Yine mi okul var anne!

Yine mi okul var anne!

Hepimiz için aşina bir görüntü: Sınıf kapısında canhıraş bağıran çiçeği burnunda bir öğrenci, etrafında onun için seferber olan öğretmenleri ve ebeveyni.

Aslıhan Köşşekoğlu - Veysel Engi'nin haberi:

Herkeste küçüğü teselli etme, gözyaşlarını dindirme çabası.

Diğer yandan okulu sevdirme uğraşı. Her çocuk okula başladığında böyle adaptasyon problemleri yaşamıyor elbet. Ancak yaşayanlar hem ailelerini hem de öğretmenlerini hayli zor durumlara düşürüyor. Eğitim döneminin başlamasıyla okullardan benzer manzaraların yansıdığı bu günlerde “Yok mudur bunun hâl çaresi?” dedik ve uzmanlara kulak verdik. Çocukların bu hâli pür melali ‘okul fobisi’ olarak çıktı karşımıza. Tanımıysa şöyle dile geldi: Hem kız hem de erkek çocuklarda görülebilen okula isteksizlik, okul korkusu. Bu fobinin üstesinden gelmek için öncelikle her iki cinsin de ruhsal ve sosyal özelliklerinin bilinmesi gerektiği açıklamasını yapıyor Psikolog Aykut Akova. Okula isteksizliğin derecesi de çok önemli. Zira ileri boyuta ulaşması çocuğun okumaktan tamamen soğumasına kadar varabiliyor. Bunlar da zamanla bireyin kendine güveninin azalmasına, mutsuzluk ve başarısızlığına yol açıyor. Mesele böylesi can alıcı bir noktaya gelince temelinde ne gibi dikkatsizliklerin yattığını anlamak daha da önem kazanıyor.

Okul korkusunun kaynağında çocuğun anne-babaya, çoğunlukla da anneye aşırı bağımlı olması ve onlardan ayrılma korkusu var. Diğer ihtimalleri ise şöyle sıralıyor Aykut Akova: “Çocuk anne-babası olmadığında kendisine veya anne-babasına bir şey olacağından korkuyor olabilir. Yeni bir kardeşin doğumuyla kardeş kıskançlığının ortaya çıktığı durumlarda bu sorun görülebilir. Çocuk sorumluluk almaktan korkabilir. Anne-babanın çocuğun okula başlamasıyla geliştirdikleri endişe ve kaygıları çocuğa yansıtmaları sonucu fobi gelişebilir. Annenin çocuğa bağımlı olması okul korkusunu tetikleyebilir. Performans kaygısı yaşayan çocuklar başarısız olma endişesiyle okula gitmek istemeyebilirler. Öğretmenin ilgi ve sevgisi diğer çocuklara da yöneleceğinden çocuk kendisine gösterilen ilgi ve sevgiden tatmin olmayabilir.”

O halde, problemin çözümü için çocuğu, anne-babayı, öğretmeni ayrı ayrı anlamaya çalışmak gerekiyor. Öncelikle çocukların psikolojisini ele alalım. Pedagog Adem Güneş, okula yeni başlayan çocukları iki gruba ayırıyor. Birincisi hiç eğitim almamış, okulla ilk kez tanışanlar, ikincisi okulöncesi eğitim almış olanlar.

Eğitim alanlar çoğunlukla okul, sınıf ve arkadaş ortamını daha önceden tanımış olduklarından okula pozitif başlangıç yapıyor. (Tabii okul öncesinde negatif tecrübesi olan, bu sebeple okula gitmek istemeyen çocuklar da var.) İlk defa okulla tanışanların uyum süreci ise biraz daha zaman alıyor. İşte bu noktada öğretmen-veli iletişimi çok önemli. Güneş, eğitimcilerin veliye bazen “Siz gidin, biz hallederiz.” dediğini hatırlatıyor ve bunu kesinlikle tavsiye etmediklerini vurguluyor. Çünkü çocuğun okula bir uyum süreci olması lazım. Pedagojide buna ‘sosyal refakatçilik’ deniyor. Çocuğun, kendisine yabancı gelen okul binasına, öğretmenine, eşyalara annesiyle birlikte bakması lazım ki ona duyduğu güveni yavaşça yeni ortamı ve arkadaşlarına aktarabilsin.

Çocuğun okula adaptasyonu noktasında en büyük sorumluluğun veliye düştüğünü söyleyebiliriz. Aile danışmanı Nimet Kirişçi, anne-babaların okula başlayan evlatlarının üzerine titremelerinin normal olduğunu ancak yeni bir başlangıç yapan çocuğa ‘ayrışma ve bireyselleşme’ fırsatı verilmesi gerektiğini ifade ediyor. Çocuk aslında 18-24 ayda mesafeli olarak anneden ayrışmaya çalışıyor. Ancak bazı anneler kendi patolojileri yüzünden buna izin vermiyor ve çocuğun kendisi olmasını sürekli engelliyor. Kirişçi, böyle çocukların sürekli korunan, kollanan, hiç kendisi olamayan bireyler olacağı uyarısında bulunuyor: “Annelerin bu süreçte kademeli olarak çocuklarını rahat bırakmaları gerekir. Okula başlayan çocuk tuvalet ihtiyacını giderebilir, yemeğini kendisi yiyebilir. Bu dönemde bunlar yapılmazsa çocuk bu haftadan sonra yalnızlığa düşebilir. Bu da çocuğun bağımlı kişiliğe sahip olmasına zemin hazırlar.”

Anne-babaların olumlu düşünmesi gerekiyor

Okul sürecine girildiğinde ailelere düşen, öncelikle çocuğun yanında sürekli bu konuyu konuşmamak. Çünkü çocuk zaten okulu yeterince düşünüyor. “Artık büyüdün, sorumlulukların var ağlamanı beklemiyorum.” tarzı yaklaşımlardan da uzak durmak gerekiyor. Anne-baba her zaman doğal davranıp evladına net bilgiler vermeli. Çocuk ancak bu şekilde kendini rahat ve güvende hissediyor. Psikolog Gülden Esat’a göre okula hazırlık sürecinde anne ve babaların kendi yaşadıkları duyguları iyi tahlil etmeleri ve olumsuz düşünceleri bilinçli bir şekilde zihinlerinden uzaklaştırmaları çok önemli. Esat, dikkat edilmesi gereken diğer hususları ise şöyle sıralıyor:

Kayıt için okula giderken çocuğunuzu da götürün. Onun hoşuna gidebilecek tatlı, dondurma türü bir şey yemesine izin verin ve olası can sıkıcı durumlarda sakin davranın.

Çocuğun okul ve orada çalışanlarla bağdaştırabileceği herhangi olumsuz bir duygu yaşamasına izin vermeyin.

Okula kayıt sistem üzerinden otomatik olarak yapıldıysa okul açılmadan çocuğunuzla okulu ziyaret edin ve bahçesinde oyun oynayarak onda iyi duyguların oluşmasına yardımcı olun.

Çocuğa “Okula gitmek istiyor musun?” diye bir soru sormak onu okula gitmeme ihtimaline odaklayabilir. Okulu belli bir yaşa gelince doğal olarak yapılan bir aktivite şeklinde anlatın.

Endişeli olduğunu çocuğun yanında başkalarına anlatmayın ve bu durumu kendi aranızda da çok gündeme getirmeyin.

Çocuğun daha rahat aidiyet kurması için okul alışverişini birlikte yapın.

Okulun ilk günleri nasıl geçirilmeli?

Çocuğun rahatlama sürecine göre okulda bekleme süresini azaltın. İlk 5 günün sonunda sakinleşen çocuk araya hafta sonunun girmesi ile yeniden tedirginlik duyabileceğinden 6 gün beklemek daha uygun olabilir.

Çocuk sınıfın içindeyken velisinin özel bir eşyasını yanına alabilir; evinin anahtarı, cüzdanı, çantası gibi bir eşya onu güvende hissettirir. Tüm bu çabalar sonuç vermiyorsa okul fobisinin gelişmesini önlemek adına bir psikologdan destek alın.

Çocuk okuldaki ilk günü sadece oyunla geçirmeli ve akılda sadece okulun eğlenceli olduğu kalmalıdır. İlk gün kuralları katı bir şekilde sıralamak minikleri iyice korkutacağından bu davranıştan uzak durun.

Çocuklarından ayrıldığı için aşırı endişelenen veliler de rahatlamak için psikolojik destek alabilir.

Zaman