Kadri HAZAL
100 yıldır gasbedilen Kur’an-i bir hak: Kürtçe anadilde eğitim
Değerli dostlar! Yeni bir eğitim-öğretim dönemine girmiş bulunmaktayız. Her yıl olduğu gibi bu yılda eğitim sistemi tartışmalara neden oluyor. En dikkat çekeni Kürtlerin anadilde eğitim hakkının verilmemesidir. Bu yazımızda İslami çerçeve de özellikle Bediüzzaman Said Nursi’nin yaklaşımıyla Kürtçe anadil de eğitim hakkını sizinle müzakere etmek istiyoruz.
Her konuda olduğu gibi Anadil de eğitim konusunda da ilk başvuracağımız kaynaklar Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’dir. Kur’an-ı Kerim tüm peygamberlerin anadilde eğitim verdiklerini şu ayetle belirtmektedir: “Kendilerine apaçık anlatabilsin diye, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik.”[1] Malumunuz olduğu üzere Peygamberler öğretmen olarak gönderilmişlerdir. Hz. Muhammed’de (a.s.m.), yetişmiş ve yetki verilmiş bir öğretmendir. Kur’an-ı bu sıfatla öğretmiştir.[2] Ve “ben muallim olarak gönderildim”[3] buyurmuştur. Peygamberimiz (a.s.m.) Medine Şehir Devletini kurduğunda da dili Arapça olmayan her milletin kendi diliyle eğitim görmesine olanak sağlamıştır. Nitekim“tarihi kaynaklar bize Yahudilerin Medine de “Beytül Midras” adlı eğitim kurumlarının olduğunu ve kurumda İbranice eğitim yapıldığını aktarmaktadırlar.”[4]
Değerli dostlar! 1900’lü yıllara kadar ana dilleriyle eğitim gören İslam Milletleri bu konuda pek sıkıntı yaşamadılar. Ancak ne zaman ki “Milliyetçiler milliyeti mabud ittihaz ediyorlar” diyen Bediüzzaman’ın tabiriyle milliyeti mabud ittihaz eden, milliyetçi İttihat ve Terakki hükümeti iktidara geldi anadil de eğitim de sorunlar yaşanmaya başlandı. Bunun üzerine başta Bediüzzaman olmak üzere Kürt âlimleri, aydınları, cemiyetleri, aşiret liderleri hükümetten anadilde eğitim talebinde bulundular. Üstad Bab-ı Ali’ye dilekçe olarak verip Şark ve Kürdistan Gazetesinde makale olarak yayınladığı yazısında; hükümetin Kürdistan’ın bazı kasaba ve kurasında (köylerinde) mektepler açtığı, bunun takdire şayan olduğunu ancak lisan-ı Türkî’ye aşina olmayan etfalı ekrad’ın (Kürt çocuklarının) bundan istifade edemediklerini belirttir. Bunun içinde masrafları hükümetçe karşılanması kaydıyla Beytüşşebab, Sason ve Van taraflarında Kürtçe eğitim verecek ulumu diniye ile fununu lazimeyi beraber okutacak ellişer talebeli üç tane darüt-talim (ilkokul) açılmasını talep eder. Ve bu sayede Kürtlerin diğer milletler gibi kabil-i medeniyet olduklarını göstereceklerini belirtir.[5]
Bediüzzaman Said Nursi, anadil de eğitimin nedenlerini şu şekilde dile getirir: “İnsanda kaderin sikkesi lisandır. İnsaniyetin sureti ise, sahife-i lisanda nakş-ı beyan tersim ediyor. Lisan-ı maderzad (anadil) ise, tabii olduğundan, elfaz davet etmeksizin zihne geliyor. Alışveriş yalnız mana ile kaldığından, zihin çatallaşmaz. Ve o lisana giren maarif, ‘nakş-ı alel hacer’ gibi baki kalır. Ve o zeyyi lisan-ı milli ile görünen, her ne olursa me’nus olur.”[6]
Bediüzzaman’ın dilekçe ile Padişah makamına müracaatının yanı sıra, Irak Kürdistan’ındaki Kürtler’in şeyh, âlim, aydın ve aşiret ileri gelenleri de 1907 yılı baharında Şeyh Abdusselam Barzani başkanlığında Brifkan köyünde Şeyh Nur Muhammed Brifkani’nin evinde toplanarak İstanbul’ daki Bab-ı Ali yönetimine Kürtlerin taleplerini içeren bir telgraf gönderdiler. Talepler şunlardı: “1) Kürt bölgesinde Kürtçe’nin resmi dil olarak kabul edilmesi, 2) Eğitimin Kürtçe yapılması, 3) Kaymakamların, Nahiye müdürlerinin ve diğer memurların Kürtçeyi iyi derecede bilenlerden tayin edilmesi, 4) Devletin dini İslam olması hasebiyle mahkemelerde hükümlerin İslam Şeriatına göre verilmesi, 5) Vergilerin eski şekliyle alınması, ancak bölgenin imarı ve okullar açılması için kullanılması. Osmanlı hükümeti talepleri reddetti. Ve bölgeye Dağıstanlı Mehmet Fazıl Paşa komutasında bir ordu göndererek Şeyh Abdusselam’a taraftar olan Kürtlere savaş ilan etti.[7]
Cumhuriyetin ilanı ile birlikte Kürtler tamamıyla inkâr edildi. Dilleri ile eğitim yapmaları, hatta konuşmaları bile yasaklandığı gibi diğer milletlere olduğu gibi onlara da Türkçe ezan ve ibadet yapmaları teklif edildi. Böylece onların kimliklerini unutup dillerini bırakacakları zannedildi. Bediüzzaman bunu “usulu vahşiyane” olarak nitelendirip şu cevap ile teklifi reddetti: “Eğer milyonlarla efradı bulunan ve binler seneden beri milliyetini ve lisanını unutmayan ve Türklerin hakikî bir vatandaşı ve eskiden beri cihad arkadaşı olan Kürtlerin milliyetini kaldırıp, onların dilini onlara unutturduktan sonra, belki, bizim gibi ayrı unsurdan sayılanlara teklifiniz, bir nevi usul-ü vahşiyâne olur. Yoksa sırf keyfîdir. Eşhasın keyfine tebaiyet edilmez ve etmeyiz!”[8]
Evet “usulü vahşiyane” olan teklifin ezan ve ibadet kısmı Üstad’ın “İslam Kahramanı” olarak nitelendirdiği Adnan Menderes’in başbakanlığı döneminde sona erdirildi. Ama anadil de eğitim yasağı vahşeti maalesef günümüze değin sürüyor. Günümüzde seçmeli ders adı altında yasak birazcık yumuşatılmışsa da Kürtçe anadil de eğitime okullarda hala geçilebilmiş değildir. Buda geçmişte olduğu gibi huzursuzluğa, keşmekeşe ve Kürtler ile Türkler arasında düşmanlığa neden olmaktadır. Kürtlere ve diğer İslam milletlerine düşmanlığın ne kadar zararlı olduğunu Bediüzzaman şu sözlerle dile getirmektedir: “Menfi unsuriyet fikriyle şark vilâyetlerindeki vatandaşlara veya cenup tarafındaki dindaşlara adâvet besleyip onlara karşı cephe almak, çok zararları ve mehâlikiyle beraber, o cenup efradları içinde düşman olarak yoktur ki, onlara karşı cephe alınsın. Cenuptan gelen Kur'ân nuru var; İslâmiyet ziyası gelmiş; o içimizde vardır ve her yerde bulunur. İşte o dindaşlara adâvet ise, dolayısıyla İslâmiyete, Kur'ân'a dokunur. İslâmiyet ve Kur'ân'a karşı adâvet ise, bütün bu vatandaşların hayat-ı dünyeviye ve hayat-ı uhreviyesine bir nevi adâvettir. Hamiyet namına hayat-ı içtimaiyeye hizmet edeyim diye iki hayatın temel taşlarını harap etmek, hamiyet değil, hamâkattir!”[9]
Değerli dostlar! Görüldüğü gibi anadil de eğitim yasağı Kur’an-ı Kerim’e, Hz. Peygamber’in (a.s.m.) uygulamalarına ve Bediüzzaman Said Nursi gibi İslam âlimlerinin taleplerine tamamıyla zıttır. Hükümet artık bir kudsi hadiste dile getirilen “Allah buyurdu: ‘Ben bütün dillerin kuvvetine sahibim”[10] hakikatine binaen bütün dillere eşit yaklaşmalı ve Kürtçe anadilde eğitimi İlkokul seviyesinden itibaren başlatıp, eğitim de Kürt çocuklarının, Türk çocukları gibi özgür bir şekilde anadilleriyle eğitim görmelerine olanak sağlamalıdır. Evet tercih bizim. Ya Kur’an’a, Hz. Peygamber’e (a.s.m.), Bediüzzaman’a kulak verip Kürtçe anadil de eğitime izin verip kardeşliğimizi göstereceğiz veya Süfyanın milliyeti mabud ittihaz eden milliyetçi anlayışına hizmet edip kardeşlerin birbirlerini öldürmelerine sebep olacağız. İnşaallah tercihimiz birincisi olur.
Başka bir yazıda buluşmak dileğiyle Allah’a emanet olun.
[1] . İbrahim Suresi: 4
[2] . Prof. Dr. Abdullah Özbek, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed (s.a.v.), Esra Yayınları, İstanbul 1997, sh. 41
[3] . İbni Mace, Mukaddime, 17
[4] . Yrd. Doç. Dr. Şakir Gözütok, İlk Dönem İslam Eğitim Tarihi, Fecr Yayınları, Ankara 2002, sh. 68
[5] . Bediüzzaman Said Nursi, “Makalat”, Eski Said Dönemi Eserleri, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2009, sh. 22-23
[6] . Bediüzzaman Said Nursi, “Divan-ı Harbi Örfi”, Eski Said Dönemi Eserleri, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2009, sh. 165
[7] . Altan Tan, Kürt Sorunu, TİMAŞ Yayınları, İstanbul 2009, sh. 125
[8] . Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2007, sh. 730
[9] . Mektubat, sh. 542
[10] . Tefsir-u ibni Kesir, 1:505; Mu’cemü’t-Taberanî el-Evsat, 1:991; Aktaran: Mektubat, sh. 524
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.