6 gün neredeyse 3 hafta okullarda eğitim verilmemesi demek. Bu da aralık başından neredeyse sömestr tatiline kadar eğitimin aksaması demek. Aynı durum ikinci 6 sınavın yapılacağı nisan ayında da geçerli. Merkezi sınavlar, eğitimde 1,5 ayı bulabilecek bir boşluk oluşturacak. Bu sınavlar hafta sonuna kaydırılmaya kalkılırsa o zaman da öğrencilere nefes alacak zaman kalmaz.
Her şey bu sınavlarla bitmiyor. Öğretmen kanaat notu, sonucu yüzde 40 etkiliyor. Bu da varlıklı aileleri, o dersi veren okul öğretmeninden özel ders aldırmaya sevk edecek. Siz o dersin öğretmeninden özel ders aldırıyorsanız yüzde 40’ınızı garantilemiş olacaksınız. İşin tehlikeli boyutları da var. Çocuğuna hak ettiği notun verilmediğini düşünen tüm velilerin haklarını hukuk dairesinde arayacaklarını mı hayal ediyoruz? Okullarda veli terörü diye bir sorunumuz çıkarsa şaşmayalım. Bir yanda çocuğunun her eksik notunun onun geleceğini karartacağını düşünen veliler, diğer yanda vereceği notun başına açabileceği sorunları hesap ederek tedirgin bir halde not verecek yüz binlerce öğretmen. Her meslekte olduğu kadar öğretmenlikte de suistimaller artacaktır. Vereceği notu kirli emelleri için kullanmaya kalkacak mesleğin utancı öğretmenler çıkabilecektir. Bir başka sorun bazı branşlarda öğretmensiz okullar. Bu, kanaat notu eksiklikleri olan öğrencilere hukuki olarak dava açma hakkı verir. Bu da ayrı bir zincirleme kargaşaya yol açabilir.
Milli Eğitim Bakanı’nın benzer kuşkuları var: “Yapılan sınavlara ilişkin değerlendirme sağlıklı olmuyor. Okullar arası değerlendirme birbirini tutmuyor. Öğretmenlerimiz not verirken bazılarına cömert, bazılarına tutumlu davranıyor.” diyor ki gayet haklı.
Sınav karmaşası sezon sonunda bitmiyor. Galatasaray, İstanbul Erkek, Kabataş gibi liseler gözde Anadolu liseleri, fen liseleri ve bazı yabancı okullar var. Bunlar için ayrıca bir sınav yapılması gündemde. Ama bu sınavlara hangi kıstaslara göre kimlerin gireceği belli değil. Mesela bu yılın Şırnaklı SBS birincisi Adalet Binici, Galatasaray Lisesi sınavına girmek için ‘Ta İstanbul’a mı gidecek?’ Türkiye’nin seçkin okullarının kapısı Anadolu’ya kapanacak mı? İstanbul Lisesi’ne kurayla mı girilecek, yoksa bu tür okullar belli bir kısım ailelerin çocuklarına mı mahsus kalacak?
İlginç bir eğitim sezonuna giriyoruz. Bir yandan yerel seçim hareketliliği ve gürültülü kampanyalar, diğer yanda 36 sınavın bitmez heyecanı. Cumhuriyet tarihi boyunca belki de hiçbir eğitim sezonu bu kadar çok belirsizlik ve karmaşaya gebe olmadı. Umarız MEB, bizi mahcup eder.
Zaman