Zübeyir Ağabey’in Risale-i Nur’un izahı hakkında verdiği ölçü
Ahmed Emin Dernekli, Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin Risale-i Nur'un şerh ve izah edilmesine dair görüşlerini anlattı
Röportaj: Abdulkadir Çelebioğlu-RİSALEHABER
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin sır katibi, vefatının son yıllarında hizmetinde bulunmuş talebelerinden Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin (rh) yanında yıllarca bulunmuş Ahmed Emin Dernekli Ağabey ile konuştuk.
- Zübeyir Ağabeyle Risale-i Nur’u anlatma metoduna dair bir konuşmanız oldu mu?
-Daha medresede kalmadan evvel, evimden gidip gelirken Zübeyir Ağabey’e, “Ağabey, iki saat anlatıyorum dinliyorlar. Konuşuyorum, dinliyorlar. İki saat da okuyorum bazen. Ben ne yapayım?” diye sordum.
Sorma amacım şu idi; okurken konuşayım mı, konuşurken okuyayım mı? Yani bir metod öğrenmek istiyordum. Bunu sorduğumda 18 yaşlarımdayım. Evimde de Risale-i Nur’u okumakla meşgulüm.
Verdiği cevap şu oldu: “Kardeşim Ahmet Emin! Okuduğunda dinliyorlarsa okursun. Konuştuğunda dinliyorlarsa konuşursun. Dinlemiyorlarsa, ne okur ne konuşursun.”
- 29. Mektub’daki, “Bu dürûs-u Kur’aniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müçtehidler de olsalar; vazifeleri -ulûm-u imaniye cihetinde- yalnız yazılan şu Sözler’in şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir” cümlesinin geçtiği bahsi Zübeyir Ağabey’e sordunuz mu?
-Evet sordum. Bana aynen şöyle dedi: “Kardeşim! Üstâdımız, bu bahsi Barla’da iken yazdı. Daha sonra yazdığı eserlerle, gerek imanî bahis gerek lâhikalarla Risale-i Nur’da izah edilmesi gereken her şeyi izah etti. Biz Üstâdın izahına kanaat ederiz. Sarîh söylediğini sarîh anlarız, işarî dediğini de işarî olarak anlarız.”
ÜSTAD KABİLİYETLERE GEM VURMAZ
- Kastamonu Lâhikası’ndaki, “Vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşir ve talim ile belki Yirmi Beşinci ve Otuz İkinci mektubları te'lif ile ve Dokuzuncu Şua'ın Dokuz Makamını tekmil ile ve Risale-i Nur'u tanzim ve tertib ve tefsir ve tashih ile devam edecek” bölümünü nasıl anlamalıyız?
-Bu yeri sorduğumda Zübeyir Ağabey dedi ki:
“Kardeşim! Üstad kabiliyetlere gem vurmaz. İleride bir şeyler yazmak isteyenler olur. O bahse [Kastamonu Lâhikası’nda geçen bahse] bakar. ‘Üstâd dedi’ diye yapmaya çalışır. Onu bilmese Üstâd’a karşı olarak olur. Allah muhafaza etsin, zarar görür.”
Bu gibi şeyler daire dışında olur. Daire içinde Risale-i Nur kâfidir.
-İzah, haşiye ve şerh sadece “müteferrik risalelerdeki parçaların toplanması” ile mi olur yoksa bu sadece izahın tarzlarından biri midir?
-Erkân-ı imaniyenin her birisinde Risale-i Nur’u me’haz alırsın. Bazen öyle konu oluyor ki Risale-i Nur’da geçen 7–8 tane konu ile birlikte anlatılıyor. Zaten Üstâd devamında diyor; “Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok.”
ÜSTÂD, YÂSÎN SÛRESİ’NİN MÂNÂSINI RİSALE-İ NUR’UN İÇERİSİNE SERPMİŞ
-Peki “vazifem bitmiş gibi bana geliyor” ifadesiyle ne anlatılmak isteniyor?
- Bediüzzaman Hazretleri’nin “...vazifem bitmiş gibi bana geliyor” demesi yani “ömrüm devam ederse yapacağım” demektir.
Yirmi Beşinci Mektûb’u mükemmel yapacak birisi var mı? Yok. Otuz İkinci Mektûb’u te’lif edecek biri var mı? Yok. Zübeyir Ağabey’e bu yeri sordum. Şöyle dedi;
“Ehl-i ilim insanlar vardır. Kabiliyeti vardır. ‘Üstâd böyle demiş. Ben yapayım’ der. Üstâd kabiliyetlere gem vurmaz.”
Mehmed Feyzi Efendi’ye de sordum: “Üstâd, Yirmi Beşinci Mektûb’un te’lif inden yani Yâsîn Sûresi’nin Tefsîri’nden bahsediyor. Te’lif edileceğini söylüyor.”
Cevaben şöyle dedi: “Üstâd, Yâsîn Sûresi’nin mânâsını Risale-i Nur’un içerisine serpmiş.”
BEDİÜZZAMAN DERSİN KIYMET VE EHEMMİYETİNİ İFADE EDERDİ
-Zübeyir Ağabeyin YouTube’da “Vesvese Risalesi Dersi” var. Orada 8 yerde durarak izah ediyor, açıklıyor. Anladığı mânâyı söylüyor…
- Zübeyir Ağabey vesveseyi anlatıyor. Çok enteresan bir nokta. Analiz etmek lâzım. Ondan gördüğüm için, ona dayanarak söylüyorum. Zübeyir Ağabey, Üstâd’dan naklediyor; “Üstâdımız buyuruyor ki; ‘Kardeşlerim! Benim böyle bir derse ihtiyacım olsa, benim böyle bir derdim olsa, onun da cevabı Hindistan’daki bir kitapta bulunsa, derhal oraya gider derdimin dermanını alırım. İşte o kitap sizin elinizde.”
Yine Zübeyir Ağabey şöyle dedi: “Üstâdımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, ders arasında gerektiği zaman o dersin kıymet ve ehemmiyetini ifade ederdi.”
Zübeyir ağabeyin açıklamaları da “dersin kıymet ve ehemmiyetini” ifade ediyor diyebiliriz.
ÜSTÂD BİR ÇAM KOZALAĞINI ELİNE ALDI, 6 SAAT ÜZERİNDE DURDU
-Zübeyir Ağabeyin Mehmed Kırkıncı Hoca’ya “Hocam, İşârâtü’l-İ‘câz’ı birlikte mütalaa edelim” şeklinde bir sözü naklediliyor.
-Bu akıl noktasından değerlendirilebilecek bir şeydir. Bir mevzuyu anlayan birisi varsa onunla mütalaa ederiz. İşârâtü’l-İ‘câz’ı anlayabilmek için, Arapça gramer kaidesini bileceksin. Diğer tefsirleri bilirsen, bunu görebilirsin. Mesela Muhâkemat, medrese mezunu âlimlere hitap ediyor. Âlim bir zât, İlahiyat noktasında İşârâtü’l-İ‘câz’ı ders verebilir. Ahmet Suphi Fırat diye Arapça ve Farsça profesörü vardı. Odasından çıkarken ona İşârâtü’l-İ‘câz’ı verdim. ‘Hocam bir bakar mısınız?’ dedim. Şöyle ayakta 3-5 dakika baktı. ‘Bu çok büyük bir âlimmiş’ dedi. O kitabı daha önce hiç görmemiş.
Delil herkes tarafından bilinendir. Oradan hükme geçiş akıl iledir. Bunu izah edecek babayiğit yoktur. Neyi izah ediyor? Delili izah ediyor. Ama İşârâtü’l-İ‘câz’ı, Mesnevî-i Nuriye’yi Üstâd izah etmiş.
Tahirî Ağabey bana anlattı. O bana bir metod oldu. Şöyle dedi:
“İlk ders 5 dakika oldu Ahmet Emin. Daha sonra arttı arttı, Üstâd bir çam kozalağını eline aldı, 6 saat üzerinde durdu. Namaz vakitlerinden sonra da devam etti.”
ZÜBEYİR AĞABEY O KADAR HİSSEDEREK OKURDU Kİ HERKES ANLARDI
-Bediüzzaman Hazretleri, Risale-i Nur okurken okuduğu yeri izah eder miydi?
-Üstâd’ın izah etmesi yok. Zübeyir Ağabey’e birisi bir şey sorsa, imanî bahsi okurdu. Zübeyir Ağabey gerektiğinde lügat mânâsını verirdi. Fakat okuyuşu; o kadar hissederek, o kelimeyi canlandıracak ifadesiyle ve vurgusuyla olurdu ki herkes anlardı. Süleymaniye medresesine gelen genelde Yeşildirek esnafı olurdu. Derslerden çıkınca ‘Bizim kelime sıkıntımız yok, biz anlıyoruz. Peki siz anlıyor musunuz?’ diye onlara sorduğumda, ‘Anlıyoruz tabi ki’ dediler. Kimse ‘anlamıyoruz’ demedi.
İşârâtü’l-İ‘câz’ı ve Mesnevî-i Nuriye’yi Üstâd fevkalade anlatmış Barla’da. 2 saat, 4 saat, 6 saat boyunca Arapçasını Türkçe olarak izah etmiş, anlatmış. Mesnevî-i Nuriye’yi izah etmiş, Tahirî Ağabey’den duydum.
(Devam edecek)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.