Zübeyir Gündüzalp'in gazete tavsiyesi
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebelerinden Konyalı İsmail Ambarlı geçen sene bugün (17 Kasım 2010) tarihinde vefat etti
Risale Haber - Haber Merkezi
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebelerinden Konyalı İsmail Ambarlı geçen sene bugün (17 Kasım 2010) tarihinde vefat etti. 1937 yılında doğan Ambarlı, 22 yaşında Üstad Bediüzzaman'ı tanımıştı.
Merhum İsmail Ambarlı'yı vefat yıldönümünde rahmetle anarken, vefatından kısa bir süre önce Risale Haber'e verdiği röportajda Risale-i Nur hizmetinde geçen yılların hatıralarını aktarmış, Nur hizmeti tarihine notlar düşmüştü.
"Nurcular Neden gazete çıkardı?" başlığıyla yayınlanan o röportajdan kısa bir parça da şöyleydi:
ZÜBEYİR GÜNDÜZALP’TEN GAZETE TAVSİYESİ
Zülfikar gazetesinin imtiyaz sahipliğini yapmıştınız. Zülfikar gazetesini yayınlama fikri nasıl oluştu?
27 Mayıs İhtilali’nde İstanbul’dan, Erzurum’a kadar bir çok alim zat hapis yattı. Temerkuz kamplarına getirildiler. İtalya’nın Libya’da Müslümanları bir yere yığdığı gibi kamplardı bunlar. 38 tane milli birlik üyesi vardı. Bir de Hükümetin Bakan azaları vardı içlerinde. Toplamda 60 kişiyi geçiyor. O zaman ülkede sadece bir tane tv kanalı vardı. Bir de birkaç tane de gazete var. Fakat sağcıları, nurcuları destekleyen, onların yanında olan çok az yayın gurubu var.
Bir gün Said ağabey gelip dedi ki: “Üstad’ın dediği gibi: “Batılı iyice tasvir safi zihinleri idlal eder. Bu adamların her biri sanki sıraya girmiş gibi her gün her saat radyodan, televizyondan, gazetelerden yayın yapıyorlar. Hepsi de Üstad’ın aleyhinde konuşuyor. Üstad’ın vefatından da iki sene geçmiş. Kabrini meçhule götürmüşler, gene de Üstad’ı, nurcuları karalamaktan vazgeçmiyorlar. Bizler insanlara doğruyu anlatmakla mesuluz, anlatmalıyız da, ama herkesin kapısını çalıp gerçek şudur diyecek halimiz yok. O zaman ne yapalım bir gazete çıkaralım” dedik. Fakat ülke fakir, biz fakiriz. Doğru dürüst kimsenin arabası yok. Kiralamaya bile maddi imkân yok. Neyse dedik teşebbüs edelim Allah bize yardım eder.
O dönem Zübeyir ağabey Eskişehir’de kalıyordu. Said Özdemir ağabeyle birlikte yanına gittik. Gazete çıkarma fikrimizi beyan ettik. Zübeyir ağabey bize hak verdi ve Üstad’ın sözlerinin de anımsayarak: “Hizmetin bir kısmı da matbuat lisanıyla olur” dedi. “Fakat matbuatın bazı tehlikeleri de vardır” diye ekledi. Gazete çıkarırken, mali meselelerden tutun yazarlarına kadar, sahibine kadar düşünmek lazım geldiğini falan söyledi.
“Gazete çıkarıyorsak umuma hitap etmeli, madem Kuran bütün insanlığa hitap ediyor, Risale-i Nur’da bütün Müslümanlığa hakikatleri neşrettiği için bizim gazetemiz de böyle olmalı. Bizim meslek ve meşrebimize uymayan kimselerle uğraşmak bizim vazifemiz olmamalı. Dünyadaki diğer hizmetleri, İslam dünyasıyla alakalı olayları, kişileri tenkit edecek haberlere yer vermemeliyiz. O ülkelerdeki kardeşlerin hizmet şevki kırılabilir” diyerek de gazetenin ne şekilde olacağını anlattı.
Yani kişilere cevap verme şeklinde değil, gündemdeki konuya uygun yazılarla, haberlerle yayın yapmamız gerektiğini söylüyordu. “Okuyan kişi zaten cevabını alır” diyordu. Salih Özcan’ın evinde de bunları on sekiz madde halinde söylemişti.
Bakın o konuşmalarda Zübeyir ağabey’in söylediklerinden aklımda kalanlar şunlar: “Çıkaracağımız gazetenin elemanları akılları iğfal etmeyecek, hürriyetperverliğin dışına çıkmayacak kimseler olmalıdır. Hürriyet Allah’ın Rahman isminin atiyesidir. İmanın da bir nişanıdır. Halk Partisinin karşısında duran, Adalet Partisini destekleyen, fakat yanlışlarını da belirten bir gazete olacak, fakat siyasi olarak değil Risale-i Nur hakikatlerini neşredecek bir tarzı olmalı.”