Habip ARTAN
Zübeyir Akçe ağabeyi rahmetle anıyoruz
Merhum Zübeyir Akçe ağabey ile Harran Üniversitesi’nde göreve başlarken 1993 yılında tanışmış olduk. Aynı çatı altında birlikte 15 yıla yakın bir süre ile mesai arkadaşlığımız oldu. Şanlıurfa’da bulunduğu yıllarda Bediüzzaman Vakfı, ADAG vakfı, GAPDER derneği, Risale-i Nur Enstitüsü gibi sivil toplum kuruluşlarında beraberliğimiz ve kardeşlik hukukumuz oldu. Merhum Ekrem Kılıç ağabey ve Batman vasıtasıyla birbirimizi yakından tanıma fırsatımız da oldu. Onun vasıtasıyla Batmanlı kardeşlerimizle sıcak temasımız başlarken, bu sayede onlarla kardeşlik bağlarımız gelişerek büyüdü, etrafımızda onlarca kahraman ve gayretli kardeşlerimiz oldu.
Zübeyir ağabey etrafındaki birçok insana maddi ve manevi faydası olmuş, özellikle kardeşlerinin okumasında ve istikamet üzere yetişmelerinde rol almıştır. Bugün kendisi tarafından ekilen meyveleri hasat ederken, vaktiyle ne kadar isabet ettiğinin farkına varmış oluyoruz. Vefatından sonra çocuklarını daha yakından tanıma fırsatımız oldu. Maşaallah, Barekallah, hakikaten pırlanta değerinde, geride bizlere dört evlat bırakmıştır. Gerek Av. Nezir kardeşimiz gerek Dr. Said kardeşimiz ile diğer iki kardeşlerimiz de olmak üzere iman ve Kur’an istikametinde çalıştıklarına şahit olmuşumdur.
Zübeyir Akçe ağabey, 1984-1990 yılları arasında Bursa’da üniversiteyi okumuş ve orada bir müddet çalışmıştır. Bursa’daki kardeşlerimizle çok güzel hatıraları olduğunu Bursa’ya gittiğimizde öğrenmiş oluyoruz. 1990-1993 yılları arasında Batman Sağlık Müdürlüğünde çalışmış, 1993-2008 yıllarında 15 yıl süre ile Harran Üniversitesinde Daire Başkanı ve öğretim görevlisi olarak, 2009-2016 yılları arasında vefatına kadar Mardin Artuklu Üniversitesinde Yrd. Doç. Dr. olarak görev yapmıştır.
Harran Üniversitesinde 3 yıl Daire Başkanlığı sürecinden sonra Fen Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünde öğretim görevlisi olarak başlayan Zübeyir Akçe ağabey akademik çalışmaları da beraberinde yürümüştür. 28 Şubat döneminin acımasız cenderesinden o da geçerek, hem doktora çalışması yarıda kalmış hem de Fen Edebiyat Fakültesinden Hilvan İlçe Meslek Yüksekokuluna sürgün olarak gönderilmiştir. Zamanın idarecileri her ne kadar görevden atmak isteseler de Rabbim muhafaza ederek bunu başaramamışlardır.
Zübeyir ağabey akademik çalışmalarında, yüksek lisans, doktora olmak üzere birçok makalesini, Risale-i Nur ve Bediüzzaman Said Nursi üzerine kaleme almıştır. Adeta ömrünün büyük bir kesitinde bu konu üzerinde yoğunlaşarak bir çok ilmi makaleye imza atmış, birçok sempozyum ve konferansa katılarak görüşlerini açık açık beyan etmekten çekinmemiştir.
28 Şubat döneminde vermiş olduğu kararlılık ve dik duruşuna gözlerim ile şahidim. Bu kahramanlığının ceremesini Hilvan MYO’ya sürgün edilerek uzun yıllar çekmiştir. Daha sonra Türkiye'nin normalleşmeye başlaması ile birlikte yarıda kalan doktora eğitimini bitirip 10 yıl önce Harran Üniversitesi’nde başlaması gereken öğretim üyeliğine Mardin Artuklu Üniversitesinde uzun aradan sonra ancak başlayabilmiştir.
28 Şubat döneminde görevli olduğu fakültede kendisine özellikle ve kasten gönderilen başörtülü öğrencilere ait soruşturma dosyalarına titizlikle verdiği cevaplara bakınca, ne kadar da elini taşın altına koyduğunu, dünya gözü ile kendisini tehlikeye attığını, dik duruşunu, ferasetini, cesaretini ve kahramanlığını görmek mümkündür. Zamanın idaresi tarafından çalıştığı bölümde, yüzlerce başörtülü öğrenciye okuldan uzaklaştırma maksadı ile açılan soruşturmaların onlarcasına hakem olarak görevlendirilerek, kendisinden, öğrencilere ceza teklif edilmesi istendiğini görmek mümkündür. Ama o buna karşı ne yapmış? Adeta kılı kırk yararak, adil davranmış, yazıcısı ve bilgisayarı bile olmadan, kendi el yazısı ve fotokopi yardımıyla, ceza verilmek istenen suçsuz öğrencilere arka çıkarak onları ve hak bildiği davayı bir avukat gibi savunarak birçok öğrencinin ceza almasına engel olmuştur.
En son kendisi ile vefat etmeden birkaç ay evvel bir Kurban Bayramında Şanlıurfa’da selamlaşmış ve kucaklaşmıştık. Hastalığı kalp krizi sebebi ile ani olarak gelişmiş ve bizleri derinden üzmüştür. Kalp krizinin ardından yapılan başarılı müdahaleden sonra, Rabbimizin takdiri, bir hastane enfeksiyonu nedeni ile çoklu organ yetmezliğinden vefat ederek her nefis gibi ruhunu Rabbi Rahimine teslim eylemiştir. Vefat tarihi, 5 Ekim 2016, aradan tam altı yıl geçmiş, aslında imanla kabre girenler, yeniden dirilişin heyecanını yaşıyorlardır belki de. Onlar bir nevi hayatta, bizler ise ölümün kenarındayız, rabbim bizlere de iman ve Kur’an istikametinde hüsn-ü hatime nasib eylesin. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizleri emanetinde emin kılsın inşaallah. Allah rahmet eylesin. Başta, kendisi gibi iman ve Kur’an davasında istikamet üzere hizmet eden kardeşlerine ve evlatlarına, ailesine tekrardan başsağlığı diliyorum. Rabbim mekânını cennet eylesin, Hazreti Peygamberimize (sav) komşu eylesin. Amin.
Yazımı, merhum Ekrem Kılıç ağabeyin, Zübeyir Akçe ağabeyin vefatı ile ilgili kaleme aldığı, ebced hesâbı ile ta’miyeli târîh manzumesini iktibas ederek bitirmek istiyorum.
Mîlâdî : 05 Ekim 2016
Hicrî : 04 Muharrem 1438
Rûmî : 22 Eylül 1432
Nice rahmet dileyip hep, O’nu dostlar edecek yâd;
Bırakıp bizleri mahzûn, Yüce Mevlâ’sına koşdu…
Dedi Ekrem buna târîh; üzülüp, olmayarak “şâd”: (305)
“Zübeyir Akçe dahî Rahmet-i Rahmân’a kavuşdu…” (2321 – 305 : 2016)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.