12 Eylül darbesinden üç ay önce yayınlanan Nurcular ve Nakşibendiler hakkındaki iğrenç rapor
Darbenin olgunlaşması için binlerce insanın ölmesine göz yumanlar cemaat ve tarikatlara da iftira atmıştı
Risale Haber-Haber Merkezi
Demokrasi tarihimizde idam, kötü muamele ve insan hakları ihlalleriyle yerini alan 12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden 38 yıl geçti. Etkisi bugün bile gözlenen darbenin olgunlaşması binlerce insanın ölmesine göz yumulmuştu. Darbecilerin eliyle anarşi ortamı beslenmiş, ülkenin maddi ve manevi dinamikleri sarsılmıştı. Darbeciler için herkes tehlikeli ve hain potansiyeli taşıyordu.
12 Eylül darbesinden 3 ay önce yayınlanan "çok gizli" rapor
12 Eylül darbesinden 3 ay önce "çok gizli" ibaresiyle hazırlanan ve Kenan Evren imzasıyla Haziran 1980 tarihinde tugay ve alay komutanlıklarına gönderilen "Türkiye ’ye Yönelik İç Tehdit" isimli raporda, cemaat ve tarikatlar yalan iftiralarla suçlanıyordu.
Cumhuriyet ile birlikte laik devlet düzenine geçişin tarikatlarca "din düşmanlığı" olarak algılandığı savunulan raporda şöyle deniliyor: “Cumhuriyet’in kurulmasını müteakip laik devlet düzenine geçiş, gerici çevrelerle din düşmanlığı olarak yorumlanmış ve dine sarılma tepkinin bir sembolü haline getirilmiştir. Cumhuriyet’in kurulmasıyla Türkiye’nin mutluluğu yoluna girişilen çabaların kendi yararlarına olmadığını anlayan dış mihrakların gayretleri sonucu laikliği din düşmanlığı, Atatürk’ü gâvur olarak nitelemek suretiyle toplumumuzda bugün gittikçe büyüyerek gelişen bir iç tehdit oluşturulmuştur.”
Bütün tarikatların temelde birleştikleri orta noktanın "toplum hayatının şeriat kurallarına göre düzenlenmesi olduğu" ifade edilen raporda başta Risale-i Nur talebeleri olarak Nurculuk, Nakşibendilik sayılarak iftira atılıyordu.
Bugüne kadar tek bir belge ve delil gösterilememiş suçlamalar
Raporda, Nurculuk, Süleymancılık, Nakşibendi, Ticani, Biberi ve Kadiri tarikatlarının ‘yıkıcı’ faaliyetler içinde bulunduğu da iddia edilirken özellikle Nurculara ve Nakşibendilere yönelik bugüne kadar tek bir belge ve delil gösterilememiş suçlamalar yöneltilmişti.
Raporda, "Nurculuk tarikatının" lideri Said Nursi’nin asıl amacının bir Kürt devleti kurmak olduğu öne sürülerek şöyle deniyor: “Said Nursi, kurduğu teşkilata Nurculuk diyerek Müslümanlığa sığmayan, kanunlarımızla bağdaşmayan ve ruhlarda, zihinlerde anarşi yaratmaya matuf düşüncelerini 130 adet Nur Risaleleri ile getirmiş ve yaymıştır. Said Nursi Kürt nüfusunu çoğaltmayı düşünerek esas gayesinin tahakkuku düzenine uğraşmıştır.”
Cahil ve koyu mutaassıp halk kitleleri
Radikal'de yayınlanan Raporda, Nakşibendiler de Kürtçülükle suçlanıyordu. Nakşibendilere ilişkin yapılan analiz ise şöyle: “Cumhuriyetin ilanı ile tekke ve zaviyelerin kapatılmasını müteakip tarikat mensupları yeraltı faaliyetlerine başlamışlar ve Kürtlerin bağımsızlığı için gayret göstermişlerdir. Gayesi, dergâh olarak belirtilen liderlerinin evlerinde yapılan gizli toplantılarda şeri kanunlarının ve teokratik devlet düzeninin kurulması hususunda çalışmalar yapılmasıdır. Faaliyet sahası daha ziyade cahil ve koyu mutaassıp halk kitleleridir.” Raporda, Kadirilik, Süleymancılık, Müslüman Kardeşler’e yönelik de analizler yer alıyor.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.