Zaman döngüsü; zekanın düşüşü, psikopatlığın yükselişi!

Zombileşen insanlık nasıl kurtulabilir?

Son sıralarda yapılan araştırmalar, "Flynn effect" olarak da adlandırılan Flynn etkisinin kuramcısı James Flynn’i nakzediyor ve yalanlıyor. O insan zekasının dolayısıyla bir bütün olarak insanın sürekli olarak aşama kaydedeceğinin, ilerleyeceğinin tellallığını yapıyordu. İnsan zekasının atalarına göre ilerlediğini ve ilerleyeceğini savunuyordu. Son veriler ise onu tekzip ve reddediyor.

Bugün umumi bilgi vasıtaları arttı lakin ferdi anlamda bilgi düzeyi dağınık, insicamsız hale geldi ve nitelik anlamında geriledi. Nicelik yani kemiyet anlamında bilgi düzeyi artsa bile nitelik yani keyfiyet anlamında gerileme kaydetti. İnsanlığın sıkıntısı burada düğümleniyor. Kemiyet düzeyinde bilginin artması da insanlar da bilgiçlik (taalüm) ve ukalalığa yol veriyor. Bunu hesaba katmadan ‘şimdi biz seleflerimizden daha ilerdeyiz, daha bilgiliyiz’ diyenler çıkabiliyor. Bilgi araçları düzeyi açısından ilerdeyiz ve bunun sonucu bilgi birikimi açısından kendimizi veya neslimizi şanslı ve ilerde sayabiliriz. Lakin ferdi düzeyde bunu ispatlamanın imkanı yok.

Günümüzde uyarıcı ve dikkat dağıtıcı hususlar çok olduğundan dolayı insan odaklanma sorunu yaşıyor. Tersine eskiler büyük ölçüde bu sorundan azade idiler. Daha asude iklimde yaşıyorlardı.  Bu açıdan da sözgelimi Kur’an ve İslami bilimler açısından kuşkusuz bizden daha ilerde idiler. Bu mesele geçmişte ‘halef daha bilge (a’lem), selef daha selamette (eslem)‘ yönünde değerlendirmelere ve tartışmalara konu olmuştur. Bunu kabul eden de var reddeden de. Günümüzde halefin yani yenilerin daha ileride olduğu meselesi sanki müsellem, tartışma götürmeyen bir gerçek gibi algılanır olmuştur. Halbuki, tartışmaya açıktır. Muhammed Mütevelli Şaravi’nin ifadesiyle dirayet ilimlerinde birikim üzerinden bir gelişme yaşanmıştır ama rivayet ilimleri bu gelişmeye eşlik edememiştir. Zira rivayet ilimlerinde ilk kaynaktan uzaklaşılmıştır.  Sadece fiziki olarak değil ruhi çekim merkezi olarak da ilk kaynaktan ve risaletin manevi dairesinden ve cazibesinden uzaklaşılmıştır. Bu daire ve ocak, manevi gücüyle sahabeleri olgunlaştırmıştır. Bu çekim gücünün huzmeleri, yansımaları ilk çağdan uzaklaşıldıkça zayıflamıştır.  İkinci olarak da tedviniyle birlikte hıfzına eski itina, rağbet gösterilmez olmuştur.

Şimdi dünyamızı bekleyen tehlike ‘Flynn etkisi’nin hilafına yapay zekanın gelişmesi, insan zekasının, organik zekanın düşüşü ve gerilemesidir. Yapay zeka alanında çalışanlar zaman zaman bu kaygılarını dile getiriyorlar. Zamanla yapay zeka organik zekaya baskın çıkar mı gibisinden kaygılar yaşanıyor. Yapay zekanın aşama kaydettiği bir gerçek. Buna mukabil ‘Flynn etkisi’ ile birlikte insan zekasının da geliştiğine inanıyorduk. Teselli kaynağımız bu idi. Lakin yeni araştırmalar tersi bir etkiyi ve gelişmeyi ortaya koyuyorlar. Geri zekalılık, ahmaklık giderek artıyor ve bulaşıcı hale geliyor. Bulaşıcı hastalıkların sadece fiziki hastalıklarla sınırlı kaldığı sanılıyordu. Halbuki, atalarımızın ‘üzüm üzüme bakarak kararır’ dedikleri gibi bazı sosyal hastalıklar ve trendler etkileşim ile uygun vasat bulunca yeşeriyor, yaygınlaşabiliyor. 

Geçmişte zekanın kalıtsal veya genetik olduğu yaygın bir kanaatti lakin günümüzde çevresel faktörlere bağlı olarak inkişaf ettiği ve köreldiği de görülebiliyor. Zeka gelişiminin iki ucu var. Birincisi genler ikincisi ise zaman ve mekan odaklı çevre. Burada iki etkenden veya müessir unsurdan bahsetmek mümkündür. Atalardan kazanılan genetik ve çevresel faktörler. İnsan zekasının gerilemesi ilerlemesi bu iki faktöre bağlı. Tek faktör üzerinden meseleyi anlamak mümkün değil. Michigan Üniversitesi tarafından yapılan ve yayınlanan bir araştırmada insan zekasının beklentilerin tersine gerilemekte olduğuna işaret ediliyor. Michigan Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen araştırma Flynn nazariyesinin ortaya koyduğu verilen altüst ve tersyüz ediliyor. (1)

Atalarımıza nispetle zeka seviyesinin ortalamasında bir gerileme ve düşüş var. Halbuki Flynn’in ortaya koyduğu nazariye ve verilere göre 20’inci yüzyılda insan zekası ritmik bir gelişme kaydetmiştir. Bunun sürgit devam edeceği de öngörülmüştür. Flynn Etkisinin özü budur. Zeka seviyesinin ortalamasında yükselme yaklaşık yarım yüzyıl devam etmiştir. Bununla da insan zekasının sabit bir ortalama ile sürekli olarak yükseleceği tahmin edilmiştir. Özellikle de zeka seviyesinin ortalamasındaki artış ve gelişme 1962-1975 yılları arası tavan yapmıştır. Buradan yola çıkarak James Flynn gibi kimileri insanlığın akli melekelerini sonsuza dek geliştirme kabiliyet ve kapasitesine sahip olacağını öngörmüştür. Bu da insanı Allah’ın yerine ikame etme arayışlarını kolaylaştırmıştır. Alak suresinde Allah bize müstağni insan karakterini şöyle anlatır: Kella/Hayır! Gerçek şu ki insan, kendini kendine yeterli görerek çizgiyi aşar.

1975’li yıllardan itibaren ortalama insan zekasındaki gerilemeye bağlı olarak Flynn’in etkisi veya teorisinin pabucu dama atılmıştır. 20’inci yüzyılda zeka ölçümlerinin hayata geçirilmesiyle birlikte her on yılda insan zekasının üç puan yükseldiği tespit edilmişti. Özellikle Hollanda gibi ülkelerde 18 yaşına basmış her genç zeka testinden geçirilmekte idi. Bazı hallerde ise 10 yıl içinde zeka seviyesinde yedi derecelik bir artış yakalanmıştır. Eskiden eğitimsiz ve zeka seviyesi kıt insanların çok çocuk yaptığı buna mukabil eğitimli ve gelişmiş ve zeka seviyesi yüksek insanların az çocukla yetindikleri teorisi genel kabul görmüştür. Bugün bu nazariye de geçerliliğini yitirmiştir. Bu yöndeki bütün faraziyeler veya varsayımlar boş çıkmıştır. Norveç’te 1962 ile 1991 yılları arasında doğan 730 bin denek üzerinde bir araştırma gerçekleştirilmiş ve bunun sonucunda 1962 ile 1975 yılları arasında doğanların ileri tarihlerde doğanlardan daha zeki oldukları fark edilmiştir. Daha yaşlıların gençlere oranla yıla göre bazen üç derece fark attıkları, daha zeki oldukları keşfedilmiştir. 1975 yılından sonra doğanlarda zeka parlaklığı giderek sönmüş ve düşmüştür. Norveç’te yapılan araştırmada zeki babaların üreme konusunda daha istekli oldukları da tespit edilmiştir.

Zeka seviyesinin gerilemesi küresel bir eğilim kazanmış durumda. Bu ise zeka üzerinde çevre etkisinin daha ziyade mekana bağlı değil, zaman ayarlı olduğunu göstermektedir. Daha doğrusu bölgesel değil küresel bir medeniyet havzasında yaşıyoruz bu da küresel etkinin herkesi kuşattığını; şu veya bu nispette etkilediğini göstermektedir.

Kısaca, zaman ve çevre faktörü bazı eğilimleri besliyor. Günümüzde eşcinselliğin artması tabii bir gelişme olmayıp çevresel (zaman-mekan) faktörlere dayalı bir gelişmedir. İnsan kaynaklı değil çevre kaynaklıdır.

Keza günümüzde psikopatlık eğilimlerinin artması da gevşeyen aile bağlarının etkileriyle doğrudan ilintilidir. Şefkatin ve merhametin azaldığı ortamlarda psikopatlık eğilimi belirebilir. Aile bağlarının gevşemesi duygusal zekanın azalmasına hizmet etmektedir. Duygusal bağların azalması fedakarlık kültürü yerine saldırganlık ve taşkınlık eğilimlerini beslemektedir. Bu itibarla günümüzde insanlar arasında kibarlıktan eser kalmaması, hız çağının bir etkisi olduğu kadar duygusal zekanın körelmesiyle de yakından alakalıdır. Normal zeka gerilediği gibi duygusal zeka da geriliyor ve bundan da psikopatlık eğilimleri yükseliyor.

Toplumun yapısı değişti ve psikopatlık tavan yaptı. Eşcinsellik meselesinde olduğu gibi özendirme zamanla bir akıma dönüşüyor, yerleşiyor ve kökleşiyor. Kökleştikçe de sanki normal veya fıtri gibi algılanıyor, bu da insanlık soyunu ve geleceğini tehdit ediyor. Harsı nesli yani beslenme kültürünü ve nesli yok ediyor.

Bu çerçevede, son sıralarda zekaya bağlı hastalıklarda da artış görülmektedir. Sözgelimi, otizm bunlardan birisidir ve üç yaşından önce başlayan ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan beynin gelişimini engelleyen bir rahatsızlıktır. Bu yöndeki veriler de giderek korkutucu boyutlara ulaşıyor. Her geçen yıl otizm teşhisi konan kişi sayısı artıyor. Sadece Türkiye’de 550.000 otizmli çocuk olduğu düşünülüyor. ABD’de 1966 yılında popülasyonun yüzde 0.05’i otizmli olarak tanımlanırken, günümüzde bu oran yüzde 2’ye ulaşmış vaziyette! Kanada’nın Quebec bölgesinde 2000 yılından beri otizmli kişi sayısı her yıl ortalama yüzde 24 oranında arttı. Bu veriler ışığında insan soyunun tehlikede olduğunu anlıyoruz. (2)

İlk insandan itibaren fiziki anlamda (boy-pos) cüceleşen insan günümüzde de zeka itibarıyla da cüceleşmektedir. Duygusal zeka körelmesiyle birlikte manen de cüceleşmektedir. Bunun sonucunda insan kalıbında, hayvansı güdülerin güçlendiği bir varlık görebiliyoruz. Buna manevi mesh de denmektedir. Manevi meshe yani mutasyona uğrayan nesillerin davranış kalıpları değişiyor ve insani davranışlar yerine hayvani davranışlar gösterebiliyor. Artan psikopatlık eğiliminin nedeni budur. Ahirzaman evresiyle ilgili hadislerde bu konuya temas vardır. Alimler sadece meshin yani mutasyonun manevi mi fiziki mi olacağı hususunda tartışmışlardır.  Psikopatlık bir nevi insan huylarının mesh yani mutasyona uğraması halidir.

Karı koca cinayetlerine bir de bu zaviyeden bakmakta fayda var.  Erkek ve kadın davranışları mutasyona uğramıştır. Bu değişim birden olmadığından algılanması da zorlaşmıştır. Şefkat abidesi ve timsali kadın, anne gitmiş yerine günlük mecra ve macera arayan bir hedonist varlık gelmiştir. Aile bağlarında şefkat ve merhametin yerini şehvet ve bayağılık duyguların alması psikopatlık eğilimlerini azdırmakta, güçlendirmektedir. Kötülük tavan yaparak canilik haline gelmektedir. Ahirzamanla ilgili hadislerde bazı kavramlar kullanılmıştır. Bunlar arasında amme hizmetine geçen sıradan insanları ifade eden ‘ruveybide’ kavramıdır. İkincisi de insanların döküntüsü anlamında ‘husaletu’n nas’ deyimidir. Bunların hepsi bugün ete kemiğe bürünmüş haldedir. Bu verileri ters yüz etmek ancak davranış kalıplarını değiştirmekle ve fıtratın ayarlarına geri dönmekle mümkündür. Hor kullanılması nedeniyle tabiat isyanda olduğu gibi fıtratı dışına itilen insan da buhrandadır. İnsan, zekasının daralmasıyla birlikte zombileşiyor. Buna da İslam kültüründe mesh denilmektedir. Gelin bunu elbirliğiyle düzeltelim. İnsan bu zaman diliminde ontolojik anlamda bir düşüş yaşıyor tedbir alınmazsa bunun sonucu çöküş ve yıkımdır. Kıyametlerden kıyamet beğenmektir.

Tarihin seyri gibi insanın gelişme seyri de düz bir çizgide seyretmez. Gelişme ve kırılmalarla maluldür, döngüsel ve daireseldir. Tarihin sonu gibi süper insan da yoktur. Zombileşen insanlık, köklerine dönerek kurtulabilir.  

1- https://www.aljazeera.net/news/lifestyle/2019/8/14/
2- https://www.birgun.net/haber/dunyada-otizm-teshisi-konulan-kisi-sayisi-artiyor-266132

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum