Zerreler âlemine bir yolculuk-3

 وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Her şey O Zât-ı Zülcelâli hamd ile tesbîh eder. O’nu hamd ile tesbîh etmeyen hiçbir şey yoktur ” (İsrâ, 44)

İki çeşit zamâna gelince:

Biri, kànûn ve kuvvelerin hareketinin görüntüsü hükmünde olan şerit ve levhadır ki, buna hakîkat-ı zaman ve zamânın içyüzü denir. Diğeri, zerrenin maddesinin dış hareketinin levni (rengi) dir ki, buna da zaman ve zamânın dış yüzü denir.

a1.jpg

***

NÛR-U  MUHAMMEDÎ (ASM):

O kànûn ve kuvvâların vücûd ve harekâtına sebeb ise, Nûr-i Muhammedî’dir (asm). Çünkü Levh-i Mahfûz, o Nûr’dan yaratılmıştır. Sonra oradan zaman levhası üzerine aksi ve yansıması düşmektedir.

***

Resûl-i Ekrem (asm) şöyle buyurur:

“Allah’ın ilk yarattığı benim nûrumdur.” ;“Allah’ın ilk yarattığı akıldır.”

   “Allah’ın ilk yarattığı kalemdir.” (Keşfu’l-Hafa, 1/236-238)

NUR-AKIL-KALEM:

Şerhu’l-Mevâkıf adlı eserin beyânına göre, bu hadîslerde geçen “nûr, akıl ve kalem”den murâd; Nûr-i Muhammedî’dir (sav). Şu kâinâtı bir insana benzetirsek, Nûr-i Muhammedî (asm) onun aklı olur. Bu dünyâyı bir zîhayâta benzetirsek, Nûr-i Muhammedî (asm), onun rûhu olur. Âlemi bir kitâba benzetirsek, Nûr-i Muhammedî (asm), o kitâbı yazan kalem-i kudretin mürekkebi olur.

***

Yukarıdaki hadislerde geçen “nûr, akıl ve kalem”den murâd; Resûl-i Ekrem (asm) Efendimizin, Cenâb-ı Hakk’ın Alîm ve Hakîm isimlerinin a’zamlık mertebesinin tecellîsine mazhâriyetidir. 

Bu sırdan dolayıdır ki; Zaman sahîfesinde yazılan bir zerrede, o zerre hakkında yaratılışından kıyâmete kadar geçerli olacak kànûnlar ve kuvveler ve o kànûn ve kuvvelerin harekât ve tebeddülâtı (değişim ve devreleri) göründüğü gibi, âhize ve nâkilelik (alıcı-verici) sırrıyla aynı kànûn ve kuvveler, aynı harekât ve tebeddülât bir anda bütün zerrât-ı âleme de geçer, bir levhâ-yı umûmiyeyi, bir sahîfe-i misâliyeyi netîce verir. Bir velî, zerrât içinde temerküz eden Âlem-i Misâl’de, Levh-i Mahv ve İsbât’ta vukùa gelmiş ve gelecek hâdiseleri keşfedebilir. (Hüve Nüktesi’ne mürâcaât edilebilir)

***

Havanın bir zerresini ele alalım: O zerre girdiği her varlığın ayırıcı vasıflarına ve özelliklerine  göre bir vaz’ıyyet alır. Meselâ, balık teneffüs eder ahmaklaşır, aynı zerreyi inek teneffüs eder süt verir, arı bal yapar, yılanda zehir olur, merkepte şehveti uyandırır, zakkum ağacına girse acı, karpuza girse tatlı olur. Ve böylece mevcûdâtın her birine göre ayrı ayrı tavır ve şekiller, durumlar alır. Hem meselâ, senin vücûdunun a’zâlarının her birinin evsâf-ı mümeyyizeleri ayrı ayrıdır. Gelen zerre o öne çıkan özelliklerine  göre çalışır ve işler. Meselâ, ayağa giren zerre yürümeyi, göze giren zerre görmeyi, kulağa giren zerre işitmeyi, beyne giren zerre düşünmeyi te’mîn eder ve hâkezâ...

beyin.jpg

***

İşte bu da gösteriyor ki; Zerre, Rabbânî bir memurdur

Acaba bu acîb gidişat ve taksîmâtın; cansız, câhil, kör, sağır, âciz ve zaif bir zerrenin işi olması mümkün mü?

***

Âlemde hesap rakamlarına sığışmayacak kadar zerre var ve  her bir zerre faaliyet-i İlâhiyyeye mazhâr olmak için dâimâ hareket hâlindedir. Şâyet zerrelerin hareketleri dursa, dünyâ harâb olur, hayatı söner. Evet her bir zerrenin çekirdeği ortada, elektronları ise o çekirdeğin etrâfında devâmlı dönmektedir. Bütün zerrât, hareketinin başlangıcında her an, her zaman Bismillah dediği gibi, vazîfesinin bitiminde de  Elhamdülillâh der. Demek her bir zerre, bu iki kelimeyi berâber zikrediyor. Vücudunun zerrelerini düşün! Hep berâber hem Bismillah der, hem Elhamdulilâh der. Her ehl-i îmân düşünür ki, bir Kadîr-i Mutlak, benim vücûdumu bir câmî gibi yapıp, bir zikirhâne hâline getirip, bütün zerrât-ı vücûdum o câmide sâcid, o zikirhânede zâkirdir. Acabâ vücûdunûn bütün zerreleri her an Bismillah ve Elhamdülillâh dediği hâlde, insan gaflet edip günde en az beş def’a o vücûdun yaptığı ibâdeti, namaz vâsıtasıyla Allah’a takdîm etmezse ne kadar hatâ etmiş olur? Kıyâs edilsin. Herkes gafletin derecesini bununla anlasın! Ya Rab! Kusurlarımızı affeyle, gafletimizi bertarâf eyle!

***

Her atomda program yüklü…İmam-ı Mübîn ve Kitâb-ı Mübîndeki program meleklere teslim edilmekte…

Onların nezaretinde  zerreler istihdam olunmakta…

uzay.jpg

Her bir zerre; geçmiş ve geleceği nazara alan İmam-ı Mübîn’in ilmî program ve kanunları altında; Ve hali hazırdaki her şeyin geometrik şekillerine medar olan Kitâb-ı Mübîn’in çoğaltılması (istinsah) ile Tekvînî  âyetlerin teşekkülüne, şekillenmesine sebep oluyor.

***

Eşyanın teşkilinde görevlendirilen her bir zerre  görevinde iki noktaya dikkat ediyor:

1- Geçmiş aslının ve gelecek neslinin programını muhafaza ile İmam-ı Mübîn’in imlâsı , yani kanunları altında hareket ediyor.

2- Hâl-i hazırdaki eşyanın geometrik şekline sebep olan Kitab-ı Mübîndeki kuvvâların akislerine göre Allah’ın izniyle bir durum alıyor.

İ.Mübîn:Eşyanın geçmiş ve geleceğini nazara alan ilim defteridir.

K.Mübîn ise: Bir çeşit kudret defteridir.

***

ALLAH\'ım! Yıldızları ve güneşi her ışınına kadar, ağaçları her dalına ve budağına kadar, dünyayı her tozuna ve toprağına kadar, kâinatı her zerresine kadar her an secdede kıldığın gibi, bizi de irademize bağlı olarak ve emrettiğin şekilde her yeni zaman diliminde secdede kıl! Bizi secdeden ve secde halinden uzaklaştırma! Bizi secdeden müstağni kılma! Bizi emirlerine muti kıl!

 

(Devam edecek inşâllah…)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum