Zikir nedir, bize ne anlatır?

Zikir nedir, bize ne anlatır?

Allah'ın ad ve unvanlarının teker teker veya bir kaçının birlikte tekrar edilmesi zikir olduğu gibi

Ali İhsan Er'in yazısı:

Zikir nedir, bize ne anlatır?

Zikir kelimesi hatırlamak, yâd etmek, anmak gibi anlamlara gelir. Esasen Rabbimizi aklımıza getiren her türlü fikir gezintisini zikir çatısı altında değerlendirmek mümkündür. Mesela bir yerde Cenab-ı Hak anlatılıyor ve dinleyenler duydukları sözlerin tesiriyle O'nu hatırlıyorlarsa, bu mecliste Yüce Allah zikrediliyor demektir. Yani, Allah'ın ad ve unvanlarının teker teker veya bir kaçının birlikte tekrar edilmesi zikir olduğu gibi O'nu akla getiren her türlü sohbet de zikir manasına gelir. Namazların ardından yapılan tesbihatlar, okunan dua mecmuaları, cevşenler, günlük olarak yerine getirilen virdler gibi meşguliyetler "zikir" kelimesinin kapsamına girer.

Rabbimizi dil ile zikretmek, O'nu aynı zamanda kalp ile anmak şeklinde anlaşılmalıdır. Ne dediğinin farkında olmadan yapılan zikirlerin de kişiye faydası ve kazandırdıkları vardır elbette. Ancak dilin ritmine kalbin de eşlik etmesi durumunda insanın manevî hayatında çok ciddi gelişme ve ilerlemeler meydana gelir. Zaten ideal zikir, dil ile kalbin beraberce Allah'ı anmalarıdır.

KALBİNİ ZİKİRLE TEMİZLE!

Bizim maddî hayatımızın yanında bir de manevî hayatımız vardır ve bu hayatımızın merkezinde de kalbimiz bulunmaktadır. İyiliğe de kötülüğe de açık bir yanı vardır kalplerimizin. Yaratıldığı istikamette kullandığımızda bizi Allah'a yaklaştırır, suiistimal ettiğimizde ise şeytanı bile utandıracak duruma düşürebilir. İman kalpte bulunduğu gibi, küfür ve nifak da kalpte gelişir. İhlas, kalbin bir ameli olmakla birlikte, riya ve kibir de kalplerde kendilerine yer bulabilirler.

Bizden istenen, şeytanın zehirli oklarından kalplerimizi korumak; onu, Allah'tan başka her şeye kapalı hale getirmektir. İşte tam bu bağlamda zikir fevkalade önem kazanıyor. Dili ile kalbini beraberce Allah'a yaklaşmada vesile kılan bir mümin, sırlı bir asansöre binmiş gibi olur ve Yüceler Yücesine yükselir.

O'NU HER AN ANABİLİRSİN

Zikirle alakalı bir diğer önemli husus da onun herhangi bir vakte ve duruma bağlı olmamasıdır. Gerçekten de zikrin belirli bir vakti yoktur. O, zamanın hemen her diliminde serbest dolaşım hakkına sahiptir ve herhangi bir hal ile de sınırlandırılmamıştır. Kur'an bu hakikati ifade adına, "Onlar Allah'ı, ayakta, oturarak, hatta yanları üzere yatarlarken de zikrederler." (Âl-i İmran, 3/191) buyurur.

Allah Teâlâ'yı değişik isim ve sıfatlarıyla anmak, en başta Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) tarafından temsil edilmiştir. Aslında Allah Rasûlü hiçbir anını O'nsuz geçirmemiştir. Gözleri uyuduğunda bile kalbi uyumamış, Allah Teâlâ'dan kopuk bir an bile yaşamamıştır. Bununla beraber günlük pratik hayat içerisinde bir takım zikirlerle hayatını süslemiş, kâmil insan olmanın gereğini yerine getirmiştir. Günahlardan en uzak insan olmasına rağmen günde yüz defa istiğfarda bulunmuş, af talepleriyle Allah'a yönelmiştir. Arkadaşlarına bir takım zikir tavsiyelerinde bulunmuş, onlardan önce bu dediklerini kendisi yaparak, bütün insanlığa Allah-kul münasebeti adına edeb-âdâb öğretmiştir.

EN FAZİLETLİ ZİKİR İFADESİ NEDİR?

Hz. Cabir'in rivayet ettiği bir hadislerinde Peygamber Efendimiz "Zikrin en faziletlisi Lâ ilâhe illallah'tır" demiştir. (İbn Mâce, Edeb, 55) "Kelime-i tevhid" veya "tehlil" de denilen bu zikir, en büyük hakikatın seslendirilmesi olup İslamiyet'in koyduğu ölçüler içerisindeki en birinci ve en yüksek değere sahiptir. Bu zikir lafzı, Yüce Allah'ın varlığının ve birliğinin ifadesidir. Kısaca meali "Allah'tan başka ilah yoktur" şeklindedir. Manasının içerisinde, ibadete layık yegâne ilahın Allah Teâlâ olduğunu, aynı zamanda O'nun kendisine duayla yönelinmeye layık biricik Zat olduğunu itiraf etmek vardır.

Bu tevhid kelimesinin ve onu söylemenin Hak katındaki değeri çok büyüktür. Bazı hadislerde bu durum şu şekilde nazarlara sunulmuştur: Mahşer gününde sevaplar günahlar tartılırken aniden muska şeklinde bir şey gelip sevap kefesine konulur. Konulur konulmaz da sevap kefesinde çok ciddi bir ağırlık meydana gelir. Sevap kefesini ağırlaştıran bu maddesi küçük ama manası büyük şey, sevapları günahları tartılan zat tarafından çokça söylenen Lâ ilâhe illallah kelimesidir.

Bugün