Yüreğim Bahar Hüznünde
Yusuf Tosun'un yazısı...
Zayıf ışıltılar eşliğinde konuşlandı bahar bahçemize sessiz bir çığlık gibi. Her şeye rağmen mevsimler de vakti geldikçe kendini hissettiriyor gittiği yerde. Çünkü sessiz geldi bahar, bunca meşgale, hengame, koşuşturma arasında. Unutuldu “asıl” ve “asil” olan… Kalp gözüyle bakıp ibret alan var mı? Göz ile müşahede edip akleden kim?
Karın sessizliğinde donmuştu adeta iliklerimiz. Baharın rahmet yüklü yağmurlarıyla eriyorken bir bir içimizdeki buzullar, arz da ürkerek yeşeriyor yeniden. Baharın yalancı çehresine kanmak istemiyor çiçekler. Kazma-kürek yaktıran bir Mart var kelebeklerin ürküp, menekşelerin çekindiği. Ama yine de Nisan yağmurları renk katıyor bahar güzelliğine. Adeta her taraf yıkanıp temizlenirken, yeni bir dekorla donanıyor yeryüzü yeniden. Rengarenk çiçekler, renkler ve enva-i çeşit kokular… İnsan da sanki yeniden doğuyor hayata böylece. Ama içinde taşıdığı sevinçler, hüzünler, özlemler, umutlarla…
Bu hislerle birlikte içimde hüzünlü sevinçler, ılık kıpırtılar var. Çiçekler, taze aşk kokuları yayıyor her tarafa. Kelebekler uçuşuyor semada. Baharın eskimeyen esvaplarını giyiniyor yüreğim. Bir bahar kadar taze ve dinç sevdam büyüyor her gün. Yeşillenen ovalarında meleşiyor kuzularım bir koro halinde. Tarihin bile eskitemediği uygarlığın merkezinde durup düşünüyorum. Coğrafyamın kan-revana bulanmış resmi ürkütüyor ruhumu. Hiddetlenip şiddetlenerek kabarıyorum. Derinliklerine yürüyorum insanlık yürüyüşünün. Bir Bahar arifesinde tarih yeniden yeşeriyor küçük bahçemde. O yağmurlu yollardan ıslanmadan koşuyorum… Baharla birlikte yeniden doğuyorum bir güneş aydınlığı ve sıcaklığıyla.
Her bahar gelişinde, içim tarumar olmuş meyvelerini sunar sofraya. Küflenmiş erikler dişler, kurtlanmış kirazlar yerim. Bademe doyamam. Çeşit çeşit bahar yemişleriyle yeni bir aleme uzanırken, üstü küllenmiş duygularım da bir kez daha yeşerir baharın diriltici gücüyle.
Yarım kalmış bir öykü canlanır beyaz perdemde. Sessiz filmin aktörü gibi hissederim kendimi hep. Yalnızlaşır, büzüşür, kapanır, küserim her şeye… Alevlenir içim yarım kalmış aşkların harıyla. Sarı ışıltılar da bulanık yansımaya başlar odama. Tek kişilik hücremde farklı bir iklim yaşarım. Yüreğimi avucuma alarak koyulurum ıssız çöllere. Bedenim ile ruhum fersah fersah uzaklaşır birbirinden böylece. Ta ötelerden seyrederken Mezopotamya Havza’sını, akar gider bütün azalarım yaşananlar karşısında. Artık görmez ve görünmez olurum gördüklerim ve yaşadıklarım karşısında. Baharın bir de böyle melankolik bir yanı vardır dünyamda.
Bahar, hiçbir zaman hüznümü silemiyor. Kan ağlayan yurdumun insan manzaraları dağlıyor yüreğimi. İş-aş-eş üçgeninden yükselen feryatlardır baharda içimi sızlatan. Dalıyorum yalnızlaşan kalabalıklar yığını arasına yeni bir bahar havasında. Kimi aç, kimi çıplak bir sefalet hayatla pençeleşirken, kimi de kalınlaşan ensesiyle saltanat sürdürmekte… Eşyanın tabiatına aykırı bir manzara titretiyor vicdanımı. Aynı semada, eş zamanlı farklı mevsimler yaşanıyor anlaşılan. Güneş hiçbir zaman balçıkla sıvanamazken, yeryüzü vadisinde yaşananlar ürkütüyor düşünebilen/akledebilen mahlukları. İşte, bu nedenledir ki bahar, hüznümü hiçbir zaman yok edemiyor.
İçimi okşayıp geçen meltemlere vurgunum. Kış ayazının dondurduğu sevdalar çöreklenir her bahar eşiğime. Atıp sökemem bahçeme yağan göz yaşlarını. Umutlarımın yeniden yeşermesi için hep baharı beklerim. Katılaşan yüreğim baharla birlikte yavaş yavaş erimeye, donakalan sevdalarım bir bir çözülmeye başlar baharın gelişiyle. Bardaktan boşanırcasına yüreğime inen damlalar rehavete sürükler sevdamı. Bu yönüyle bahar, “rahmet” olarak anlam bulur lügatimde.
Ey sevdam!.. Ölmedin sen nergis kokulu bahçelerde. Her bahar gelişinde yeniden yeşerirsin aşk bahçemde. Bilesin ki; aşkım; özlem dolu, papatya kokulu, al yazmalı, nasırlı elleriyle yurdumun insanıdır. Bu nedenledir ki, içimin derinliklerinde uzanan ellerimle yeniden sevdama tutunurum her bahar gelişinde. Yine bilesin ki; aşkım sevdam, sevdam ise davamdır.
Bahar ki, yaz aşkımın habercisidir. Ben sensiz edemedim sevdiğim. Yaralayan ahu gözlerinle hala içimdesin. Ya da yüreğime dikizlenen bakışlar hala kurşun yarası. Sarı sarı bakışlarıyla özlediğim bir kocaman bir “Yaz”’a hazırlanıyorum böylece. İçimi tamamen kavuran/kurutan bir mevsim… Bahar, yaz mevsiminin arifesi değil midir zaten? Tıpkı yazın, hazan mevsimine geçiş yolu olduğu gibi..
Terfi edile edile kırık bir süzgeçten süzülüyorum geleceğe. Ya da sanki kırgın bir zamanın ölü hücreleri sürülüyor yüreğime. Baharın sevincinde eriyen kederlerimle uçuyorum bilinmezliğe. Bir elimde kalem, bir elimde mizan… Yeniden şekillenen hayallerimi tartıyorum. Payıma düşen sevdamı sırtlanarak baharlaşıp buharlaşıyorum böylece.
İşte böyle!... Her bahar gelişinde, yüreğim bahar hüznünün sevincini solur çaresiz.