Zaman bankasının müşterileriyiz

Aşağıda aktaracağım hikâye zaman ile ilgili biraz daha düşünmemizi sağlayan değişik bir bakış açısını ortaya koyuyor. Önce bir okuyun daha sonra bazı değerlendirmelerde bulunacağım. Bunlara katılır veya katılmazsınız o sizin bileceğiniz iş. Buyurun bakalım hikâyemize;

"Bankada bir hesap sahibi olduğunuzu düşünün,  hesabınıza her sabah 86400 lira para yatırılıyor. Fakat bu paranın hepsini akşama kadar harcamak zorundasınız, ertesi güne transfer edilemez. Paranı kullansan da kullanmasan da hesap her akşam sıfırlanıyor. Ne yaparsın?

Tabii ki hepsini harcamaya çalışırsın; Hepimiz "ZAMAN" adlı bu bankanın müşterileriyiz. Her sabah 86400 saniyeye sahip oluyoruz; yarına transfer edilemez. Hesabımız her sabah dolar her akşam boşalır. Geri dönüş yok.
Saniyelerini şu anı yaşayarak harca. En iyisi bunlarla iyi bir yatırım yap. Mutluluk, sağlık ve başarı için. Zaman kaçıyor. Her gün için en iyisini yap.

Bir senenin değerini anlamak için sınıfta kalmış bir öğrenciye sor. Bir ayın değerini anlamak için 8 aylık bir bebek doğuran anneye sor. Bir haftanın değerini anlamak için, haftalık dergi çıkaran editöre sor. Bir saatin değerini anlamak için, kavuşmayı bekleyen sevdalılara sor. Bir dakikanın değerini anlamak için, trenini kaçıran yolcuya sor. Bir saniyenin değerini anlamak için, bir kazayı önleyemeyen sürücüye sor. Bir saniyenin yüzde birinin değerini anlamak için, olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan koşucuya sor.
Her anını değerlendir. Her dakikanı çok özel biriyle paylaş. Unutma zaman hiç kimse için durmaz.
Geçmiş zaman; Tarih. Gelecek zaman; Sırlı.  Şu an ise, sana verilen gerçek bir armağandır."

Bu, Portekiz’de halk arasında söylenegelen bir hikâye olarak meşhur olmuş. Zamanın önemini insanlara kavratmak/anlatmak için söylenmiş. Bizim de dikkatle okuyup ders çıkarmamız gereken bir yazı.

Gerçekten de sırf dünyevi açıdan bile bize verilen bu kıymetli zamanı, saatleri, dakikaları, saniyeleri yeterince değerlendiremezsek çok büyük zararlara uğramamız, üzülmemiz, pişmanlıklarımız olacağı muhakkaktır.
Bir de, uhrevi açıdan düşünürsek işte o zaman asıl felaket kapımızda. Çünkü, dünya hayatımızın boşa giden zamanları en fazla bizi 100 sene kadar etkilemesine karşın, uhrevi yönden zamanımızı değerlendirmezsek ebedi (sonsuz) hayatımızı etkileyecektir.

Meseleyi bir de Risale gözlüğü ile daha dikkatli incelersek çıkarılacak dersler çoğalır.
Üstad,  Sözlerde daha değişik bir şekilde sanki yukarıdaki hikayenin sonunu getirir gibi akıllara kazımıştır ; “ Ey nefis! Bil ki, dünkü gün senin elinden çıktı; yarın ise, senin elinde senet yok ki, ona maliksin. Öyle ise, hakiki ömrünü bulunduğun gün bil. Lâakal, günün bir saatini ihtiyat akçesi gibi, hakiki istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye olan bir mescide veya bir seccadeye at. Hem bil ki, her yeni gün, sana, hem herkese bir yeni âlemin kapısıdır”. (Sözler.245) diyerek bizlere verilen her bir yeni günün/saatlerin/dakikaların/saniyelerin çok önemli şeylerle, meselâ namazla değerlendirilmesi gerektiğini nazarlara veriyor.

Böylece, her sabah bize Yaratıcımız tarafından verilen 24 saatin (yani 86400 saniyenin) hiç olmazsa 1 saatini (yani 3600 saniyeyi) yine O’nun (Allah’ın ) yolunda harcarsak değerleneceğini ve beka bulabileceğini (sonsuzluğa ereceğini) söylüyor.
Özellikle ramazan ayı günlerinde yapılan her ibadetin diğer zamanlarda yapılanlara göre çok büyük farkları vardır. Diğer zamanlarda bire on veriliyorsa, ramazanda bire 1000, bire 10000, bilhassa Kadir gecesinde bire 30000 verildiğini biliyoruz. Yani Kadir gecesinde Allah yolunda harcadığımız 1 saat baki 30000 saate dönüşüyor. Ne kadar büyük ticaret değil mi?

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.